pdf
DÜNYA ŞAİRLERİNDEN ATATÜRK ŞİİRLERİ
SEYDAHMET SOYLU[1]
Türkiye Hariç, Diğer Ülkelerin Şairlerinden Atatürk’le İlgili Şiir, Destan, Marş, Türkü, Ağıt, İlahi, Hoyrat ve Maniler
DÜNYADAN ATATÜRK ŞİİRLERİ[2]
AFGANİSTAN
ARNAVUTLUK
AVUSTURYA
11. Leopoldine Konig: Zafer Marşı
AZERBAYCAN
BANGLADEŞ
BULGARİSTAN
ÇİN HALK CUMHURİYETİ
IRAK
İTALYA
KAZAKİSTAN
KIBRIS (GKRY)
KKTC
KOSOVA
KUZEY MAKEDONYA
MOLDOVA-GAGAVUZYA
ÖZBEKİSTAN
PAKİSTAN
ROMANYA
SIRBİSTAN-HIRVATİSTAN
SURİYE
YUGOSLAYA (ESKİ YUGOSLAVYA)
YUNANİSTAN
TABLO
KAYNAKÇA
AFGANİSTAN 1. ATATÜRK’E ŞÜKRAN Han Atam, Tanrının özel elçisi Hakan Atam, Gönül kapısını evlatlarına açan Atam…
Ben uzakta öç ilimde kimsesiz kalmış idim, Bana bir cennet parçası armağan kılan Atam…
Şükrederim Yüce Tanrım, istediğimi eyledin, Yaralı gönlümü iyi kıldın benim için, derman Atam…
Sen Ulu, Türkler Atası vasfını nasıl aldın? Atalar Atasısın sen, en büyük insan Atam…
Gözlerime sürme kılsam, bastığın toprakları, Ersem bu isteklerime kalmıyor arman Atam…
Her sözün bana hadistir, can verir bana daim, Türklüğümü senden aldım, göğsüm asman Atam…
Ata’mın izindeyim her zaman, yemin ederim, Hey benim, güneş gibi, Türklüğe nur saçan Atam…[3] Sabir Kârger. / Afganistan (Güney Türkistanlı Türk Şair, Müzisyen ve İlaç Sanayicisi)
2. ATA’GA ŞÜKRAN (Şiirden Orijinal Dörtlük) Han Atam, Tengri’mni lütfü, kahraman Hakan Atam, Bizge Türk Cumhuriyeti armağan kılgan Atam. Men uzakta, öz ilimde kimsesiz kalgan idim, Bağrı kan evlatlarıngge eşiking açgen Atam.[4] Sabir Kârger / Afganistan (Güney Türkistanlı Türk Şair, Müzisyen ve İlaç Sanayicisi)
3. BATUR ORDUM Kovangey men Atatürk’ning askeri boldum bu kün Bayrağımınğ arkasida toğbiki boldum bu kün.
Batur ordum sen uçun her kaçan canım birey Bugün sevgili Türkiyem’ninğ bekçisi boldum bu kün.
Eyleding Tangrı kulınga eski künlerini yine Tüşlerimge men kavuştum sevinçli boldum bu kün
Bul vatan sevgisini menden sorang inağalar Erkinlikning tatını men bilgeli boldum bu kün
Yaşı bilgil “Sabir”a, senge tavvuşmuşdur bu yurt, Köz karağım Türkiyem’ning kirpiki boldum bu kün.[5] Sabir Kârger / Afganistan (Güney Türkistanlı Türk Şair, Müzisyen ve İlaç Sanayicisi
4. BEN CESURUM (Ben Baturum şiirinin, olası Türkçesi) Kovangey ben bu gün Atatürk’ün askeriydim Bugün bayrağımın arkasındayım.
Bütün hayatım senin için bir Bugün sevgili Türkiye’min koruyucusu oldum.
Allah eski günleri küle döndürsün Bugün hayallerime kavuştuğum için mutluyum
Bana bu vatan sevgisini sorun. Bugün özgürlüğün tadını biliyordum
Çağın “Sabir”ine, bu topraklar sana ait. Bugün sevgili Türkiye’min kirpiği oldum.[6] Sabir Kârger / Afganistan (Güney Türkistanlı Türk Şair, Müzisyen ve İlaç Sanayicisi)
ARNAVUTLUK 5. ARNAVUTLUK HALK DESTANI (Atatürk İçin Söylenen) Ey mahv olup üzülen yüce millet İstanbul’a dediniz, nedir gaflet? Ey sultanı deviren yüce millet. Yaşa yüce millet, acılı millet, Bir devri kapatıp yeniyi açan kuvvet.
Sultan bizi nasıl da anladı hey, Milleti üç paralık etmişti he., Yeni adı Paşa’ya biz taktık hey, Yeni bir ad, büyük bir ad verdik hey, Mustafa Kemal adını verdik hey.
Yedi kral hepten kalktı ayağa, Mustafa Kemal’le durdu kavgaya.
Kemal kalktı kahramanca ayağa, Kim ki Türk’tür diniyle, imanıyla, Hemen kalksın, oturmasın, ayağa Hazırlansın vatanının savaşına.
Yunanlı general bre savaştan zor kurtulan Koştu gitti kralına bre aman aman! Dedi bre kralım, aman kralım aman Biz bu işi yaman etmişiz yaman. Hiç olmazmış Kemal’e karşı koyan Ölü sandık Türkler, canlandı ondan.
Be hey benim budala Generalim, Ölü Türk de olsa, olur mu hiç sağ? Konstantin, söyleme böyle esef ederim, On iki bin tutsak verdim ya ölü ya sağ. Aman sakın duymasın Mustafa Kemal Yoksa kalmaz tek evladım bile sağ.
Konstantin çok sinirlendi bu söze, Hemen tel çekti bırakmadı işi söze, Ey Fransa neredesin, aldırmam boş söze, Mustafa Kemal karşımda göz göze. On iki bin baş verdim bir tek söze, Biri dahi dönmedi nidem öze. Ey Konstantin üzülme sen, iş olur. Barış lazım Kemal’le bu tek olur.
Kim ki Türk’tür diniyle imanıyla Hemen kalksın, oturmasın, ayağa Bu şimdi son savaştır bilsin herkes…[7] (Anonim)
6. ARNAVUTLUK HALK DESTANI (Atatürk İçin Söylenen / (Şiirin Orijinali) Jarzuhall-hoj-besa ç’i kan’mbarue Ter n’Stamboll babes ja kan’cue Heu Sultanin pritin me e rrzue… Jasha, jasha milleti i shkret; Rrezut itatin e nji devlete…
Eu, Sultani mire na jo kujtue N’posht’ tri pare vaka Ishue. Emen te ri pashes j a ka vue Emen te ri ni emen te madh-e Heu, ju vu emnin Mustafa Çemale… ej.
Te shtat kralat ne kom jan çue, Me Çemal’in dona me luftue!…
Mir Çemali na u ngrit ne kom; Kush osht turk me din e imon-e, Çeksaj rendi ka me u ngrit ne kome Eu, sot t’hakatje per vaton-e, hej…
Gjeneralli sall na ka shpetue Drejt te krali moj n aka shkue, Kral Junonit mor n aka kallzue, Kostantin mor mos u bon budalle, Nuk luftohet jalla me Çemale Turçit e vdeket sot jon’bo te gjalle…
Gjenerall bre, paske kon’ bualle, Turki i vdeket nuk bohet i xhalle! Kostantin, mos e fol at fjale Ti, dymbedhjet mij ti kane zon’te xhalle… Mos ta ndije Cemali ket fjale Eu, culle te vogel s’ka me t’lon’ te xhalle…
Kostantini çather u zimtue, Frik, tha, telin granices j aka çue,
Ti or Fronce te vish njer ka une Me Çemalin s’mundem me luftue, Dymbedhjet mij krejt m’i ka farue Eu, njo te xhall’ sall ma ka leshue-ej, Kostantin ti mos u zimtue Ti me Çemalin kina met’pajtue…
Kusht osht me din e imon, Çeksaj rendi ka me u ngrit ne kome Heu, çekjo eshte muharebeja e mbrome.[8] (Anonim)
7. ARNAVUT HALK DESTANINDAN-2 “Yeni addır verdik bizler paşamıza Öyle yenice, uluca bir ad behey, Hey, Mustafa Kemal adını taktık, hey.
Ayağa kalkmıştı yedi kral giderek Kemal’le savaşa hazırız diyerek.
İyi ki Kemal ayaklandırdı bizi, Türk olan herkese, diniyle imanıyla Ayağa kalkıp başkaldırma zamanı, Hey, yurt uğruna çaba sunmanın anı…[9] (Anonim)
8. ARNAVUT HALK DESTANINDAN-2 (Şiirin Orijinali)
“Emén té ri pashés j aka vue Emén té r ini emén te madhé Heu, ju vu emnin Mustafa Qemalé…ej
Té shtat kralat né kom jan çue Me Qemalin dona me luftue!..
Mir Qemali na u ngrit né kom, Kush osht turk me din me imon-e Çeksay rendi kam e Heu ngrit né kome Heu, sot t’hakatje pér vatone, ej…”[10]
9. ARNAVUT HALK DESTANINDAN-3 BİR BAŞKA DÖRTLÜK Yaşasın Mustafa Kemal Paşa Binlerce yıl yaşasın o.. İşgüzar olsun milletin Taş ağaç çatlasa şu kara dağda.[11] (Anonim)
10. ARNAVUT HALK DESTANINDAN-3 (Şiirin Orijinali) Rnofté Mustafa Qemal Paşa Me m’ja e me vyete! I pnofté kreyté m’let’ N’gur’e dru e bjeshké t’shkreté!!![12]
AVUSTURYA 11. ZAFER MARŞI Mustafa Kemal Paşa Çarptı şiddetle, çarptı şiddetle! Dağıttı düşman sürülerini, sürülerini. O’nu Tanrı göndermişti; Savaşı kazanmak için. Güzel yurduna barış getirmek için.. Zalimdi, hırslı haindi düşman. Haindi düşman… Güçlüydü Kemal Paşa, Yendi Yunanı, yendi Yunanı… Kemal Paşa çok güçlüydü, Hemen yendi düşmanı, Acılar döndü sonsuz sevince… Durmayın hemen bir defne çelengi sarın. O yüce insanın başına. O tüm yaşamını attı tehlikeye; İslâm dünyası için… Gür seslerle bağırın!. Gönüllerden sevinçlerle!. Tanrı ‘nın O ‘na sonsuz mutluluklar Vermesini dileyin siz…[13] Leopoldine Konig. / Avusturya (Müzik Öğretmeni / Besteci)
Konig’in Atatürk’e Yazdığı Mektup Ekselans,
Bendeniz Büyük Savasın dehşetleri içinde bulunmuş bir subay kızıyım. Bütün dünyanın düşman kesildiği biz Avusturyalılar, uçurumun kenarında bulunuyoruz. Mutsuz ülkemiz daha uzun süre, daha iyi zamanları beklemek zorunda kalacaktır. Buna karşılık Türkiye yeniden doğuşunun borçlu bulunduğu bir adama sahip olmak mutluluğunu elde etmiştir.
Türk Zaferi güçlü elinizle yaratılan bu şanlı kurtuluş, adaleti seven herkesi içten sevinçlere kavuşturmuştur. Bendeniz de yüksek yönetiminiz altında Türk milletinin kazandığı bu şanlı zafer hakkındaki sevinç ve duygularımı bestelediğim marşı Ekselanslarına sunmakla belirtmek istiyorum.
Ekselanslarınızın bu marştan bir zevk duymalarının benim için bir onur olacağını arz ile ve büyük bir bağlılıkla, bir imzanızın bağışlanmasını rica ederim. En içten saygılar. Viyana 9.12.1922 Leopoldine König
Atatürk’ün L. Konig’e Cevabİ Mektup Matmazel
Hassas ve rakik bir ruhun ifade-i âlâmı olan mektubunuzu ve milletimizin kazandığı zaferi terennüm eden marşınızı aldım. Çok teşekkür ederim. Adalet geç olsa bile, mutlaka bir gün tecelli edecektir. Bu kudret-i, fâtıranın değişmez bir kanunudur. Binaenaleyh, sevgili vatanınızın hâlihazırı sizi müteessir etmesin. En yakın zamanda memleketinizin nail-i halas ve istiklal olmasını temenni ederim. Mustafa Kemal – Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi, 29.12.1922
(Wien, XIII, Stainbauergasse 25. D. Desten1(Sami Biber, “Atatürk’e Yazılan İki Mektup” (edebiyatevi.com, 20.03.2018); Görsel: Mehmet Önder, a.g.e, s.102))
AZERBAYCAN 12. HARAY (HAYKIR) Birleşse türkuyğur, türközbek, tatar, Elim Aya, Marsa Zöhre’ye çatar (Zöhre: Venüs gezegeni) Hara, ey gagauz, türkgazah, balkar Ey başkırt, ey türkmen, susursan niye? Kavuşsun Türkistan, Atatürkiye[14] Halil Rıza Ulutürk /Azerbaycan (Şair, Filoloji Bilimleri Profesörü)
TÜRK -Hər Türk on kişiyə bərabərdir! – dedilər. -Xayır! -dedi Mustafa Kamal Atatürk -Hər Türk bir dünya deməktir.
-Sən 58 yaşlı mənsə 45 yaşımda, Söylə hardandı səndə bu mətanət, bu qüdrət? Yoxsa od kürəsi var ürəyinin başında, Qələmin ildırımdır, özün bambaşqa cür ət.
Tükəndi dəftər-qələm, gecə-gündüz yazırsan, Qaralayıb pozursan, pozub bir də yazırsan. Dərdi döküb qoymusan dizlərinin altına Arslan kibi, şir kibi hər döyüşə hazırsan.
Dəmir-beton divardan dımaq boyda qopartdım, Tas içində göllənən yağış suyuna atdım. Dedim: Bu sorğulara cavap almaqçün, inan Türk olmalı, anadan sən Türk doğulmalısan.[15] (Moskova, Lefortovo Hapishanəsi, 1 Mart 1990) Halil Rıza Ulutürk /Azerbaycan (Şair, Bilim İnsanı)
14. TÜRKLER (Şiirin Türkçesi) “Her Türk on kişiye bedeldir” dediler. “Hayır” dedi Mustafa Kemâl Atatürk, Her Türk bir dünyaya bedeldir!”.
Sen 58 bense 45 yaşımda. Söyle nerdendir bu metanet bu kudret? Alev topu var yüreğimin başında. Kalemin yıldırımdır, özün cüreti bambaşka.
Tükendi defter, kalem gece-gündüz yazıyorsun. Karalayıp bozuyorsun, bozup tekrar yazıyorsun. Derdi büküp koymuşsun dizlerinin altına. Aslan gibi, kaplan gibi her dövüşe hazırsın.
