VENİZELOS’UN ATATÜRK’Ü
NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNE ADAY GÖSTERMESİ
Eleftherios Kyriakou Venizelos (6 Ekim 1910 – 25 Şubat 1915), 1910 ile 1933 yılları arasında, sekiz dönemde toplam 12 yıldan fazla Yunanistan başbakanı olarak görev yapmış Yunan siyasetçi ve devlet adamıdır. Liberal Parti’nin kurucusu ve ilk lideridir. Yunan ulusal kurtuluş hareketinin önde gelen liderlerinden biridir ve Megali İdea‘nın da mimarlarındandır.[1],
Megali İdea (Büyük İdeal/ Büyük Yunanistan), Fatih’in 1453’de İstanbul’u alarak son verdiği Bizans İmparatorluğu’nun toprakları ile geçmişte Yunanca konuşulan diğer tüm toprakların da Yunanistan’ın hakkı olduğunu ileri süren; bu toprakları geri alarak başkenti İstanbul (Konstantinopolis) olan, Büyük Helen İmparatorluğu‘nu yeniden kurma düşüncesidir.
Megali İdea’nın önemli önderlerinden biri Yunan tarihinin ünlü şairi ve ulusal kahraman olarak kabul edilen; Rigas Ferreos’tur (1757-1798). 1791 yılında Bükreş’te bulunduğu bir sırada “Megali İdea Haritası” olarak da bilinen Helen İmparatorluğu haritasını çizmiş ve 1796 yılında Viyana’da bastırmıştır. Bu haritada; Yunanistan’ın günümüzdeki topraklarına ek olarak, Makedonya, Batı ve Doğu Trakya, Balkanlardaki tarihi Epir bölgesi, Ege adaları, Girit, Rodos, Kıbrıs, Anadolu’nun yarıdan fazlası, Bozcaada, Karadeniz Bölgesi ile İstanbul, Helen /Yunan toprakları olarak gösterilmiştir. Buna göre; eskiden Yunanca konuşulan tüm toprakları sınırları içine alan bu devletin adı “Helen Cumhuriyeti” resmi dili ise Yunanca olacaktı.[2]
Türkiye ile Yunanistan 20. yüzyıl başlarında savaşıyordu. Savaş, Yunanistan’ın, İngiltere’nin de teşvikiyle 19 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmesiyle başlamıştı. Türkiye’nin 30 Ağustos 1922’deki Kurtuluş Savaşı, Yunanistan’ın “Küçük Asya Felaketi” oldu.
Venizelos, Yunanistan’da 1920’de seçime gitti. Seçimleri “Evlatlarımızın Anadolu’da ne işi var, onları geri getireceğiz” sloganları atan muhalefetteki Kral I. Konstantin yanlısı partilerin koalisyonu kazandı. Ancak göreve gelen hükümet, İngiltere ve Fransa’nın uyarılarına rağmen, Yunan ordusunu geri çekmedi ve orduya Ankara’ya ilerlemesi emri verdi.
Yenilgiden sonra Yunanistan’da askeri darbe yapıldı. Ankara’ya ilerleme emrini veren ve ikisi başbakanlık yapmış beş siyasetçi (Dimitrios Gounaris, Georgios Baltatzis, Nikolaos Stratos, Nikolaos Theotokis, Petros Protopapadakis) ile ordunun “Küçük Asya (Anadolu) Komutanı” Georgios Hatzianestis, alelacele kurulan Askeri Mahkeme’de “vatan hainliği” suçlamasıyla yargılandı. Yargılanan altı kişi de suçlu bulundu ve kurşuna dizildi.
Venizelos ise 1923’te Lozan Antlaşması’nı imzaladıktan sonra yapılan seçimlerde birkaç kez daha başbakanlık koltuğuna oturmuştur. Yunanistan’da Venizelos’un 1928’deki iktidara gelişi, Türk-Yunan ilişkileri açısından yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Venizelos Yunanistan’da iktidara geldikten sonra, geçmişte Megali İdea’yı gerçekleştirebilmek için Türkiye’ye karşı takip ettiği yayılmacı dış politikadan vazgeçerek, Türk-Yunan dostluğunu kurabilmek için bazı girişimlerde bulunmuştur. Venizelos’un Türkiye ile dostluk kurma girişimleri, Atatürk tarafından da memnuniyetle karşılanmıştır. Nitekim bir süre sonra Venizelos Türkiye’ye davet edilmiştir. Venizelos, 1930’da heyetiyle birlikte Ankara’yı ziyaret etmiş, Ankara Palas’ta verilen davette Mustafa Kemal Atatürk ile “baş başa” görüşmüş ve dönemin başbakanı İsmet İnönü’yle Türk-Yunan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’nı imzalamıştı.
On binlerce kişinin hayatına mal olan ve milyonlarca insanın mübadele edilmesiyle son bulan savaştan 12 yıl sonra hiç beklenmedik bir şey oldu. Savaşta yenik düşen Yunanistan’ın önderi Eleftherios Venizelos, 1934’te savaşın galibi ve Balkan Paktı’nın gerçek kurucusu olduğuna inandığı eski düşmanı Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi.[3]
Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermek için, Norveç’in başkenti Oslo’da bulunan Nobel Ödülü Komitesi Başkanlığı’na, 12 Ocak 1934 tarihli üç sayfadan oluşan Fransızca olarak yazılmış bir mektup gönderdi. Venizelos’un Nobel Ödülü Komitesi Başkanlığı’na gönderdiği bu mektubunun Türkçe tercümesi şöyledir:
“Bay Başkan
Yedi asra yakın bir süre zarfında Yakın Doğu ve Orta Avrupa’nın büyük bir kısmı kanlı mücadelelere sahne olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu ve sultanların mutlakıyetçi idareleri bunun başlıca amili idi.
Hristiyan milletlerin İmparatorluğa bağlanmaları ve bundan mütevellit Salibin Hilâle karşı yaptığı kaçınılmaz mücadeleler, kurtulma emeli ile bu milletlerce yapılan isyanlar, Osmanlı İmparatorluğu sultanların idaresinde kaldığı sürece devamlı tehlike kaynağı teşkil eden bir durum husule getiriyordu.
Mustafa Kemal Paşa’nın muhasımlarına karşı yaptığı milli harekâtın galibiyetle sonuçlanmasını müteakip 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, bu istikrarsız duruma son verdi.
Bir milletin hayatında bu kadar kısa bir süre içinde böylesine köklü bir değişme nadir vuku bulmuştur.
Teokratik bir rejim içinde yaşayan, din ile hukuk kavramlarının birbirine karıştığı çökme yolundaki bir imparatorluğun yerini güç ve hayat dolu modern ve milli bir devlet almıştır.
Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı hızla, mutlakıyetçi sultanlar rejimi yıkılmış ve gerçekten laik bir devlet kurulmuştur. Millet tümüyle çağdaş uygarlıkların önünde yer almak için şevk ile ilerleme yolunda bir atılım yapmıştır.
Barışı takviye hareketi yeni ve seçkin Türk devletine bugünkü görüntüsünü veren tüm iç reform hareketleriyle birlikte yürümüştür. Türkiye yabancı unsurlarla meskûn vilâyetlerini terk etmek hususunda tereddüt etmemiş ve antlaşmalarda belirtildiği üzere kendi milli sınırları ile samimi şekilde iktifa ederek Yakın Doğu’da barışın gerçek bir savunucusu olmuştur.
Kanlı mücadeleler nedeni ile uzun yıllar Türkiye ile düşman durumunda kalan biz Yunanlılar, Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini alan bu ülkede vuku bulan bu köklü değişikliğin etkilerini duyan ilk kimseler olduk.
Anadolu faciasının hemen akabinde kendini yenileyen Türkiye’ye bir anlaşma fırsatı görerek elimizi uzattık. O, bu uzanan eli samimiyetle kabul etti.
Ciddi anlaşmazlıklarla ayrılmış olan milletlerle samimi bir barış örneği veren bu yakınlaşmadan sadece, iki ülke için olduğu kadar Yakın Doğu barışı için de yararlı sonuçlar doğmuştur.
Barışın medyun olduğu bu kıymetli katkının sahibi kişi Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’dır. Bu nedenle 1930 yılında Yunan Hükümet Başkanı sıfatı ile ben Türk-Yunan Paktı’nın imzası ile Yakın Doğu’da barışa doğru yeni bir devir başlarken, Mustafa Kemal Paşa’yı Yüksek Nobel Barış Ödülü için aday göstermekle şeref kazanırım. İhtiramatı faikamın kabulünü rica ederim, Bay Başkan.