Demir-beton duvardan tırnak boyda koparttım. Tas içinde göllenen yağış suyuna attım. Dedim: Bu sorulara cevap almak için, inan. Türk olmalı sen, anadan Türk doğmalısın![16] (Moskova, Lefortovo Hapishanesi, 1 Mart 1990) Halil Rıza Ulutürk /Azerbaycan (Şair, Bilim İnsanı)
15. YAŞASIN OD YURDU, KARDEŞ TÜRKİYE Beşerin yoludur Atatürk yolu Yağsa da yıldırım, boran, kar, dolu Yar bu covğunları, ey genç Koroğlu, Smaşsın Od yurdu, kardeş Türkiye Türk severler tacı Mustafa Kur’an, Ölmez millet üçün yaradan, kuran Sensen arkamızda dağ kibi duran Dayağım, Od Yurdum, arkam Türkiye (Moskova Lefortova Zindanı, 1 Mart 1990)[17] Halil Rıza Ulutürk / Azerbaycan (Şair, Filoloji Bilimleri Profesörü)
16. SİNEMİN ÜSTÜNDE GEZDİRECEM MEN Başkadır gönlümün isteği, gamı, Aslına, nesline söz vermişim men. Atatürk Atamla, Arif balamı, Sinemim Üstünde Gezdirecem Men. Gökte baht yaldızım akana kadar, Ağzımdan son nefes çıkana kadar…[18] Hüseyin Arif. / Azerbaycan Türk’ü (Pedagog ve Şair)
17. MUSTAFA KEMAL PAŞA “Başın üste ay-yıldız, elde tuttun Kur’an-ı, Sen yetiştin imdada tökülende Türk kanı Gayretinin kölgesi tuttu bütün Turan’ı, Türkün haykıran sesi yayıldı dağa taşa Mustafa Kemal Paşa!
Ezemetli sesinden yer-gök dehşete geldi, Kayalar dağdan kopup huzuruna yürüdü. Senin cesaretinle Türk bayrağı yükseldi, Bütün Türkistan dedi: Yaşa, yaşa, bin yaşa! Mustafa Kemal Paşa!
Yirminci yüzyılın Timur’u Cengiz’isen Zulmet tutmuş Turan’ı güneşli gündüzüsen, Bize göğlerden yenen Tanrının hak sözüsen, Gudretinle dağlar da girebilmez yarışa, Mustafa Kemal Paşa!
Bütün Türk ellerine yayılıp şan, şöhretin, Senle asırlar boyu övünecek milletin Atatürk adı oldu gazandığın servetin Daim Türkiye’yle de adın çekilir goşa,
Mustafa Kemal Paşa /Mustafa kemal Paşa!!![19] Ilgar Fehmi. /Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Sunucu ve Hukukçu)
18. ATATÜRK Düşmenler yolunu azdı, kol koydu, Azanın kabrini kazdı, kol koydu. Türkün taleyini yazdı, kol koydu, Atatürk`ün kolu Tanrı koluydu (2019)
Kapkara bulutlar bir gün yarıldı, Ordan bize baktı Güneş ganrıldı. Türkümün boynuna bir kol sarıldı, Atatürk`ün kolu Tanrı koluydu
Dağlar yara-yara düze yol açtı, Bağlanmış yollardan taze yol açtı. Gönüle yol açtı, göze yol açtı, Atatürk`ün yolu Tanrı yoluydu.[20] İslam Sadık / Azerbaycan Türk’ü Şair
19. MENİM ATATÜRK ATAM Atam menim adımı senin adından alıb, Üreğime bu odu senin odundan salıb, Odur ki, gayret mene sender yadigâr galıb, Adım, odum, soyadım, menim Atatürk Atam.
Heyif ki, görmedim men senin çınar boyunu, Ulduzlar dövrelsin gereklidir öz ayını, Bari şiire çeviririm bu mehebbet payını, Ey mehrim, ey hayatım, menim Atatürk Atam.
Gabrin nur içindedir neden alır huşumu, Gül yerine tökürem men gözümün yaşını, Bari öpüm doyunca senin mezar daşını, Bu ölümü gınadım, menim Atatürk Atam.
Keşke sen sağ olaydın, ulusuna gelmişem, Mevlana’na gelmişem, Yunus’una gelmişem, Gönüllerin sevgiler dolusuna gelmişem, Ey uçuran ganadım, menim Atatürk Atam.
Çok istedim men görüm yarattığın vatani, Ne onu gere bildim, ne elini ne seni. Ne yahşi ki, Allah’ım hasret goymadı meni, Hasil oldu muradım, menim Atatürk Atam.[21] Kemale Agayeva. / Azerbaycan (Şair ve Yazar)
20. ATATÜRK’E Gönlüm emr eyledi ben kulak verdim. Bu şiiri ey dahi, aşkınla yazdım. Aşkın olmasaydı cephe boyunca, Bu söz ordusunu sıralamazdım. Onun her bendine izin almadan, Sayısız milletlerin mührünü basdım. Sanat vadisinde öyle bilmeyin, Yolumu yitirdim, yolumu kaybettim. Bu şiiri yazmakla asırlar boyu, Dağlara, taşlara adımı kazdım. Ey ulu Atatürk, diktim seninle, Şanlı abideni söz vatanında (2019)[22] Mikayıl Müşfik. / Azerbaycan (Şair, Çevirmen, Öğretmen, Pedagog)
21. ATÜRK AŞKI Türk’sün Atatürk, sende Kemal varsa, Atandır. Türkoğlu güneştir ebedi, sanma batandır.
Erdemli oğul toprağın, altında yatandır; Toprak anaya er gibi bir nesne katandır.
Türkün, Atatürk yardımına darda çatandır, Türk’sün, Atatürk aşkı sevinç başatandır.
Çok da senin ardınca cılızlar taş atandır, Türk ırkı sağolsun, Atatürk’ü yaşatandır…[23] Rəfiq Zəka Xəndan. / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
22. ATATÜRK’ÜN DİLİ Dilimi doğma bilen bu ulusa can veririm, Dilimin türküsüne canımı kurban veririm… Türk’ü maşuk eden insanlığa Türk’ün dilidir, Bu dili sevmemek olmaz, Atatürk’ün dilidir.[24] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
23.ATATÜRK DİYOR Ne diyor gönlümün özel türküsü, Türkiye büyüktür, Türk büyük diyor. Irkımın yağıdan yoktur ürküsü; Hey gidi düşmanım, benden ürk diyor…
Atatürk ülküsü Türkün ülküsün, İşte bu yeryüzü bana Türk diyor. Benim sancağımın Ay-Yıldız süsü, Benim önderimdir Atatürk, diyor…[25] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
24. ATATÜRK İÇİN Atatürk aşkı güneştir solabilmez, bence, Atatürk’ten büyük insan olabilmez, bence, Onsuz il derdine derman bulabilmez, bence, Atatürk’ten büyük insan olabilmez, bence.
Yurdunun uğruna kurban olacak can çoktur, Tilkiler varsa da, kurtlar az değil, aslan çoktur. Ülkelerde büyük önder, büyük insan çoktur, Atatürk’ten büyük insan olabilmez, bence.[26] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
25. ATATÜRKİYE Bu məmləket Türkiyə’dir, Türkiye’ye Türk yiyə’dir, Türkoğlu Türküm diyənə Bu yurt Atatürkiyə’dir!…[27] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
26. ATATÜRK LAZIMDIR Unutulmaz, unutulmaz ulu kurbanlarımız, Gün gibi kızlarımız ay gibi oğlanlarımız.
Bu yiğit canlarımızdır, bu şehit kanlarımız, İntikam aşkı ile çağlıyor aslanlarımız.
Türk’ün özgürlüğünü duymaya Türk lazımdır. Bak bugünler ölüme dalmış milletime.
Milletin remzi olan bir Atatürk lazımdır. Anayurtta Atasız kalmış olan milletime.[28] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
27. ATATÜRK OLMAZDI Atatürk olmasa, gerçek bu ki, Türk olmazdı, Ama Türk olmasa, haşa, Atatürk olmazdı…[29] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
28. ATATÜRK’TÜR ATAMIZ Bence Türk milletinin çekmediği yük yoktur, Başka millette bu kudret, bu büyük yoktur. Türk mü sandın Atatürk’ü Atası bilmeyen? Atatürk’tür Atamız söylemeyen Türk yoktur.[30] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
29. AYRILDIK ATAM Atatürkdür Atamız söylenmeyen Türk yokdur …Dünya darılır, erşe çıkan nisgilimizden (derdimizden) Ayrıldık, Atam, sen kibi can sevgilimizden.[31] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
30. GÜZELİM İSTANBUL’UM Musikidir, şiirdir selin, ruzgarın, mehin Kaynağını görmüşem sende gövsü-küzehin Fatehler Fatehidir Sultan Mehmet Fatehin Atatürküne benzer çetin bir insan bulum Gözellerin gözeli gözelim, İstanbulum![32] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
31. TÜRKİYE TEMALI ŞİİRLERİNDEN Bu millî görkem dedi, Erlere görkem dedi. Sırtından vurulmayan, Türkoğlu Türk’üm dedi… Dedim: niçin ay-yıldızlı yurdunun, Bayrağına ayna tutup ordunun, Ne demektir tarihinde Kurt onun?! Tarihte ilkim dedi, Uludur ülkem dedi, Atatürk’ün oğluyum, Türk oğlu Türk’üm dedi…[33] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
32. ULU ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜNE Bağ bağ açılır, gönlümüzün bağları, bağ bağ, Tağ tağ uçulur, ömrümüzün tağları, tağ tağ, Sağ sağ tutuşur ruhunun âşıkları, sağ sağ, Dağ da çekilir yolcuların göğsüne, dağ dağ…
Zulmet çökülür, çıktı güneş menzilimizden, Ayrıldık, ATA’m, sen gibi can sevgilimizden.
Kör kör bakarız yaşla dolar gözlere, kör kör, Tor tor görünür pembe şafaklar bize, tor tor, Kor kor közerir hislerimiz köz gibi kor kor, Zor zor çekilir matemin milleti, zor zor.
Dünya daralır arşa çıkan nizgilimizden, Ayrıldık, ATA’m, sen gibi can sevgilimizden.
Yel yel dağılır ahımızın tütsüsü, yel yel, Tel tel dökülür ruhumuzun çalgısı, tel tel, Göl göl yığılır gözyaşımız çöllere, göl göl, Sel sel dökülür özlemimiz yollara, sel sel.
Dağlar yarılır, ortadan aşkın selimizden, Ayrıldık, ATA’m, sen gibi can sevgilimizden.
Göz göz açılıp can yaramız ülkede göz göz, Köz köz yakılır bağrımızın ağrısı, köz köz, Tez tez değişir kalbimizin vurgusu, tez tez, Döz döz diyor ıslak kara taşlar bize, döz döz.
Bitmez yasımız, tutmalı ruhun elimizden, Ayrıldık, ATA’m, sen gibi can sevgilimizden.
Reng reng değişir erlerinin yüzleri, reng reng, Deng deng esir ömrün gidi rüzgarları, deng deng, Ceng ceng eder ağzın ölümün carcısı, ceng ceng, Leng leng götürürler seni son menzile, leng leng.
Ah, ayrılığın türküsü düşmez dilimizden, Ayrıldık, ATA’m, sen gibi can sevgilimizden.
Yar yar ulusun göğsünü, Lokman gibi, yar yar, Var var senin aşkın orada dağ gibi, var var, Dar dar gelecektir bu ufuklar bize, dar dar, Bar bar bağırarak, koy o sağır göklere, bar bar.
Kimiler seni aldı obamızdan, elimizden, Ayrıldık, ATA’m, sen gibi can sevgilimizden.[34] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
33. YURDUM, ULUSUM Könül sizə türküsünü açıqlar, Sevginizlə ətirlənir butamız. Atanıza “Ata” deyin, çocuqlar, Gece-gündüz yada düşsün Atamız!…[35] Rəfiq Zəka Xəndan / Azerbaycan Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
BANGLADEŞ 34. KEMLAL PAŞA DESTANI
“Bir sonbahar akşamüstü. Gökler Kerbela’ya dökülen kan renginde kırmızı. O günkü çarpışmalarda Yunan ordusu tamamen yok edilmiş. Askerlerinin çoğu savaş alanında cansız yatıyor. Geriye kalanlar canlarını kurtarmak için kaçıyorlar. Türk ordusunun asil, cesur ve muzaffer Başkomutanı Kemal Paşa savaş meydanlarından karargâhına dönmektedir. Et rafını çevreleyen askerlerin zafer şarkıları yeri göğü sarsıyor. Her biri, ya yaralı, ya da şehit bir arkadaşını sırtında, omzunda taşıyor. Aslında kendi üniformaları da kan ve vücutları yara bere içinde. Umursamıyorlar bile bu hallerini. Zaferin verdiği coşku onlara tüm yorgunluklarını unutturmuş. Dimdik tuttukları sancak ve kan rengine dönüşmüş süngüleri ile zaman zaman omuzlarında taşıdıkları Kemal Paşa ile ve söyledikleri şarkılarla yeri göğü inleterek yürüyorlar. Kabaran bir denizin coşkun sesini andıran zafer şarkıları her yerde yankılanıyor. Bu zafer şöleninin ve durmayan davulların sesleri çok uzaklardan duyulabiliyor. Sevinç gözyaşları durmak bilmiyor. Çavuş askerleri yürüyüş düzenine hazırlıyor. Muzaffer ve mağrur gaziler ağır ağır bir şarkıya başlıyorlar:”*
KEMAL PAŞA Gaziler Kemal Paşa’ya övgü türküleri söyleyerek uzaktan bir tepenin yamacında gözükürler, yaklaşmaktadırlar.
(Askerler koro halinde) Ey kahırlı ananın yiğit oğlu Kemal Kardeş! Kararlıydı, kararlı ve kızgın Düşman siperlerinde bir telaş bir bozgun Canımı kurtarmak beyhude oyun
Harikalar yarattın sen Kemal, harikalar Harikalar yarattın Sen Kemal Kardeş, harikalar Hurra ey! Hurra ho!
(Çavuş hızlı yürüme komutu verir.) Çavuş: Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol,
Ey kahırlı ananın yiğit oğlu Kemal Kardeş! Kararlıydı, kararlı ve kızgın Düşman siperlerinde bir telaş bir bozgun Canını kurtarmak beyhude oyun
Harikalar yarattın Sen Kemal, harikalar Harikalar yarattın, Sen. Kemal Kardeş, harikalar Hurra ey! Hurra ho!
Çavuş: Sol Sağ Sol. Sol Sağ Sol
Kemal! Sen çok yaşa! Sen Kemal, yaşa kardeş! Değer övülmeye keskin kılıcın Bir, ama pir vurup Yolladın topunu düşmanı Hades* karanlığına
Söyle, evet söyle şu âlemde Türk’ün kılıcından korkmayan Bir düşman göster bana…
Çavuş: Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol
Başardın kardeş, başardın Düşmanın bitti işi Başardın Kemal. Başardın Kemal kardeş Hey! Hey!
Müstevliye saldırmak Ateş ister, top ister, Müstevliye saldırmak Bir Kemal ister ancak,
Harikalar yarattın Sen Kemal, harikalar Harikalar yarattın Sen Kemal Kardeş, harikalar
Çavuş: Yaşayın Gazilerim Yaşayın Mehmetlerim. Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol)
Kan içinde kalmışız biz tepeden tırnağa Kim aldır korkakların bin ahına vahına Düşmanı tam kalbinde mavi çelik süngümüz Kalbindedir düşmanın, boyanmış kızıl kana
Hey kahraman yiğitler Vurdunuz çarçabucak Aldınız öcünüzü Ezdiniz düşmanları Gösterdiniz âleme Karşı konmaz, konamaz O eşsiz gücünüz gücünü
Çok yaşayın yiğitler Çok yaşayın, çok yaşa
Bakın işte gazanız Gökyüzüne aksetmiş Güneşin ışıkları gibi Kan kırmızı ve sıcak Yaşa asker! Çok yaşa! Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol
Çavuş: Sağa dön! Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol. (Askerler sağa döner)
Hür halkı esir eden, vatanı zincirleyen Âlemi de boş verip Meydanlarda at oynatan bir millet Sonunda oynayacaktı Avucunuzun içinde Türk dansını da elbet Hurra ey! Hurra ho!
Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol.
Sonunda kaybettiler Tanrı da boşladı Bu çılgın gafilleri İleri! Ey yiğitler, ileri hep ileri!
Hurra ho! Hurra ho!
Tanrı da lanetledi azgın vaveylanızı Yetti artık! Kapatın, kapatın ağzınızı Dermansız leşinizi Türk atları çiğnedi Allah Allah sesiyle yerler gökler inledi
Çavuş: Yaşayın askerlerim. Yaşayın yiğitlerim Sol Sağ Sel. Sol Sağ Sol) (Askerler koro halinde)
Ey kahırlı Ananın yiğit oğlu Kemal Kardeş Kararlıydı, kararlı ve kızgın Düşman siperlerinde bir telaş, bir bozgun, Canını kurtarmak beyhude oyun.
Harikalar yarattın, Sen Kemal, harikalar Harikalar yarattın, sen Kemal kardeş, harikalar
Ho! Ho! Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol
Çavuş: Sola dön! İleri. Sağa dön! Marş! Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol…)
Gökyüzüne yansıyan mucizevi ışıklarla güneş askerlerin önlerinde, ufukta kaybolur.
Neden hayretle barsınız kardeşler? İşte orada, İşte! Akşam bir gelin olmuş sizlere, bir güzel ceylan Bir şahadet gelini, Duvağı kan kırmızı Şehit Er’inin kanı daha taze üstünde Ama hayır! Hayır! Gül kırmızı gelinim binlerce şehidin her zerresinde yaşar daha…. Karınlar deşilmiş, vücutlar parça parça olmuşsa da…
Çavuş: Yaşa askerim yaşa Yaşa Yiğidim yaşa. Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol
Bir dağ geçidindedirler. Askerler yardımlaşır. Şehitleri, yaralıları taşıyanlar nöbet değiştirirler.
Vah benim kardeşlerim! Kim bu gaddar, bu kasap? Kimdir bu gençleri hançerleyen? Vah benim kardeşlerim!
Vadiye inerler. Çavuş gökyüzünü gösterir, şuraya bakın der. Askerler başlarını hep birlikte sola çevirirler.
Gökyüzü bir al duvak Cengimizin renginde Derin, engin, çok güzel Vur davulu vur da gel N’olcaksa olsun artık bu Kerbela meydanı Biz Hak’kı haykırınız bu şahadet meydanı Hurra ey! Hurra ho!
Geçit geride kalır. Yollarını şaşırmış gibidirler
Çavuş: “Kıt’a dur! Yerinde say!” Trampetler çalar.
Tram Tram Tram. Sol Sağ Sol. Sol Sağ Sol
Gökyüzünde iki renk harelenir. Biri mavi bir kırmızıdır.
Kardeşler şu mavi gök düşmanın Amansız gafillerin Onlar vahşi, yırtıcı, Hain şeytan çetesi. Onlar tiran, sömürgen, Gasp etmek görevleri Onlar bir kara şeytan, Kanları bir pis sudur Dört ayaklı canavar, Haydut çetesi budur
Gerçek şehitlerdir İmanla kurban edenler hayatlarını Korkaklar ters dönerler gösterip sırtlarını
Cengâverler kahraman, Cengâverler şehittir Ölü doğmuş korkaklar, Canınız cehenneme
Bu bölümü söylerken askerler ellerini yaralarından kana bulaştırır ve gösterirler.
Er kanı gördünüz mü? Aldır o, hem sıcaktır Ölü doğmuş korkaklar Topunuz cehenneme Sol Sağ Sol. Bam den bam.
Er’ler bir han olacak Kemal Paşa elinden Er’ler sultan olacak Kemal Paşa elinden
Budur tek isteğimiz, başka bir şey hiç değil Hür yaşamaktır amaç, başka hiç bir şey değil
Analar, bacılar koşarak askerlere yaklaşmakta sevinçten ağlamaktadırlar. Askerlere sarılmak, kucaklamak isterler. Gaziler daha bir şevklenir heyecanlanırlar
Başardık kardeşler biz, işte tamam, başardık Düşman bozgun kaçıyor, kal’amız özgür artık Neden esef edelim, giden gitmiştir bir kez Artık kurtuldu vatan Vatan bizimdir artık
Cennet de istemeyiz, çünkü bu toprak hürdür Yürüyün arkadaşlar, haydi mars, marş ileri Dalgaların üstünde sanki bir deniz eri
Çavuş: Yaşayın aslanlarım. Yaşayın yiğitlerim. Yaşayın kardeşlerim. Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol!
Harikalar yarattın Sen Kemal, harikalar Harikalar yarattın Sen, Kemal Kardeş harikalar Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol
Takım bir köyden geçer. Kadınlar perdelerin arkasından gözyaşları ve coşku içinde bakarlar askerlere. Yeni yetim gelinler çiçekler atar muzaffer gazilere.
Dinleyin! Bakın şu gelinlere Seslenirler tahta kerevetlerinden O nerde, haber var mı? Nerededir O, nicedir?
Hey! Siz deli bacılar, Kemaldir o, o Kemal Kahırlı Ananın oğlu, o bir korkusuz Kemal O sizin Kardeşiniz! Evet, Kemal’dir Kemal Başka kim olabilir Evet, o, işte Kemal Aman ha! Dikkat edin! Ocağınız eviniz, kundaklarlar her an Dikkat edin, gözetin, yakar yıkarlar her an
Kanımız kaynar bizim, deli olduk hepimiz Ateşten bir top olduk, beri durun bir kere
Bu gece bize bayram, Yakın mumları yakın Her evde, her meydanda Zafer aateşi yakın
Çavuş: Sola dön, Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol, İleri marş!)
Yürüyün ağır ağır Şöyle etrafa bakın Kükreyişiniz dinsin, şehitler bize yakın
Neden esef edelim? Ölenler ölmüş artık, İşte biz kalanlarız Basit kural o dur ki: Ölü görmekten korkma, Kendini hiç kaybetme, aklını boşa yorma Titreyişiniz dinsin, Şehitler bize yakın, onlar bizle beraber
Çavuş: Birerde kol! İleri! İleride dar ve yıkık bir köprü gözükür. Ölüler ve yaralıları itina ile taşırlar, kollarına alırlar, sarılırlar, göğüslerine bastırırlar, yürürler.
Doğrudur kardeşlerim… Bağrımıza gömülü şehitlere bakınca Bir çarpar yüreğimiz Ve bir gizli hain el boğar bizi derinden, Unutur kendimizi, kanayan yaramızı Boşanır gözyaşımız, Burulur yüreğimiz. Karabasanlar gelir
Heyhat! Uyuyun kardeşlerim Bağrımızda siz artık… Yüreğimiz buruktur, sizleri yüceleriz “İyi yaptınız” deriz. Can kardeşlerimiz bizim iyi yaptınız” deriz Uyuyun! Güneşin battığı yerde, uyuyun sizler artık Ufuklardan da öte İşte sizlerin yeri. Uyuyun kardeşlerim dönmeyecek hiç geri.
Ah benim dul gelinlerimin kan kırmızı kirveleri Heyhat! Uyuyun artık sizler Dolunay gibi yüzünüz bin kere öpülmeye değer Heyhat! Kutsal bahtsızlar! Ölümünüzde bıraktınız Sonsuz bir boşluk, Taa içimizde… Burcu burcu filizlenir Sizlerle bedenlerimiz
Heba oldu gençliğiniz! Alamadınız bir gece bile koynunuza sevgilinizi Ah! Ateş canlı, Güneş kanlı Genç şehitlerim! Ah! O kutsal bahtsızlar! Ölümünüzde bıraktınız sonsuz bir boşluk taa içimizde İşte böyle….
Ve aldılar kalemlerini koca koca yazarlar Bu kutsal ölümleri yad etmek için Bir satırcıkta bir milyon şehit anılıverdi birden Ve, işte bu sebepten ben, bir tuhaf gülümserim.
Öyle ya! Hani, öldüğünde köpeklerinin bile “Şehadet”lerini mutlaka kanıtlamış olurlar ya… Başlıklara çıkar ya, bu ölüm haberleri…. Oysa onlar, o anlı şanlı yazarlar Bir satırcıkta anarlar Binlercesi birden şehit düşen gencecik askerleri
Bir milyon gençten hiçbiri bilmez, bilemez ki er birine uzanan sevginin gözyaşlarını. Ölürler, düşerler siperlere, toprağa Yalnız… Analar kız kardeşler ağıt dökerler Sarmalaya, çığıra: “Aslanımdı benim o”, “İşte o benimdi” derler. Heyhat! Şu dünyada onlarla gerçekten kim övünür? Onları kim, kimler sever?
Kardeşler şte akşam kızı şte o yalnız gelin Gelir al duvağınla kan Kırmızı muzunda bir kara atkı Girmek için mezara… Amma… Yüzünü tamam ki köz olmuş, toprak olmuş Tanıyamam yüzünü, Vatan toprağı olmuş Benim can kardeşlerim Deyin! Elden ne gelir
Hem Elveda demeden Gelin öpün son defa Öpün artık bizleri Ah bahtsız kardeşlerim… Ve dalın huzur içinde Ebedi uykunuza Müşfik toprak Ananın Sımsıcak kucağında Benim can kardeşlerim.
Askerler köprüyü geçerler, şehit kardeşlerinin vücutlarını vatan toprağına verirler. Heyecanlıdırlar, yürüyüşe devam ederler
Doğru dedin kardeşim. Ver elini öpeyim. Gerçektir söylediğin. Ölerek kazandılar Bu gözyaşları neden? Zem Zem’dir verdikleri Zehir dolu testiden Neden ölmüş olsunlar? Bu gözyaşları neden? Nedir bu sızlanmalar? İyi yaptılar onlar Verdiler canlarını Vatan kurtarmak için. Onlar gerçek şehittir. Kan kırmızı bezenmiş Kurban etmiş kendini Birer gerçek kahraman Onlar şehitlerimizdir.
Karargah uzaktan görülür, Enver Paşa Kurmayları ile Gazileri karşılamak için ilerlemektedir. Askerler onu görüp şevkle hızlı yürüyüşe geçerler.
Hurra hey! Hurra Ho! Hoo! Hoo! Canlanın kardeşler, canlanın Arslanlarım!
Kemal Paşa da askerlerin arasına katılır, kol kola omuz omuza halay çeker, hora teperler.
Hurra hey! Hurra Ho! Hoo! Hoo!
Yaşa Kemal sen çok yaşa Çok yaşa sen Komutan
Kimdir gelen? Enver mi? Ooo! Enver, gel kardeşim Düşmanları yok ettik Ezdik geçtik tümünü Zalimleri defettik. Gel sende bize katıl Gel gel halaya katıl.
Savaş geride kaldı Bizler özgürüz artık. Anlımız da açıktır. Kazandık zafer bizim Selam olsun herkese Hurra Ho! Hurra ho! Hey durun biraz artık Hele dursun şu halay Dinlensin yaralılar Hele soluk alsınlar.
Yaralılar yavaşça diz çöker ve yere uzanırlarken
Kardeşler hemen gelin, Koşun hemen buraya Selam! Selam olsun herkese Bakın, kulak verin Başkumandan Kemal’in sesine Durun! Dikkat! Aferin! Bir ki, Kıt’a dur! Selam dur!
Heyecan ve şevk hiçbir zaman durulmaz. Askerler Kemal Paşa’nın önünden yürüyerek geçit törenine başlarlar. Nakarat bölümü söylenmektedir. Ta ki bölük masmavi ufukta kaybolana kadar. Giderek uzaklaşan sesler duymaktadır.
Ey Kahırlı ananın yiğit oğlu Kemal Kardeş, Kararlıydı, kararlı ve kızgın Düşman siperlerinde bir telaş, bir bozgun Canını kurtarmak beyhude oyun. Harikalar yarattın Sen Kemal, harikalar Harikalar yarattın, Sen, Kemal Kardeş, harikalar
Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol, Sol Sağ Sol.[36] Kazi Nazrul İslam. / Bangladeş (Şair, Yazar, Müzisyen)
Bu çeviri* Dakka Nazrul İslam Enstitüsü Direktörü Nurul Hûda’nın 1997’de yaptığı, Ağustos 1999’da güncellediği İngilizce tercümesinden yararlanarak yapılmıştır. Yukarıdaki metin çevirinin 14 Ocak 2000 tarihinde yapılan son şeklidir. Drama türünde 258 mısralık, marş ölçüsünde bir epik eser bu şiir, savaştan yorgun yaralılarını ve şehitlerini omuzlarında taşıyarak, ama gururlu, muzaffer ve dimdik, sevinçle, şevkle zafer şarkıları ve Kemal Paşa’ya övgüler söyleyerek cepheden dönen Gazilerin, Kemal Paşa’nın karargâha ulaşmasını ve onun önünde yaptıkları zafer geçitini anlatır.