E.K. Venizelos’’
1934 yılı Nobel Barış Ödülü için, Norveç Parlamentosu tarafından seçilen Nobel Ödülü Komitesi’ne, Mustafa Kemal Atatürk ile Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin Delano Roosevelt’in de aralarında bulunduğu, toplam yüz üç kurum, kuruluş ve şahıs için teklifte bulunulmuştur. Nobel Ödülü Komitesi Venizelos’un Atatürk için yaptığı teklifi, diğer bütün adaylar gibi, değerlendirmeye almıştır. Ancak Komite, yapmış olduğu değerlendirme sonunda, 1934 yılı Nobel Barış Ödülü’nün, silahsızlanma çalışmalarındaki gayretlerinden dolayı İngiliz İşçi Partisi lideri Arthur Henderson’a verilmesini uygun görmüştür. [4]
Venizelos’un, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne Aday Gösterdiği 12 Ocak 1934 Tarihli Fransızca Olarak Yazılmış Mektup[5]
Mektubun Yunancası
“Αθήνα, 12 Ιανουαρίου 1934
Κύριε Πρόεδρε, Για περίπου επτά αιώνες ολόκληρη η Μέση Ανατολή και μεγάλο τμήμα της Κεντρικής Ευρώπης αποτέλεσαν θέατρο αιματηρών πολέμων. Κύρια αιτία γι αυτούς ήταν η Οθωμανική Αυτοκρατορία και το απολυταρχικό καθεστώς των Σουλτάνων.
Η υποδούλωση χριστιανικών λαών, οι θρησκευτικοί πόλεμοι του Σταυρού εναντίον της Ημισελήνου που μοιραία επακολούθησαν και οι διαδοχικές εξεγέρσεις όλων αυτών των λαών, που προσέβλεπαν στην απελευθέρωσή τους, δημιουργούσαν μια κατάσταση πραγμάτων που θα παρέμενε μόνιμη πηγή κινδύνων όσο η Οθωμανική Αυτοκρατορία διατηρούσε τα ίχνη που της είχαν αφήσει οι Σουλτάνοι.
Η εγκαθίδρυση της Τουρκικής Δημοκρατίας το 1922, όταν το εθνικό κίνημα του Μουσταφά Κεμάλ Πασά θριάμβευσε επί των αντιπάλων του, έθεσε οριστικά τέλος σ’ αυτή την κατάσταση αστάθειας και μισαλλοδοξίας.
Πράγματι, σπάνια στη ζωή ενός έθνους πραγματοποιήθηκε σε τόσο λίγο χρόνο μια αλλαγή τόσο ριζική.
Μια παρακμάζουσα αυτοκρατορία που ζούσε υπό θεοκρατικό καθεστώς στο οποίο οι έννοιες του δικαίου και της θρησκείας συγχέονταν μετατράπηκε σ` ένα εθνικό και σύγχρονο κράτος, γεμάτο ενέργεια και ζωή.
Με την ώθηση του μεγάλου μεταρρυθμιστή Μουσταφά Κεμάλ το απολυταρχικό καθεστώς των Σουλτάνων καταλύθηκε και το κράτος κατέστη αληθινά κοσμικό. Το έθνος ολόκληρο στράφηκε προς την πρόοδο, με την θεμιτή φιλοδοξία να ενταχθεί στην πρωτοπορία των πολιτισμένων λαών.
Όμως το κίνημα για την εδραίωση της ειρήνης προχώρησε από κοινού με όλες εκείνες τις εσωτερικές μεταρρυθμίσεις που προσέδωσαν στο νέο κυρίως εθνικό κράτος της Τουρκίας τη σημερινή του μορφή. Πράγματι η Τουρκία δεν δίστασε να αποδεχθεί ειλικρινά την απώλεια επαρχιών όπου κατοικούσαν άλλες εθνότητες και, ικανοποιημένη πραγματικά με τα εθνικά και πολιτικά της σύνορα όπως καθορίστηκαν από τις Συνθήκες, έγινε αληθινός στυλοβάτης της ειρήνης στην Εγγύς Ανατολή.
Είμαστε εμείς οι Έλληνες που αιματηροί αγώνες αιώνων μας είχαν φέρει σε κατάσταση διαρκούς ανταγωνισμού με την Τουρκία οι πρώτοι που είχαμε την ευκαιρία να αισθανθούμε τις συνέπειες αυτής της βαθιάς αλλαγής στη χώρα αυτή, διάδοχο της παλιάς Οθωμανικής Αυτοκρατορίας.