35. KEMAL PAŞA ŞİİRİNDEN BENGALCE DİLİNDEN İKİ DÖRTLÜK Oy ke peçe paglı mayır / Damal çele kamal ba’i / Oşur pure, şur ute çey
Çurşe şamal!, şamal tay! / Kemal tune/ kamal kıya ba’i / Ho! Ho! Kemal / Kamal tune kıya ba’i /
Bam, den, bam.. / Bam, den, bam…. Şabbaş bay! Şabbaş dey, Şabbaş tor Şom şere! /
Patiye dili düşmane / şob comgor egdom-şe re! / Bol deki boy / bol hire
Dünyay ke / dor kore / na Turkir tek tolare! Bam dem bam, Bam den bam.[37]
Türkçesi: Ey kahırlı ananın yiğit oğlu, Kemal kardeş Kararlıydı O, kararlı ve kızgın
Düşman siperlerinde bir telaş bir bozgun Canını kurtarmak beyhûda oyun
Harikalar yarattın sen Kemal harikalar, Harikalar yarattın sen Kemal kardeş harikalar
Sol sağ sol / Sol sağ sol. Kemal sen çok yaşa / Sen Kemal yaşa kardeş /
Değer övülmeye keskin kılıcın /- Bir ama pir vurup/ Yolladın topunu düşmanın / Hades karanlığına /
Söyle evet söyle şu alemde / Türk’ün kılıcından korkmayan bir gafil göster bana.
Sol sağ sol Sol sağ sol. Kazi Nazrul İslam / Bangladeş (Şair, Yazar, Müzisyen)
36. SAVAŞ TÜRKÜSÜ Hey… Haydi geliniz!… Şu Okyanus kıyısından savaşın gür sesi işitiliyor Hey… Haydi geliniz !..
Şu suda İslâmlık boğulmaktadır Bütün Şeytanlar Bütün meydanlar Üzerinde, kan içerek şöyle galibiyet türküsünü söylüyorlar. Dinle!. Bugün içten Kıyasıya savaşıyorlar. Kesiyorlar şehitlerin başlarını adım adım (ilerleyerek) düşmanlar Hey… Haydi geliniz!…
Sizin canınız gitsin, yiğitlik ve Şerefiniz gitmesin. Tutuyor kasırganın kuvvetli topuzunu (bu topuz) ancak Müslümanların pençesindedir.
Sizin şerefiniz gidiyor, canınız gidiyor… Şu hâlde savaş borazanını öttürünüz ve Bayrak dalgalandırınız! Korkaklar (Yunanlılar) manasızca korkuyorlar Cenkçi yiğitler ise savaş istiyorlar…
Hey… Haydi geliniz!.. Şu Okyanusun kıyısından savaşın gür sesi işitiliyor. Hey… Haydi geliniz! Şu gümbür-gümbür, gümbür-gümbür Bom, bom, bom, bom, bom Harbin gür sesi işitiliyor. Acıklı gürültüleri dinleyip kimler önleyecek!
Hey… Haydi… Haydi geliniz! Sizin kardeşiniz (TURKLER) çaresiz bakıyor, (Ben) utancımdan ölüyorum Hey… Her şey gidiyor!
Buna rağmen sizin elinizde neden kılıç kıpırdamıyor? Savaş trampet temposu Dinleyerek kan kaynıyor. Değil mi? Sizin gibi coşkun yiğitlerin kanları kabarmıyor mu? Hey… Haydi geliniz! Bir her zaman hazırız, yalın kılıç bize yaraşır Onlar, köleler, savaşmadan esirlik zincirine boyun eğiyorlar.
Hey… Uzak durun! Bütün köpekler Gelerek aslana (Türklere) tekme vuruyorlar, Edepsizler göğüs üzerinde bağdaş kuruyorlar. Fil (Türkler) Tilkinin (Yunanlıların) darbesiyle yaralanır mı? Şu kılıçların tik-tak, tik-tak, tık savaş gürültüsü işitiliyor.
Haydi… Haydi geliniz! Çağırıyor dam-dam da dam-dam gür sesi savaş davullarının Şu erkek aslan (Türkler) sesleniyor Hey… Haydi geliniz! Üzüntüyü bırakın Cesaretli olunuz Şu top tüfek sandıklarını ve korkulu titreyişleri bırakın Oynayarak intikam çılgınlıkları yapınız Bugün Pandoplar gibi korkusuzca yakıp yıkmanızı istiyorum.
Hey… Haydi geliniz! Bugün canınızı yürekten kurban ediniz. Allah adına, Kardeş! Şu din; din sesinin büyük harbi Şu dinlerin büyük savaş sesi bütün dünyaya yayılmış Top gülleleri Gürleye gürleye Davet ediyor. Bugün yenilme değil Yenme günüdür. Vatan, başlarınızı istiyor! Bütün şerefleriniz gitmek üzere
Hey… Haydi geliniz! Çağırıyor, dam-dam da dam-dam gür sesi savaş davullarının Hey… Haydi geliniz!…
Şu savaş çalgısı çatırdıyor. Savaş urbalarınızı giyiniz!
Hey… Haydi geliniz! Yüzünüzü kapatmaktan (saklamaktan) utanmıyor musunuz? Hurra… Hurra…
Ne kadar uzak O ülke ki (TÜRKİYE) Orada her gün düşman kanıyla kan bayramı oluyor kardeş! O KAHRAMAN ÜLKE için Kahramanlık urbaları giyelim. Bugün bağımsız ülkeyi kurtarmaya (Hint) esirler gidiyor!..
Hey… Haydi geliniz! Söyleyin, yiğitler (TÜRKLER) için zafer muhakkaktır. Korkaklar her zaman ezilir! Kadınlarımız savaş türküsü dinleyip, kahkahayla gülüyor, el çırparak savaşa koşuyorlar. Biz savaş istiyoruz, savaş istiyoruz Öyleyse harp borazanlarını öttürünüz, kavuklarınızı sarınız, silâhlarınızı pençeleyiniz Biz doğruluk ve insaf askerleriyiz. Ateş urbalarımız üzerimizde!
Hey… Haydi geliniz! Şu savaş çalgısı çatırdıyor, savaş urbalarımızı giyiniz! Hey… Haydi geliniz!
Başbuğ (KEMÂL PAŞA) uyuyanların kapısında seslenerek savaşa gidiyor Top, güm-güm diye şarkı söylüyor Hey… Haydi geliniz!
Bu süngü sesleriyle böğürlere saplanıp deviriyor! (Hz·) Ali gibi nâra atınız Korkmayınız, korkmayınız! Şu kardeşlerimiz (TÜRKLER) pervaneler gibi kanlar içerisinde dönüyorlar Sahte devler (Yunanlılar) kahredip doğrulara Vereceksiniz galibiyet nişanını, böyle Ölümlerden korkmayınız, korkmayınız!
Hey… Haydi geliniz! Biz delikanlı kahramanlar kan vermekten çekinmeyiniz Vereceğiz doğrulukla insafa tacı, tahtı. Biz zalimin kanını dökeriz Biz korkusuz Ağzına kadar dolu kadehle şarap İçiyoruz Aşk şarabını, kılıcın darbesini çıplak göğüsle karşılıyoruz! Biz alev alev birlikler, doğruluk için savaşıyoruz. Biz asker, biz kahraman şehit soyu Ölüyoruz zalimlerin darbesiyle. Biz kılıçları göğüsleyerek; ölümü gülerek karşılayıp zafer türküsü söyleriz
Hey… Haydi geliniz! Şu Okyanus kıyısından, savaşın gür sesi geliyor!..[38] Kazi Nazrul İslam / Bangladeş (Şair, Yazar, Müzisyen)
BULGARİSTAN 37. YENİ ATLANTIS -Atatürk’e- Görülmemiş alışılmadık Anadolu gökyüzü, ve sen, Doğu’nun ebedi güneşi! Serap mi sarı topraklar üzerindeki yeşil gökte yüzen bu mavi bulutlar Üzerimde tavus kuşu tüylerini germiş fantastik gün batımı serap mı?
Hayır! İşte şehir-dirilmiş bir Atlantis yüzyıllarca susuzluk ve açlığa katlanarak çöl kumları ortasında yeniden doğmuş. -Bozkırların kızı ve kraliçesi Ankara, gece karanlığında senin gri tepelerin çölde dinlenmeye uzanmış iki hörgüçlü devasa bir deve silueti çiziyor Davetkârca göz kırpıyor eyerine inci gibi serpişen ışıklar…
Ama eski masallar artık Harun el Reşit gözden düşmüş. Söylence hayata dönüşüyor yaşasın! balyoz ve çekiçle şekillenmiş hayata!
Ve orada iki mavi göz uyumuyor- güneşin yine de Doğu’dan doğduğunu gösteren ateşli altı okla Yeni Doğu’nun ışınlarını odaklamış aydın yüzünü sonsuz geleceğin aynasına yansıtıyor.[39] (Çeviren: Hüseyin Mevsim) Elisaveta Bagryana. / Bulgaristan (Yazar ve Eğitimci)
38. MUSTAFA KEMAL PAŞA DESTANI Kemal Paşa gibi edeyim methin Arşa çıksın senin şanlı şöhretin Görüldü millete olan gayretin Aman Kemal Paşa kurtar vatanı.
Avrupa, Asya duydu sesini Acap kim istemez senin methini Millete sarfettin öz gayretini Aman Kemal Paşa kurtar vatanı
……………………………………….
Baş kaldırıp azdı Palikaryalar Geçüp Anadol’da ölüm ararlar Kurşunu görünce geri dönerler Aman Kemal Paşa kurtar vatanı
………………………………………
Mustafa Kemal Paşadır ki dönmezem geri Oldum bu milletin sâdık rehberi nşallah kıralı tutarız diri Aman Kemal Paşa kurtar vatanı
Çünkü bu zamanda öylece oldu Fatih Sultan Mehmet kıralı tuttu Arap fellah anın boynunu urdu Aman Kemal Paşa kurtar vatanı
Ol zamandan onlar düşmandır bize Artık Kemal Paşa bakmaz her söze Yüz verilmez artık öyle yüzsüze Aman Kemal Paşa kurtar vatanı[40] (Tamamı 14 Dörtlük) Ferhat Yusuf (Şair Yusuf). / Bulgaristan (Şair, Eğitimci ve Ormancı)
39. ATATÜRK (Tamamı 19 Kıtadır) Fırtınalar denizlerin üstüne koştu, Hemen korkunç dalgalar estirip coştu. Bütün engelleri yıktı, devirdi. Ne korkuttu seni, ne yolundan çevirdi
Çürük temellerden aldın sen insanları Sildin taassubu, yıkadın vicdanları Aydınlık vermek için aziz diyara, Cehaleti öldürdün koydun mezara.[41]
……………………………………………….. Lubomir Bobevski / Bulgaristan
40. ATATÜRK’ÜN ALTIN SAATİ Cansız varlıklar dahi Korudu seni ölümden Hani o altın saatin vardı ya O göğüsledi düşmanın kurşununu Parçaladı yıldız yıldız, Meğer cansız hesap ettiğimiz saat Hiç de değilmiş cansız. İşte o andan itibaren Milyonlarca kilometre uzaklıktaki Güneş’ten, Ay’dan, peyklerden Türk Devleti aldı hız. Gökkubbe altındaki Hilâlin sevgiyle bakışından Nehirlerin, denizlerin su yerine Al kanlar akışından Büyülendi düşman Büyülendi cihan. Ölümle kucaklaşamazdı Türk Ayın ondördü misali Yeni Ayşeler, Fatmalar doğmalıydı Rabbin izniyle Şehitlerin her tabutunda Doğmalıydı yeni millet Yeni Devlet Yepyeni bir Gülistan Dünya dünya olalı Yazılmamış olmalıydı Böyle bir destan![42] Dr. Sabri Alagöz (Sabri İbrahim Alagöz). (Bulgaristan Türk’ü Gazeteci, Eğitimci, Hukukçu, Şair ve Yazar)
41. İLAHİ (Muhacir İlahisi) Atımı bayledim Bir delik taşa Oniki bin ağlar Kemal Paşa’ya[43] Anonim
42. CUMHURİYET MARŞI(Okul Marşı) Etti Cumhuriyeti tesis ulu Türk milleti, Payıdar etsin cihanda Hak âli kuvveti. Dalgalansın her tarafta şanlı Türk’ün râyeti Mustafa Gazi Kemal’in unutulmaz himmeti. Bin yaşa Cumhur Reisi, ey büyük Gazi Paşa, Eyliyor millet teşekkür orduya subh-u mesâ.[44] Anonim
ÇİN HALK CUMHURİYETİ 43. ATATÜRK’ÜN KABRİNDE Azametli mezar anıtta, Atatürk yüz vurdum kabrine. Hürriyet dolu gönlüm sükûtta, Tarihe ölmez eserine.
Sakin yatmaktasın kabrinde, Oysa eserin harekette. İsmini Bismillah gibi kutsal, Söylüyor Türkiye hürmetle.
Ordunla cenge girince sen, Yenilip yok oldu esaret. Titredi önünde düşmanlar, Silindi sarıklı cehalet.
Atatürk milletin ruhusun, İnkılaplarınla yaşarsın. Atatürk milletin tuğusun, Milletin önünde koşarsın.
Atatürk getirdim huzura, İlhamın gülünden bir tutam. Kabrini kucaklar bu güller. Yurdumdan yollanan ihtiram.[45] Teyipcan. Eliyev / Çin Halk Cumhuriyeti Uygur Özerk Bölgesi Yazar ve Şairi
44. ATATÜR KAVRİGE (Şiirin Uygur Türkçesi ile yazılmış orijinal şekli) Ezimet Kaddıngdek mazarda, Atatürk yüzyılınıp kavrengge. İhtiram bildurdum sükûtta, Tarih hem ölmes ecringge.
Sen cimcit yatıpsen kavrengde, Halbuki iş-izing herkette. Namıngnı “Bismillah” sıngrı, Söyleydu Türkiye hörmetle.
Sen tüzüp çıkkanda cengge sen, Let bolup ucukkan asaret. Titrigen aldıngda yurtkuçlar, Şümşeygen sellelik cehalet.
Atatürk milletning ruhi sen, Hayatsın ecringdek ölmeysen. Atatürk milletning tugı sen, Milletni ilgiri ündey sen.
Atatürk, ekeldim aldıngga İlhamım güliden bir oram. Kavrıngnı kuçkuçi bu güller, İlimden yollangan ihtiram. [46] Teyipcan Eliyev Çin Halk Cumhuriyeti Uygur Özerk Bölgesi Yazar ve Şairi
IRAK 45. BÜYÜK DOĞUNUN KAHRAMANINA Mustafa ismiyle yükselmektesin Tüm zirvelerden yüksek bir zirveye Yücelik yönergesinde güneş gibi dön Ve kemalin her kulesine kon Yunanoğullarına öyle bir zafer kazandın ki Batı’yı herç ü merç içinde bıraktın Ve doğunun semasında bir güneş belirdi Tüm umut ışıkları ona yağdı Vefalıları ve her özgürü mutlu etti Hainleri ve her sinsiyi mutsuz etti Savaşta Yunanlılar senin dengin olamaz Ovaları ve tüm yolları doldursalar bile Öyle bir milletin ordusunu yendin ki Savaş gemileriyle her denizi zelil etmişlerdi Ordularında bıraktığın korkudan Yenilgiye giden her yolda anlaştılar İsmini uykuda bile dillerine aldıklarında Onu yanlış hecelemekten sakınıyorlar Çünkü başkaları tarafından duyulup Felç hastalığına tutulmaktan korkuyorlar İşte her kavime öncülük eden Yunanlılar Savaşta keklik yavrusundan daha korkaklar Onlardan yüksek meziyetli ve daha nahiftir Merada otlayan yaban zebraları Yüzlerindeki beyazlığa aldanma Huyları tam bir siyahi huyudur Yüzlerinin rengi kara benzer Ancak karın saflığı onlardan geçmiş Ey en keskin fikre ve kılıca sahip olan Ve her zirvenin yolunu en iyi bilen İzmir’in güzel kızlarını kurtardın Hödüklerin ellerinde aşağılanmaktan Ülkede İsa makamına yükseldin Âmâ ve topal hastalarını nezdindeki gibi Çatlakları güzelce kaynaştırarak iyileştirdin Delikleri güzelce dokuyarak topladın Yükseklere götüren teceddüde gittin Devrimcilere liderlik ederek yol gösterdin Bayram havasında kalabalıklara seslendin Peygamberin (SAV) haç hutbesindeki gibi Uzaklardan delegeler geliyor sana Milletini coşkuyla savunanı dinlemek için Barışta akıllara yol göstermen Savaşta orduları komuta etmen gibiydi Ülkelerin çağını yenileyip Franch ülkeleriyle aynı seviyeye getirdin Halkı hızla zirveye götürdün İsteğine ve muradına ermek için Ve Uygarlık yolunu izledin İnsanların menfaatine olan her şeyde Ve bugün ülkenin fedai bekçisi sensin Onu her türlü karışıklıktan korumaktasın Milletin başına bir şey geldiğinde Atını eğersiz hızlıca binersin İnmek anıldığında sen yükselirsin ve Düşmekten korkulduğunda sen kurtarırsın Sen ölümsüzlük kadehini sade içerken Başkaları onu karıştırarak içmektedir.[47] Ma’ruf er-Rusafi. (Ma‘rûf Abdulğanî er-Rusâfî) / (Iraklı Şair, Siyasetçi ve Eğitimci)
46. BÜYÜK DOĞUNUN KAHRAMANINA -Şiirin Orijinali- الى بطل الشرق الأكبر سمي المصطفى لا زلت تعلو الى اوج يطاول كل اوج فدر كالشمس في فلك المعالي وحل من الكمال بكل برج نصرت على بني يونان نصرا أقام الغرب في هرج ومرج وأطلع في سماء الشرق شمسا تفيض عليه أنوار الترجي فسر المخلصين وكل حر وساء الخائنين وكل سمج وما اليونان كفؤك في نزال وان ملئوا السهول وكل فج ولكن قد غلبت جيوش قوم أذلوا بالبوارج كل لج تركت جيوشهم في فرط رعب تعاهد للهزيمة كل نهج اذا ذكروا سماك ولو مناما تحاموا ذكره بسوى التهجي لئلا يسمعوه فيعتريهم ضنى دائين من شلل وفلج هم اليونان الام كل قوم وأخوف في الوغى من فرخ قبج أرق سجية منهم وأرقى حمير الوحش سارحة بمرج فلا تغررك أوجههم بياضا فان طباعهم كطباع زنج وجوه قد حكين الثلج لونا ولكن فاتهن نقاء ثلج فيا امضى الورى رأيا وسيفا وأعرفهم بمصعد كل اوج لقد انقذت من ازمير خودا تسام الخسف في يد كل علج وقمت على البلاد مقام عيسى على مرضاه من عمي وعرج فعالجت الفتوق بحسن رتق ولاءمت الخروق بحسن نسج ورحت الى التجدد في المعالي تقود الناهضين بها وتزجي وتخطب في الجموع بيوم حفل كما خطب النبي بيوم حج وتأتيك الوفود من الأقاصي لتسمع قول مدرهها المثج فقودك للمعقول بيوم سلم كقودك للجيوش بيوم هيج لقد جددت للاوطان عهدا تجاري فيه أوطان الفرنج لتبتدر الشعوب الى المعالي وتبلغ ما تريد وما ترجي وتنهج منهج العمران فيما بها للناس من دخل وخرج وأنت اليوم حارسها المفدى تحوط امورها من كل هرج وتبتدر الملم اذا عراها فتعروري الجياد بغير سرج اذا ذكر الهبوط فأنت معل وان خيف الحبوط فأنت منج وتشرب أنت كأس المجد صرفا ويشربها سواؤك ذات مز[48] Ma’ruf er-Rusafi / Ma‘rûf Abdulğanî er-Rusâfî (Iraklı Şair, Siyasetçi ve Eğitimci)
47. YURDUMUN DERDİ -Gazi Paşa’ya- Yurdum Kerkük avulum Türk Başbuğum Kemal Paşa Ben seninle öğünürüm al bayrağım bin yaşa
Al bayrağım seni yurttan koparanlar savanlar Yok olsunlar yurdumuzdan bizi yer yer kovanlar
Sallandığın yüce damda gel gör nasıl yabancı Bir paçavra bağlamışlar yağıların yalancı
Bayrağıdır bu kirli bez tutsak olduk biz buna Kurtulmak’çın bağlamışız belimizi hep sana
Büyük Gazi kurtar bizi bu kahpeler bezinden Kerkük Türk’tür gel ayırma anasını kızından
Burada bir gözü yaşlı bağrı taşlı öksüz var Gece gündüz ayrı düşen yurdu için kan ağlar
Gel gör nasıl bu güzel yurt yağıların elinde Öten bülbül susmuş artık barsız kalan bağında
Türk çarığı değmeyeli dağlarımız çiçeksiz Geziyoruz görünüşte iç yüzümüz yüreksiz
Birçoğumuz bu hasretten için için ezildi “Türküm” diye can verdiği mezarına yazıldı
Başa gitmez böylelikle varlığımız son güne Türk diyerek öleceğiz gider gibi düğüne
Ne olurdu yüce Tanrı’m kavuştursan bir daha Yumdurmadan gözlerimi çok sevdiğim bayrağa
Dumlupınar kahramanı Türk yüzünü güldüren İnönü’de Sakarya’da Yunanlıyı sindiren
Artık yetiş kurtar bizi Anadolu yiğidi Al başına Kemâl’ini sür tamuya bu iti
Yer yer soyup Kerkük’ümü çevirdiler soğana Kimsesiz yurt yağlı lokma şimdi boğan boğana
Geçmiş günler bu yurt içre hep biz idik efendi Kürt ne imiş Arap kimdir anlamazdık bu fendi
Şimdi bizim buyruğumuz geçmez olmuş burada Boynu bükük öksüz gibi dolaşırız arada
Çekemeyiz biz bu derdi içerimiz hep yandı Artık yetiş ölüyoruz bıçak kemiğe dayandı[49] Nazım Refik Koçak. (Irak Türkmeni Memur ve Şair)
48. ATATÜRK… “Yana kaldık; Tutuştuk yana kaldık, Gerdi cihan perdesini, Ata’dan yana kaldık…” Kerkük Türkleri…
49. IRAK TÜRKLERİNİN HOYRAT VE MANİLERİNDE ATATÜRK Kemal başa Taç koymış Kemal başa Türklerin qere baxtın Aġ etti Kemal Paşa
Kemal derdi Bende var kemal derdi İstiqlâl bir gül idi Onu da Kemal derdi
Ata den Kim vérípti ata den Türkler yétim degíller Biz yétímiġ Ata’dan
Yana kaldıx Tutıştıx yana kaldıx Gerdí ölím perdesin Ata’dan, yana kaldıx[50] Anonim
50. KERKÜK HOYRATLARINDA ATATÜRK Kemal için Gül Çiçek kemal için Bugün âlem ağlıyor Mustafa Kemal için
Keman sızlar Ok titrer keman sızlar Mustafa Kemal kadrin Ne bilir Kemalsızlar
Atam seni Severem Atam seni Sevmesem canım çıksın Canımdan aziz seni
Kemal Paşa Taç koymuş Kemal Paşa Türk’ün kara bahtımı Ak etmiş Kemal Paşa
Atatürk’ü Okuram Atatürk’ü Millet daim zikretsin Her vakit Atatürk’ü[51] Anonim
İTALYA 51. KEMAL PAŞA’YA Yüzünü görmek istedim Selanik’ te bir şey sormadan Kuyumcularla kebapçılara Deniz kıyısına gittim Sesin duyuluyordu Liman boyunca Bütün deniz kabuklarında Bir vapurda Dalgalanıyordu Adının hayali Ne güzel şey “Türk dostuyum ” demek Samsun’ a çıkacağız yarın sabah[52] Ord. Prof. Dr. Anna Masala (İtalyan Şair, Türkolog ve Edebiyatçı)
52. A KEMAL PASCIA (Şiirin Orijinali) Ho cercato il tuo vollo A Salonicco Senza chiedere nulla ai venditori Di gioielli e kebab. Sono arrivata al mare, Lungo il porto Si udiva la tua voce In tutte le conchiglile. Su una nave Sventolava il fantasına Del tuo nome. Che coşa bella “Sona amico dei Turchi” Domatina Sbarcheremo a Samsun…[53] Ord. Prof. Dr. Anna Masala. (İtalyan Şair, Türkolog ve Edebiyatçı)
KAZAKİSTAN 53. UZAKTAKİ KARDEŞİME Uzakta ağır azap çeken kardeşim! Kurumuş lale gibi çöken kardeşim! Etrafını sarmış düşman ortasında Göl kılıp gözyaşını döken kardeşim!
Önünü ağır kaygı örtmüş kardeşim! Ömrünce yaddan cefa görmüş kardeşim! Hor bakan, yüreği taş, kötü düşman Diri diri derini soymuş kardeşim!…
Ey pirim! Değil miydi altın Altay Anamız bizim? Bizlerse birer tay, Bağrında, yürümedik mi serazat? Yüzümüz değil miydi ışık saçan ay?
Alaca altın âşık atışmadık mı? Tepişip bir döşekte yatışmadık mı? Anamız olan Altay’ın ak sütünden Beraber emip beraber tatışmadık mı?
Akmadı mı bizim için dupduru bulak, Şarıldayıp şarıl şarıl dağdan akarak? azırdı ucan kuş, kopan yel gibi Dilesek bir bir atlar, tıpkı Burak!
Altay’ın altın günü nazlanarak Gelende, sen pars gibi bir er olarak, Akdeniz, Karadeniz ötelerine, Kardeşim, gittin beni bırakarak!…
Ben kaldım yavru balaban, kanat açamam, Uçam diye davramsam bir türlü uçamam, Yön bulduran, yol gösteren can kalmadı; Yavuz düşman koyar mı şimdi beni vurmadan?
Kurşunlar genç yüreğime saplandı, Günahsız taze kanım su gibi aktı; Kansız kalıp, kuruyup bayıldım, Karanlık mahbese sıkıca kapattı.
Görmüyorum artık gece gezdiğimiz kırı, ovayı, Gündüz güneşi, gece gümüş nurlu ayı; Nazlı nazlı ipek kundaklara sarmalayıp Bizi büyüten altın anam Altay’ı
Ey pirim! Ayrıldık mı ulu bütünden? Dağılmayıp yılmayan yağan oklardan Türk’ün pars gibi yüreği varken Gerçekten korkak kul mu olduk sinip düşmandan?
Kudretli olmak isteyen Türk’ün canı Gerçekten bitap düşüp kalmadı mı hali? Yürekteki ateş söndü mü, kurudu mu, Damarında kaynayan atalar kanı?
Kardeşim! Sen o yanda, ben bu yanda, Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza Layık mı kul olup durmak, gel gidelim Altay’a, ata mirası Altın tahta[54] Mağcan Cumabayev. (Kazakistan Türk’ü Şair ve Yazar)
54. ALISTAĞI BAVRIMA (Şiirin Orijinali) Alısta avır azap şekken bavrım Kuvargan bayşeşektey kepken bavrım Kamagan kalın javdın ortasında Köl kılıp közdin jasın tökken bavrım
Aldındı avır kaygı japkan bavrım Ömrince jafa körgen jattan bavrım Tüksiygen yüregi tas javiz jandar Tiridey terin tonap jatkan bavrım
Apırmay emes pe esi altın Altay Anamız bizdi tapkan; asav tayday Bavrında jürmep pedik salıp oynak? Jüzimiz emes pe edi jarkın ayday
Alalı altın saka atıspap pek? Tebisip bir tösekte jatıspap pek? Altayday anamızdın ak sütinen Birge emip, birge demin tatıspap pek?
Altaydın altın küni erkeletip… Kelgende jolbarıs bop, jana er jetip. Ak teniz, Kara teniz arjagına Bavrım meni tastap kaldın ketip!
Men kaldım jas balapan, kanat kakpay Uşam dep umtılsan da damıl tappay Jön silter, jol körseter jan bolmadı Javız jav koysın ba meni endi atpay?
Korgasın jas jürekke oğı battı Künesiz taza kanım suvday aktı Kansırap elim kurıp esten tandım Karangı abaktığa berik japtı
Körmeymin keçe jürgen kır, saydı da Kündiz kün, tünde kümis aydı da Ardaktap, çin jibektey orayga orap Ösirgen altın anam Altaydı da
Apırmay, ayrıldık ba kalın toptan Şayılıp kaytpaytuğın javgan oktan Türiktin jolbarıstay jüreginen Şını men korkak kul bop javdan bukkan?
Şark urıp erkke unıtılgan türik jannı Şını men avırdı ma bitip halı? Ot sönip jürektegi, kurıdı ma Kaynagan tamırdağı ata kanı?