Από την επόμενη μέρα της Μικρασιατικής καταστροφής, διαβλέποντας την δυνατότητα συνεννόησης με την αναγεννημένη Τουρκία, που προέκυψε από τον πόλεμο ως εθνικό κράτος, της απλώσαμε το χέρι και το δέχτηκε με ειλικρίνεια.
Από αυτήν την προσέγγιση, που μπορεί να χρησιμεύσει ως παράδειγμα για τη δυνατότητα συνεννόησης ακόμη και μεταξύ λαών που τους χώρισαν οι πιο σοβαρές διαφορές, όταν αυτοί διαποτιστούν με την ειλικρινή επιθυμία για ειρήνη, προέκυψαν μόνο καλά, τόσο για τις δύο ενδιαφερόμενες χώρες όσο και για τη διατήρηση της ειρήνης στην Εγγύς Ανατολή.
Ο άνθρωπος στον οποίο οφείλεται αυτή η πολύτιμη συμβολή στην ειρήνη δεν είναι άλλος από τον Πρόεδρο της Τουρκικής Δημοκρατίας Μουσταφά Κεμάλ Πασά.
Έχω λοιπόν την τιμή ως αρχηγός της Ελληνικής Κυβέρνησης το 1930, όταν η υπογραφή του Ελληνοτουρκικού συμφώνου σηματοδότησε μια νέα εποχή στην πορεία της Εγγύς Ανατολής προς την ειρήνη, να υποβάλλω την υποψηφιότητα του Μουσταφά Κεμάλ Πασά για την διακεκριμένη τιμή του βραβείου Νόμπελ για την Ειρήνη.
Με βαθύτατη εκτίμηση
Ε.Κ.Βενιζέλος”[6]
Orijinali Fransızca yazılmış mektubun bir örneği, Yunanistan’daki “Eleftros Venizelos Vakfı” arşivlerindedir.[7]
Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet Bayramı Balosu’nda Yunanistan Başbakanı Venizelos’la ve Macaristan Başbakanı Kont Betlen birlikte. (29.10.1930)
Mustafa Kemal Atatürk Macaristan Başbakanı Kont Betlen ve Yunanistan Başbakanı Venizelos ile Meclisten çıkarken. (29.10.1930)[8]
[1]Wikipedia, (tr.wikipedia.org), “Eleftherios Venizelos”, erişim: 22.05.2025
[2]Recep Akdur (recepakdur.com), Prof. Dr. Recep Akdur (Başkent Üniversitesi), “Küçük Asya Felaketi (Megali İdea)”, s.3-4, erişim: 22.06.2025
[3]BBC NEWS (bbc.com), Stelyo Berberakis :“Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterirken ne demişti?”, 30 Ağustos 2024, erişim: 22.06.2025
[4]Dergi Park, (dergipark.org.tr), Yrd. Doç. Dr. Zafer ÇAKMAK (Fırat Üniversitesi), “Venizelos’un Atatürk’ü Nobel Barış Ödülüne Aday Göstermesi””, s. 100-101, erişim: 22.06.2025,
[5]Eurasia Digital. (eurasiadigital.medium.com), “Venizelos’un Atatürk’ü Nobel’e aday gösterdiği mektubu”, erişim: 22.06.2025
[6] tefanosotiriou.wordpress.com, “Ο ΕΛΕΥΘΕΡΙΟΣ ΒΕΝΙΖΕΛΟΣ ΚΑΙ ΤΑ ΕΘΝΙΚΑ ΘΕΜΑΤΑ. Στέφανος Σωτηρίου / ELEFTHERIOS VENİZELOS VE ULUSAL SORUNLAR Stefanos Sotiriou.”, 16 Σεπτεμβρίου, 2019, erişim: 23.06.2025
[7]Cumhuriyet (cumhuriyet.com.tr), Özgen Acar “Atatürk’e Nobel adaylığı…”, 10.09.2021, erişim: 23.06.2025 ; Özgen Acar “Venizelos – Atatürk – Nobel!.”, 22.05.2018, erişim: 23.06.2025
[8]Fotoğraflar: İşte Atatürk (isteataturk.com), “ Atatürk’ün Kronolojik Fotoğrafları / Ekim 1930”, erişim: 22.06.2025