Bavrım! Sen o jakta, men bu jakta Kaygıdan kan jutamız. Bizdin atka Layık ba kul bop turiv, kel keteyig Altayga, ata mirası altın takka[55] Mağcan Cumabayev (Kazakistan Türk’ü Şair ve Yazar)
KIBRIS (GKRY) 55. ATATÜRK DESTANI Acılı ünlememi yineleyerek Toplamak istiyorum büyüklü küçüklü herkesi Siz hazır bulunanlar; Kulak verin sözlerime Kemal Atatürk’ün hayatını anlatacağım. Ölüm bulutlarının ırkını örttüğü Avrupa’yı bir baştan bir başa yasa boğduğu Bu olaydan ürpermedik tek yürek bırakmayacağım. Acı haberi o günlerde radyolar; her yana yaymaya başlarlar Bir ozan olarak ben de bunu yazacağım Köy demeden kent demeden destanımı okuyacağım Özgeçmişini, doğumunu anlatacağım ilkin Sonra kahramanlıklarına gelir sıra Üçüncüde başarıları var; ölümü dördüncü, cenaze töreni beşinci olsun Derler ki Selanik doğumlu imiş ve tarih adını ölümsüz koymuş Gören hayran kalırdı ona; ulusuna övünç, vatanı için yarar idi. Türk soyundan uyanık, canlı. Nice yüksek okuldan geçmiş, iyi öğrenimli 1880 yılında doğmuştu; tanınmış bir ana babanın oğlu değildi ama Ünlü kişi olmuştu; henüz sıradan bir er iken Kısa sürede kanıtlar kendini Bir görev tutkunu, bir yurtsever olup çıkar Ve gizli bir örgüt oluşturur; amacı yükselip komutan olmaktı Ve yönetimi alaşağı ederek; başa geçmek Ve misyonunu tez elden başlamaktı Ne ki daha önce; duydum ve öğrendim ki Devrin padişahı Sultan Hamid; kuşkulanıp da Şam’a sürer onu 1915 yılında Zaman akar, şimdi Bulgaristan’ın; Türk elçiliğinde bir üye görürüz onu Dahası var; 917’de; dirençle ve yürekten savaşır Çanakkale’de. Arkasından çetecilik dönemi gelir ve büyür gün günden yandaşları. Yararlık ve başarılarını gördükçe halk. Ona yürekten bağlanır. En yüce güç kendisi olunca da; açar Sultan’a isyan bayrağını Sultan bu durur mu? Onu sürgüne yollar anında Akrabalarını da yanı sıra; çeke çeke ve zorla Yaklaşık 3 ay gibi kısa bir sürede Sultan egemenliğini kaldırır her yerde Avrupa’yı örnek alıp kendi bildiğince Sert ve saygın yasalar koydu ülkesine Bu büyük adamın, Türkiye önderinin Nefret ve kötülüğü kaldırmak oldu ilk işi Diyelim açmazlık içinde olduğu Yunanla Ki hiç nedensiz düşman idiler; oturup anlaştılar Ve köklü bir dostluğun temelini attılar Arkasından bu dostluk halkası büyür Ve tüm Balkanları içerir; bitsin artık nefret ve savaş Ülke kalkınması önde gelir Demiştik Atatürk istenç ve özveriyle Kolları sıvar, ülkesini yüceltmeye koyulur Yazı kaldırılır ilk adımda; yerine Latin abecesi uygulanır Arkadan çok eşliliğe son verilip Softaların camilerden kovulması gelir; fesle çarşaf atılır Eski tutkunluklar bir yana bırakılır Ve de ortalık temizlenip buz gibi olur sonunda Bütün bunları bitirince; dedi; kadın-erkek şapka giyecek bu ülkede Özgürlük tanıdı Türk kadınına Yargıç, doktor ve öğretmen; memur ve avukat olsunlar Orduya girsinler, pilot olsunlar istedi. Gereğince ve gücünce çalışıp; düşlerini gerçek kıldı. Çağdaş programlardı uygulanan Bundan yepyeni bir kuşak yaratıldı. Vatan yüceldi yüceldi; Kemal adı ona ün kazandırdı. Buna hayran olan Türkler değildi özelde Tüm ülkelerde vardı bu tutkunluk genelde. Derken bu yıl az rahatsızlanır ve üç gün hasta yatağında kalır Alman doktorlar gelip ona bakarlar aşkaca bilgiçler de ellerinden geleni yaparlar Sağlığa kavuşması için tümden yakarır Yunan halkı Eller Tanrıya açılır, mumlar yakılır… Ne ki iyileşme belirtilerinin ardından Ölüm gelir, dünyayı acılara gömer Acı haber yayılır yayılmaz; Türkiye bir baştan bir başa alt üst olur Ve ardından bütün dünyayı yıldırım gibi Bir matemdir kaplar; cenaze töreni için 21 Kasım saat 11 saptandı Bu 10 günlük süreyle; naşını ziyarete fırsat vermek istendi Dolmabahçe Sarayı ışıklar içinde Binlerce halk dışarıda toplanmış beklemekte Halkın saraya girişi yasak edildi; çünkü ağlamaktan çoğu baygınlık geçirdi Yanında kız kardeşi ağlayıp döğünmekte Adını her saniye dilinden düşürmemekte Özellikle iyi öğrenim görmüş Pilot okulunu bitirmiş kızı; ne ekmek ne su ne de uyku hatırlamadan Ağlayıp gözyaşı döker olmuştur; hem and içti ‘babasız yaşamam.’ diye Milyonla insan dışarıda beklemekte Ölmüş de olsa onu görmek istemekte Derler ki kortej hareket edince; onu görmek için millet birbirini çiğnemiş Ölenler 10 kişi, arada bayılanlar da başka Konuşma yaptı tam 31 aytaç; çelenkler konuldu, gözyaşı döküldü Tamamı tamamına beş yüz bin lira onayladılar Bu ödeneği cenazesine ayırdılar Temsilciler geldi tüm ülkelerden; Balkandan, uzaklardan ve Avrupa’dan Törende saygı duruşunda bulundular Bando eşliğinde; kortej Ankara Kalesi karşısına gelince Konuşacak diye bir kişi; dört yol ortasında durdular Söylenenlerden gözyaşı döktü taşlar bile Uyan ulu önder, Türk’ün atası uyan! Halkın övüncü, ulusun baş tacı uyan! Uyan ve çevreni gözet; yarattığın yeni kuşağı göresin Sevdiklerini, konuşmak istediklerini Ve seni izleyen dostun Metaxas’ı göresin; Bak nasıl yaş dökerek yanında durmaktalar. Atanın ailesi tabutun yanında; önde, arkada, sağda solda askerler Büyük bir kortej ve görkemli bir törenle Onu götürüyorlar Sen ölmedin Kemal, ölümsüzsün; yaşıyorsun ve herkes hayrandır sana Dost yüreklerdedir senin yerin. Sen unutulmazsın; adın unutulmazdır Dilerim ismet İnönü seni unutturmasın; çizdiğin yolu o da izlesin En büyük avuntu bu olur senin için yaş dökenlere Sizler burada hazır bulunanlar; rahmete ve anmaya vesiledir diye Alınız destanımdan bir tane Bana düşen bir görevdi bu; yerine getirdim işte Şimdi duasını versem gerek Sözü noktalarım; Ruhu şad olsun.’ Diyerek”[56] (1938) Haralambos Azinas. (Kıbrıslı Rum Halk Ozanı)
KKTC 56. ATAMIZA Bir inkılâp yaptın ki: tuttun elinden Milleti Kaldırdın onu sen, şanlı tarihiyle dipdiri Kalktı Millet, düştüğü yerden aslanlar gibi Bir hamlede yoğurdun asırları sen elinde Meclis açtın, kanun yaptın, nizam verdin devlete Sendin bize söyleyen: “Ne mutlu Türküm diyene!” Dolmabahçe’den gözyaşlarıyla çıktığın günden beri Çıkmadı matem yürekten, her zaman andık seni. Bugün yine seni gözyaşlarıyla bir daha toprağa veriyorsa millet Sanma ölen sensin. Ölmedin sen, ölmezdi bir Milleti yaratan Yine varsın, yine sensin kalbimizde yaşayan.[57] Ahmed Esad. / Kıbrıs Türk’ü (Şair ve Hukukçu)
57. ATATÜRK GÜVEN BİZE Saçlan altın sarısı Gözleri gök mavisi Atatürk’üm Her dönem çıkar elbet Aramızdan soysuzlar hainler Yıkmak isteyen güzeli vatanımızı Yaktığın özgürlük ateşini söndürmeyi Bunun için yoğun çabaları var Yok etmek için düşüncelerini, ilke Ve devrimlerini İnanıyorum ki… Sökmeyecek yurdumun üstünde, Kurma çabasındaki ne oyunları, Ne de sinsi tuzaklan.. Dış ülkelerde olsa da işbirlikçileri Kaygılanma ulusunun geleceğinden Fırsat vermeyecek yeni yetişen Atatürkçü gençlerin Rahat uyu kabrinde.[58] İlter Veziroğlu. / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
58. ATATÜRK KIRGINDIR BİZE Beni hepiniz Dinlemiş olsaydınız eğer Nutuktaki sözlerime Biraz kulak verseydiniz İlkelerimi yaysaydınız – bıkmadan Yurdun dört bir yanına Ne geri kalacaktı ülkeniz Ne de ulusça böyle – korkunç Kara günler yaşayacaktınız Suçlusunuz hepiniz de Benim ülkülerimi Benimsemiş olsaydınız eğer Ne Marks’ın – Lenin’in Ne de başka fikirlerin peşine Düşmezdi birçoğunuz. Sizler benim güvendiğim halkım Cumhuriyeti ve devrimlerimi Emanet ettiğim gençliğim Bağışlamam sizleri kolay kolay, inanın Görmesem eğer Tümünüzün de bana yöneldiğini Yolumda gitmeğe başladığını Kırgınım hepinize.[59] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
59. ATATÜRK’E En büyük güçtün bize Anıttepe’den Kıbrıs’a. Sen elbette bilirsin acısını Tutsak yaşamanın yıllar boyu. Resmini asamazdık duvara, Koynumuzda saklardık bayrağımızı. Boynumuz nasıl bükülürdü Türkiye’mde her yıl coşkuyla Kutlanırken bayramlar
Öksüz çocuklar dönerdik. Gökler köprü olurdu aramızda Selam gönderirdik sana. Anavatana doğru uçan kuşlarla, Kıbrıs’tan ta Ankara’ya…
Sonra düşlerimizde görürdük seni Sarılıp öperdik ellerinden Gözlerimiz kamaşırdı bakınca Saçların altın renginden. Yüzümüzde soluğun dolaşırdı, Sımsıcak sevgi dolu. Sayende ulaştık nicedir Barışa, özgürlüğe Mustafa Kemal Savaşa savaşa haksızlıkla.
Sen bileklerimizde güçtün, Yüreklerimizde özgürlük inancı Damarlarımızda kan.[60] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
60. ATATÜRK’E MEKTUP Gerek Anavatandan gerek Yavruvatandan iyi haberler söylemek Mümkün olmayacak sana Atatürk’ün Her iki ülkede de sorunlar var Başka başka biçimde. Özellikle geçmişte önemini işaret ettiği Yavruvatanın kaderini şimdilerde Küresel güçler ve işbirlikçileri. Çizmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki her dönemde çıkarları böyleleri Kendi ülke aleyhine çalışan. Oysa Rumlar varken açıkça söylüyorlar bize Sizi ancak yama yaparız Cumhuriyete Ortak değil… Ama biz hala daha barış türküleri Söyleyerek kendimizi aldatmaktan Daha ne zaman vazgeçeceğiz Diye düşünüyorum Atatürk’üm[61] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
61. ATATÜRK’TEN ÖĞRETMENLERE MEKTUP Ben en çok sizlere güvendiğim, Öğretmenlerim. Kurtuluş savaşına başlarken de, Büyük za Size emanet edilen çocuklarımız, Ülkemizin aydın geleceğidir Onları, iyi yetiştiriniz diyorum, Bilgiyle, çağdaş uygarlıkla. Sonra, iyiyi, doğruyu, güzeli öğretiniz onlara Benim ilke ve ülkelerim, rehberleri olsun, Ve çok çalışkan olsunlar, uretken Ulusun iyiliği adına. Ben ancak o zaman rahat ederim Anıttetpe’deki kabrimde.[62] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
62. ATATÜRK’Ü SEVMEK Atatürk’ü sevmek değildir Söylevlerde adını kullanmak Ya da Kasımlarda anıtının önünde Saygı duruşunda olmak salt Atatürk’ü sevmek, Atatürk’te birleşmek demektir İlkelerinde/devrimlerinde. Atatürk’ü sevmek değildir, Rozetini taşımak göğüslerde, Ya da övgüler düzenlemek, yaldızlı Atatürk’ü sevmek, Atatürk’te birleşmek demektir, Çağdaş uygarlıkta / kardeşlikte.[63] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
63. ATATÜRKÇE YÜRÜMEK Atatürkçe yürümek, Atatürk’ün yaptıklarını, Yaşatabilmektir yüreklilikle Yeni yapıtlar / güzellikler katmaktır Cumhuriyeti ayakta tutabilmek Ve devrimlerini sürdürebilmektir. Atatürkçe yürümek “Ne Mutlu Türküm” diyembilmektir Türk halkının kalkınma çabasına Katkıda bulunmaktır en iyi Ve uzay çağndakilerle, Yarışabilmeektir, bilgiyle teknolojiyle Damarlarındaki asil kandan üç alarak.[64] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
64. ATATÜRKÇÜ OLMAK Atatürkçü olmak, Kolay bir iş değil aslında Atatürk gibi sevmek gerek Yurdunu milletini Tüm çıkarların üstünde tutmak İnançla sarılmak her işe Bırakmamak başladığını yarım Dağ gibi zorluklar karşısında bile Direnmek, yılmadan… Atatürkçü olmak kolay bir iş değil elbet. Atatürk gibi inançlı bir yürek gerek, Ulusun, yurdun aydınlığı yolunda Çalışmak hiç bıkmadan – yorulmadan Savaşmak Cumhuriyet karşıtlarına Savaşmak bölücüler için Ödün vermeden hiç Ve korkusuzca…[65] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
65. ELLERİNDEN ÖPERİM MUSTAFA KEMAL Ellerinden öperim Mustafa Kemal Yattığın yer nur olsun Sen elbette bilirsin Tutsak yaşamanın acısını yıllarca Öksüz çocuklara dönerdik Ulusal bayramlar gelince Türk bayrağının yoksunluğundan Adını öğretirdik öğrencilere gizli Sevgini işlerdik kalplerine Gök gözlerini severdik en çok Güneşi emmiş saçlarını Sonra resmini öperdik saygıyla Asamazdık sınıfın duvarına Acıların en karası otururdu Yüreğimize derinden Gökler köprü olurdu aramızda, Selam gönderirdik sana Anavatana doğru uçan kuşlarla, Sonra düşlerimizde görürdük seni Sarılıp öperdik ellerinden… Yaşayacaksın Mustafa Kemal Bu milletin kalbinde Şafakların sonsuzluğunca hep Artık özgürüz senden aldığımız güçle Başardık yenmeyi tutsaklığı Şimdi sana rahmet diliyoruz Kıbrıs’tan taa Ankara’ya[66] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
66. HAKLISIN GAZİ PAŞAM Bize bıraktığın bu topraklara, Alnımızın terini katamamışsak Yolundan sapmış kimileri Kavrayamamışsa Nutuk’ta dediklerini Haklısın yerden göğe kadar Bizi azarlamakta paşam. Eğer ülkede bağnazlık, Azalacağına gittikçe artıyorsa Yediverene güllerini yeşertememişsek Köstek, çelme atmasından Vazgeçmemişsek Halkı sınıflara bölmek için Bir çaba sürdürüyorsa içimizde Bazı düşmanlar, Ne kadar kızsan, azarlasan da Haklısın çok haklısın Gazi Paşam[67] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
67. ÖĞRETMENLERE Onlar sizin öğrencileriniz hepsi Beyaz yakalı, siyah önlüklü Alınlarında geleceğimizin parıltıları Tümü de sizlere emanet öğretmenim. Bilgiyle / çağdaş uygarlıkla yetiştiriniz Doğruyu, iyiyi, güzeli öğretinizi onlara, Barış içinde dostça yaşamayı Tüm evrendeki yaşıtlarıyla. Sevmeyi öğretiniz herkesi İlke ve ülkülerini benimsetiniz Yüce Mustafa Kemal’in… En kızgın anlarda bile, Soğukkanlılıkla karşılayın En kötü yaramazlıklarını sabırla Eğitiniz gerekli olanı. Dürüst olmayı öğrenitiniz yaşamlarında Çalışkan olmayı, iyilik yapmayı Açıkçası insan olmayı öğretinizi en başta En çok özlediğimiz beklediğimiz.[68] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
68. ÖLDÜN DİYEMEYİZ SANA Bizimlesin sen Atatürk, Öldün diyemeyiz sana, Yakıştıramıyoruz bu sözcüğü, Hiç kendimize… Bir düşüncesin / ülküsün ve Tek ilkesin yüreklerde…
Ne sarı saçların, Ne masmavi ışıltılı gözlerinden Seni bize derinden bağlayan Eylem ve düşünce adamı olmandır En büyük gerçek. Yulundayız bilesin çoğunlukla Bak anıtının etrafında toplandık, Bir kez daha 10 Kasım günü, Ve sen yine önderimiz Başkomutan / ustamız Ve başöğretmenimizsin.[69] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
69. RESİMLERİNİN İÇİNDE Hep karşımızdasın Atatürk Çeşitli resimlerin asılı sınıfımızda, Yüreğimizde oturuyorsun sımsıcak, Bitimsiz sevgimiz, tutkumuzsun, İlk harf, ilk sözcüksün, Alfabemizde öğrendiğimiz hepimizin Bir resmin var duvarda asılı Askeri giysiler içindesin. Heybetli bir duruşun var, Parmağın uzanmış ileriyi gösteriyor. Komut veriyorsun askerine, Anlıyoruz büyük savaşın içindesin Az kaldı zafere. Başka bir resminde Sivil giysilerin var sırtında, Belli ki savaş bitmiş zaferinle, Güzel günler başlamış tüm yurtta Güleç yüzünden besbelli. Dağılıp gitmiş sıkıntılar, zorluklar, Daha bir rahatlık içindesin. Okunuyor gözlerinden sevincin, neşen. Bu resmin benzemez hiç diğerlerine, Tarih olmuş tüm resimlerinin içinde. Belli ki en anlamlısı Bu resmindir sınıfımızda Atatürk.[70] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
70. SİZLERİN BAŞÖĞRETMENİYİM Sevgili çocuklar, Ben sizlerin başöğretmeniyim İçim sevgi ile dolu hepinize. Her gün, her zaman başınızdayım Denetliyorum sizi her derste. Kahrolurum eğer bilmezseniz dersinizi İsterim ki Türk çocuklarının hepsi Çok çalışkan olsun, çok. Başarının gizi çalışmaktadır çünkü Sevinirim çalışınca hepiniz. Tanıyın iyiyi, doğruyu, güzeli Bakışlarım hep üzerinizdedir hep Sapmayın kötülüğe / tembelliğe sakın. Ben bütün Türklerin başöğretmeniyim, En küçüğünüzden, en büyüğünüze. Annenize, babanıza ben öğrettim, Ne biliyorlarsa bugün. Bunu iyi belleyiniz çocuklar. Bırakmam hiçbirinizin peşini eğer İstediğim gibi olmazsanız Ulusumuzun geleceği çünkü Sizlere bağlı.[71] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
71. ÜZGÜN BAKIYORSUN ANITTEPE’DEN Nice zamandır geceleri, Düşlerimde belirirsin Atam Dağılip gitmiş, yüzünden gülüşün O eski halin kalmamış hiç. Mavi gözlerde ışımıyor mutluluk Üzgün ve kırgın bakıyorsun Şimdi Anıttepe’den
Nedenini biliyoruz Atam Neden bunca üzgünsün Neden çatılmış gür kaşların gene Acı rüzgârlar esmekte çünkü Kurtardığın kutsal topraklar üstünde Sapmış birçoğu ilkelerinden
Nasıl üzülmezsin Atatürk’üm Bir yanda gerilik bağnazlık Bir yanda yurdu bölme çabası Sanki kopmuş kardeşlik bağları Unutulmuş barış ve sevgi çağrıların
Ama n’olursun yitirme umutlarını bizden En güç anlarda sen neler başarmadın Sil at bütün kaygıları içinden Çoğalacak Atatürkçüler elbet bir gün Özlediğin yere varacağım er geç.[72] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
72. YILLAR UNUTTURAMAZ SENİ MUSTAFA KEMAL Yıllar unutturamaz seni Ululuğun bir gerçek uluslarda Büyürsün evrende günden güne, Tozlu çimlerin, terlemiş alnınla. Her gün yeni bir savaştasın, Kalkınma savaşında yurdun, Ya siyah tahta başındasın gene Ya da traktörünle tarla sürmede. Hep başımızdasın sen Eksilmeyeceksin. Artık bölemezler senin gücünü Ne yobazlar, ne de hiç kimse, Sen düşüncelere ve tarihe Sığmayan tek yüce insansın. Utkularının büyüklüğünde dünya hayran Bir aydınlıksın evrende sen. Yıllar unutturamaz seni, Unutturamaz, Mustafa Kemal.[73] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
73. YÜZÜNE BAKMAYA UTANIYORUZ Uzun yıllar geçti aradan Bıraktığın gibi değil Bıraktığın gibi değil hiçbir şey Değişti herşey Atam Değişti insanlar, Dost bildiklerimiz bile değişti Eskisi gibi değil. Kime, neye inanacağımızı bilemez olduk Anlatacak o kadar çok şey var ki Kahreder seni yüce Atam. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki Ayırt etmek çok güç gerkçek ile sahteyi Kimi Rumarla birleşmek ister Bunca vahşi olaylardan sonra. Kimi de Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Devamını daha güvenlikli buluyor Ülkede başa geçen iktidarlar istisnasız Kendi taraftarına torpil iltimas peşinde Memleketi neredeyse düşünen kalmadı Bir çıkar furyasıdır ki gider Sana layık olamadık Atam Yüzene bakmaya utanıyoruz.[74] İlter Veziroğlu / Kıbrıs Türk’ü (Şair, Gazeteci, Öğretmen)
74. ANADOLU BENİM ÜLKEM Benim ülkem yüce Türk’ün yatağıdır her zaman. Yeşil yurtta bu kucakta olur her şey kâmuran. Bu toprakta serdar olur hakkı bilen, inanan. Düşmanına diz çöktürür aklı, fikri uyanan.
Benim ülkem, berrak sular, yeşil sırtlar kaynağı. Benim ülkem, güneş, kamer, yıldız, sema ocağı. Kemal Paşa! Benim ülkem ancak sana lâyıktır. İman suyum, akarlarım, yeşil tarlam açıktır. Askerlerin: Eski Türk’ün yavruları yürüsün. Garbın nuru ayak altı na’lçelerde çürüsün.
Benim ülkem namı ünlü hakanımın mezarı. Benim ülkem mim gırra Kemalimin gülzârı[75] Mehmet Fikri. / Kıbrıs Türk’ü Eğitimci ve Şair (Matbaacı Fikri Bey / Mehmet Fikri Yağmur)
75. DÖRTLÜK-1 Aferin ey milletin sahib-i zuhûr Mustafa Düşmanı şirâne bir savletle tezlil eyledin Kahraman Türklerle bir tûfan-ı zulmün peşine Bir yıkılmaz, fetholunmaz kal’a teşkil eyledi[76] (Osman) Talât. / Osman Talat Alkan (Kıbrıs Türk’ü Tiyatrocu, Şair ve Yazar)
76. DÖRTLÜK-2 Var olasın Kemal Paşa Askerinle binler yaşa Yüzbin Yunan kellesini Atasın birden aşaa[77] (Kavaklı Köyü Türkleri)
77. YURDUMA GİDEN YOLLAR Bana yurdumu anlatın Yurduma giden yolları… Kar tutmuş tepelerden Yayla yayla Anadolu’mdan Erzurum’dan, Van’dan, İzmir’den, Ardahan’dan Bana yurdumdan bahsedin, Bucak bucak, ova ova hasretim…
Toroslarda gün doğar, Görürüm penceremden. Ankara’da Atatürk’ün heykeli. Dağlardan, dalgalardan Kıbrıs’ıma uzanır Milletimin elleri.
Ey bir uçtan bir uca giden trenler! Haberler taşıyan uzaklardan uzaklara. Anlatın aşkımı yollara… Rüzgâr esiyor Anadolu’dan Vatan kokusu rüzgarlar!…. Hasreti bilir misiniz? Belde belde uçan kuşlar Yurduma gider misiniz?
Larnaka Limanı’nda gün doğuyor Kadeş, Ordu, Trabzon Nöbet nöbeti, dalga dalga dolaşıyor Akdeniz’de. Ey gemiler, gemiler! Kıbrıs’tan haberler götürün siz de Yüklenin hasret dolu kalbimi.[78] Urkiye Mine Balman. Kıbrıs Türk’ü Şair, Eğitimci
KOSOVA 78. ATATÜRK’ÜN SEVDİĞİ TÜRÇİ Atatürk firaklandimi Tutturimiş bi Rumeli Türçi Rumelide gençlıgi ceçti Rumelide sevdalandi çünçi. Ne yapsa, nereye citsa Hep peşindeymiş o türçi, Dogdugi yeri, silesini düşünürçen Cene dilindeymiş o türçi… Atatürkten konuşanlara sorarım Hangınızın adınızı angmiş Atatürk Benım adımdan mada.”[79] Aluş Nuş / Kosova Türk’ü (Şair ve Müziisyen)
79. KADREŞİMİN ADI NEVRUZ Annem dört kız doğurdu Beşincisi yolunda Herkes mutlu neĢeli Nevruz doğdu sonunda
…Demir örste şekil alır Birlik dostluk atadandır Atatürk’ün öğütleri Geleceğe yadigârdır.[80] Aluş Nuş. / Kosova Türk’ü (Şair ve Müzisyen)
80. ATA’YA Denizlerin, dağların, nehirlerin ötesinde Hem zengin hem bozkır ülkede Bir yılmaz, bir ölmez, bir sönmez tin simge güç yatır. Ve bu ulusun serinlikte yatan Ata’sına İnsanoğlu bir kadın İçin için, kesik kesik, ağlar da ağlar Nasıl her damarlarımdan geçen kan Deli deli akar… Ve Denizleri, dağları, ovaları, nehirleri ağlatan Ata’ya Anıtkabir’de göklerin yağmuru gözlerimden yağar…[81] Altay Suroy Recepoğlu / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Hukukçu)
81. BİR ATA’NIN YILMAZ KENTİ Yeşilliğini verdi bu kent Gönüllerde sönmez acı yatağı Yazılmış ağıtlar söylenir bu günde. Her saygıyı bilir bu kent
Tüm insanlığındı Kılığı sözü barış aşı Çanakkale, Dumlupınar, Samsun, Sakarya Çektirdi gözlerde kara perdeyi
Çocuklar doğdu, Ata şiirini bilerek. Dağlar sarsıldı Anadolu yol verdi Atatürk geçti…[82] (İstanbul, 1974) Altay Suroy Recepoğlu./(Kosova Türk’ü) (Şair, Yazar ve Hukukçu)
82. ANITKABİR Ankara Türkiye Türkler Kişioğlu Toprağı Anıtkabir… Gece gündüz Saygı duruşunda Amaçları birleştiren Atatürk toprağı Anıtkabir… Savaşlar Barış Özgürlük Uygarlık Toprağı Anıtkabir… Gece gündüz Saygı duruşunda Atatürk toprağı Anıtkabir…[83] Arif Bozacı. / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Devlet Adamı)
83. ATATÜRK Otuz iki bahar açtı güneşsiz gözlerinde Bir gül kaldı senden solmayan penceremizde – aydınlıklar Her yudum sudan akarsın damla damla yüreğimize Su boğazımızdan geçene kadar
Bir güvercinsin ak, hiç bitmeyecek uçuşu göğümüzde Her gün daha çoksun özlemli barışın ülküsüyle Ağaçlarca uzar sürecek sevgin ve yenilenir soluğumuzla Tüm gözler senin ışığına dönük – On Kasımlar
Mavi dağlar sığınırken usuna Bakışlarının ufkunda güneşler doğardı hep Dal verecek ağaçlara uzanan elindi ulusuna Devriminin güneşinden doğdu o şanlı Cumhuriyet
Işıldar resmin dünyanın barış aynasında Sen büyürken tel tel saçlarımızla Gözlerimizde her gün büyük Atatürkçü ağaçlar…[84] Arif Bozacı / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Devlet Adamı)
84. ELLERİM ELLERİNLE BULUŞTU AYDINLIKTA -Ata’ya – Sen damlasında suyun, Gökyüzümüz bir solukta Gözlere sonsuz aydınlık yolu. Özgürlüğümüz gökçe Barışa karışmış ülkün Kan gibi yürekten yüreğe gider. Yel gibi öte Güneşte can evimiz Kemiklerimiz gibi sıcak ete. Öylesine uzak bir esenliği İnançla, güvençle yeniden Bağlanmalıyız benliğe Ülkünde buluyoruz soluğunu biz Dinle Atam gençliğin gür sesini Yolundayız, izindeyiz. Aydınlıklar ülkemiz Atam Ellerim ellerinle buluştu aydınlıkta.[85] Arif Bozacı / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Devlet Adamı)
85. İÇİMİZDEKİ ÇİÇEK Odamdaki fotoğrafına Sığmıyor aydınlığın Gözlerinde kuşların gülüşü Türkiye’nin güneşi.
Atam, On Kasımlarda Ulusun Sararmış bir yaprak gibi üzgün Kalalı sensiz.
Uzun sürdü uykun Devriminle, barışçıl ülkünle Yaşıyorsun acunda Türkiye’nle.
Aydınlığın ve barışın İçimizde büyüyen çiçek Senin türkünü söylüyor Söyleyecek…[86] Arif Bozacı /Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Devlet Adamı)
86. SEVGİN YUNUS’UN YAĞMURUDUR Senin sevgin Türklüğün ruhudur Kocacık dağların yeşili Barışçı düşüncelerin Türkiye’nin ışığıdır Anadolu’nun yeşili…
Senin insanseverliğin Türklüğün gündüzüdür. Evrenselliğimizin yeşili
Can damarımızın kanıdır… Senin barışçı ruhun Yunus ruhunun yağmurudur Düşlerinin yeşili…
Ata’mızın alnımızdadır ışığı İçimizde su gibi aziz Yüreklerimizde yaşadıkça “O” Bir cennet yeşilidir Türkiye’miz Türklüğümüz…[87] Arif Bozacı / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Devlet Adamı)
87. YAŞAYAN BİR YEŞİLDİR ÜLKÜN -Ata’ya- Devrimin, gömülmez bir güneştir Yaşayan bir yeşildir ülkün Uykusuz bir dere ki Türkiye’de gündüzdür.
Dal verecek ağaçlara uzanan elindi ulusuna Denize gömdün karanlık bir çağın soluğunu Yeni bir ışık getirdin yurduna.
Barışa karışmış ülkün Kan gibi yürekten yüreğe gider İzinde yürüyen barışsever her Türk’ün.
Yel gibi öte Kemiklerimiz gibi sıcak ete İnançla, güvençle yeniden Bağlanmalıyız benliğe.
Bir çiçektir penceremizde gündüzün Her gün biraz daha büyür içimizde gökyüzün Ülkünde buluyoruz soluğunu biz Sen, alfabemiz.
Yurt sevgisi gözlerinde son bir ışıktı kımıldanan Türkiye senin bıraktığın aydınlık demek Atam…[88] Arif Bozacı / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Devlet Adamı)
88. AĞLIYORUZ ARDINIZA Üstümüze güneşler ışıyor üstünüzden Ellerimiz sımsıcak İstanbul ağaçları sarı yapraklarını döker Allahaısmarladık size ağlaya ağlaya der.
Usunuz güneşti. O güzel güneşler şimdi usumuzda Sabah sabah doğuyor Ellerinizdeki dümen sevgi dümeniydi En güzel yolların pusulaları duvarlarımızda şimdi.
İstanbul martıları düşmanların Bayraklarından korkmaya başlar Siz kuşlara acıdınız Yeniden güneşi indirdiniz İstanbul göğüne Kuşlar güle güle uçsun diye bugüne.
İstanbul ağaçları tam sarı yapraklarını dökerken Kılıç kılıç topluyoruz güneşlerinizi Söylenen şiirlere baka baka kürsülerde Ağlıyoruz hüngür hüngür ardınızdan biz de.[89] Bayram İbrahim (Rogovalı). / Kosova Türk’ü (Şair, Eğitimci ve Hukukçu)
89. ANIT KABRİ’NDE ATATÜRK’Ü ANIMSAYARAK Atatürk’ün Anıt Kabrin’de Mavi bir gün büyümüş Atatürk’ün andaçlarına bakarken Uçuyor eski güvercinler Gözlerinde savaş yengileri Ve barış umutları Atatürk’ün savaş defterlerinde İstila, insanın insanı sömürmesi, Ve insanın özgürlüğüne Boyunduruk vurmalar Yok olmuş yüzleri istilacıların Uzak bir ülkede de barışkan kuşlar Şakıyorlar Atatürk’ü anımsayarak[90] Bayram İbrahim (Rogovalı) / Kosova Türk’ü (Şair, Eğitimci ve Hukukçu)
90. KALBİMİZDE SEN BÜYÜYORSUN Uçup, göçen kuşlar Yıldızlar hayatın son namazını kılarken Sen gül gül ışık gözlerimizde Karanlık gecelere karşı Bilinç kılıçları pırıl pırıl Körpe kafalarımızda nöbet tutuyor…
Denizler köpük köpük denizlerimizde Gökyüzlerinde bile kurulmaya başlarken köprüler Sevgiye bu köprülerden gideceğiz Işık ışık içimizde büyüyen Sevgi elmalarını insanlara böleceğiz…
Şimdi ölüm Seni bize yıldızlarca uzak göstermeğe çalışsa da Sen bize en yakın bir gülsün Kalbimizde her sabah sen büyüyorsun Pırıl pırıl ey Atatürk…[91] Bayram İbrahim (Rogovalı) / Kosova Türk’ü (Şair, Eğitimci ve Hukukçu)
91. KIZIM ERGÜNEŞ, ATATÜRK’Ü POSTA PULLARINDAN ÖPTÜ Kasım’da Atatürk posta pullarıyla Türkiye’den gelen Yazın dergilerine Yaşı on altı ay olan Kızım Ergüneş baktı, Atatürk posta pullarını gördü Sonra eğildi Atatürk’ü posta pullarından öptü. Kasım’dı Ilık bir güz akşamı Ay vurdu pencereye Yıldızlar kondu yeşil gözlerine Posta pullarındaki Atatürk’ün Yüzünü öptü On altı aylık kızım Sanki Atatürk’ü tanımıştı Pullar içinde işlenen resimlerden…
Işıklar vardı pencerede Duvarlara vurmuştu ay yüzünü Yıldızlar ışıl ışıl Akmıştı gözlerine Kızım Ergüneş’in Atatürk’ü posta pullarından öperken.[92] Bayram İbrahim (Rogovalı) / Kosova Türk’ü (Şair, Eğitimci ve Hukukçu)
92. 10 KASIM 10 Kasım bin dokuz yüz otuz sekiz, Saat dokuzu beş geçe kara bir haber! O gün bir yiğit gurbete çıkmıştı, Bir büyük insan ayrılmıştı, o gün aramızdan.
O gün ağlıyordu topraklar, O gün ötmüyordu bülbüller, O gün ağlıyordu analar, O gün siyahlara bürünmüştü insanlar.
Bakıyordum göklere, ağlıyordu bulutlar, Güneşin ışınları bir başkaydı o gün. Baktım ki her şey solmuştu o gün, Çünkü bir yiğit gurbete çıkmıştı, o gün.[93] Cemali Tunalıgil. / Kosova Türk’ü (Şair, Siyasetçi ve Eğitimci)
93. O GÜN O gün acı bir haber sardı etrafı anlı Türk Ulusunun karardı kutlu bahtı ihtiyar, genç bir buruk hissetti için için.
Aniden yayılan bu acı haber karşısında Analar toplandı Dolmabahçe etrafında Her duyan ağlayarak koştu Saraya
Sokaklardan geçerken genç, er, yaşlı gaziler, Ulusunu mateme boğan o muhteşem cenaze Karşısında tekmil saygı duruşuna geçti herkes.
Taş gibi kesilmiş, elem bağlamıştı dilini herkesin Asker durdu, Türk’ün Atası’nın başında Okundu son duası musalla taşında. Ölen o büyük komutandı ki! İnancıyla Yedi düveli Çanakkale’de denize döken Yüz binlerce şehidin şanlı komutanı Atatürk. O büyük deha, ölmeyen korkusuz komutan
Herkese kanat geren büyük Atam. Aniden ebediyet denilen bir yolculuğa çıkmıştı o gün, En sonunda, kim varsa, ana, baba, bacı kardeş, Aksakallı gaziler, ihtiyar, genç komutanlar, Ve o gün herkesin hüzün içinde öne eğilmişti başı.[94] Cemali Tunalıgil / Kosova Türk’ü (Şair, Siyasetçi ve Eğitimci)
94. KİMİ KERE – Ata’ya sunulmuştur- Kimi kere ezme yetisi insanın Tüm güçlüklere savaş açar Yok olur tepeler İnsan bir şeyler sezer, bir şeyler için ağlar. Görmeden sezmek Görmeden ağlamak için için Yitimleri, ölümleri kargımak… Kimi kere Bu göçen kuşlar da bana Anlatır göçüşlerini Sonra da kalan ışıklar parıldar Aydınlık olur yollar Işık kaplar her yeri Görmeden sevmek Görmeden ağlamak için için Yitimleri, ölümleri kargımak… Çok kere Bir üzüntüdür gelir yellerle Kasım ayında Ve sonbaharlar çırılçıplak kalır Yalınayak sevinçler Dilim dilim azalır Küme küme üzüntü konukları oluruz Bakışlarımız çıkar mavi gözlerden Bakışlarımız dalar mavi gözlere Görmeden sezeriz, severiz, sayarız Görmeden ağlarız için için Yitimleri, ölümleri kargışlarız[95] İskender Muzbeg. / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Hukukçu)
95. ANADOLU Ulusun geçmişi üzerinde Savaş kıvraklığını yaratan Ulusun onuru içinde Kanla büyüyen Cumhuriyetini Ulusun parlak göksünde Demokrasi simgesiyle kurdu Atatürk. Ulusunun bugün ellinci kurucusunda Atatürk’ün özemeği bir daha anıldı Özgürlüğün en tatlısı bununla başlar. Şanlı Anadolu’da yoğrularak ülküsüyle Çağ gençlerinin tutkusundadır henüz Genç Mustafa deyince bugün…[96] Mürteza Büşra. / Kosova Türk’ü (Gazeteci ve Şair)
96. MUSTAFA KEMAL’İN DORU ATI Doru bir at Koşardı dağ başlarında Düzlükleri, tepeleri aşardı Mustafa Kemal’in doru atı Delicesine coşardı.
Bu bir at ki, Sevdiğimiz gibi doruydu İstediğimiz gibi doru…
Bu at hız alırken uçardı Birinciydi savaşlarda Nallarından şimşek çakardı Bir gülsuyu özlemidir Akardı gözlerinden Irmak gibi coşardı.
Bir doru attı bu Acunlar taşırdı Acunlar üzerinde Beyaz köpük akardı Dizlerinin izi vardı üzengilerinde
Bu bir at ki, Bacakları uzun, güçlü Bacakları kalın, hisli
Şu doru atın Ateş püskürürdü gözlerinden Sıcak bir buğu kalkardı terden Toynaklarının yankısı gelirdi Ta derinden
Bu at, Mustafa Kemal’in atı Hiç olmazsa evrende kaldı Bir parçacık saltanatı[97] Prof. Dr. Nimetullah Hafız / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
97. NE MUTLU BİZE ATACIĞIM Ne mutlu bize Atacığım Ne mutlu bize ki, Bütün çocuklarımız sana türkü söyler Senin yolunu izler, Bütün analar en ilk Senin adını çocuklarına öğretir, Senin fotoğrafını gösterir.
Ne mutlu bize Atacığım Ne mutlu bize ki, Her şeyden daha çok seni biz Hepimiz severiz, Her çocuk adını ezberler Çok sevdiği oyuncaklarından bile Sana tapar, seni sever…[98] Prof. Dr. Nimetullah Hafız / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
98. O O, en büyük sözünü bağışladı bana O, en büyük armağanı verdi sana
O, en büyük borcunu ödedi bize O, en büyük savaşı kazandı size
O, en büyük olduğunu gösterdi onlara O, senin, benim, sevdiğimiz
O, onların, bizim, yaşamımız O, hepimizin atamız.[99] Prof. Dr. Nimetullah Hafız / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair, Çevirmen ve Bilim İnsanı)
99. AĞIT -Atalarımız arasında bir ata, Atatürk- Yalnız gökler mavi değil, gözlerin de maviydi, Yalnız orman gür değil, kaşların da gürdü, Masmavi göklerde bir güneş pırıl pırıl parıldardı, Gür ormanlarda bir anaceylân için için ağlardı.
Yüzünün rengi buğday rengi gibi, anatopraktı, Bakışlarının dikliği bir ok gibi, ulu ırmaktı, Topraklarda yaratıklar arasında en iyi yaratıktı, Irmaklarda balıklar arasında en güzel balıktı.[100] Nusret Dişo Ülkü. / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Eğitimci)
100. ATATÜRK VE BEN Ben yoktum sen Atam doğduğunda Mavi gözlüm Atatürk’üm, gelecekteki ülküm. Bu Türkiye’yi ilelebet kurmuştun Bir 1938 10 Kasım günü öldüğünde Ben vardım ama memede bir çocuktum…
Gençliğe Cumhuriyeti emanet etmiştin Ne mutlu Türküm diyene demiştin Ne mutlu Atatürk’üm diyene diyorum Manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum.[101] Nusret Dişo Ülkü / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Eğitimci)
101. BEN DE TÜRKÜM ’Ben de Türküm Türklüğe damgasını vurmuş hem de Siz kadar Türkçü, siz kadar Bir o kadar Atatürkçü, bir o kadar Öz diline düşkün, öz diline Bu da böyle biline, böyle biline…’[102] Nusret Dişo Ülkü. / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar, Çevirmen ve Eğitimci)
102. 10 KASIM -Atatürk’e- Ve daha bir yıl Gelir kapımızı çalar güz 10 Kasımda.
Kuşlar ötüştü Uçtular bir yöne hepsi sonra İçin için.
Soğuk Ay Kasım Aymaz Uyur.
Kuşlar yok Sevgisiz Soğuk yürek yürek 10 Kasım.[103] Osman Baymak /Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Yayıncı)
103. 10 KASIM-2 Bu gün, Dağların göğe duaları var. Boş gözlerim bakar Kasım düşünceli ve üzgün Çöker üstüne bir serinlik…
Bu gün, Susar konuştuğum dil. Bakışlarım söyler, Kasım yorgun ve bitkin Duru sabahlara kadar güçsüz…
Bu gün, Uyulur kan damarlarımda yas’a Toprağa dönerim. Kasım ölü ve mezar Acıya kanar yüreğim…[104] Osman Baymak./ Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Yayıncı)
104. 10 KASIM-3 I Bugün 10 Kasım gün ki zindana girer acım bulut bulut açık denize yürür ölüm dokur kan damarda donar sonsuzluğun yolcusu ağlatır dağı taşı toprak suskunluğunda kanar soluğum hüzün yoğurur güneş yeryüzü kadar/kasırga dayanılmaz acısı dayanılmaz…
II. Bugün 10 Kasım gün ki, susuz bir bahçe ölüme yapışmış kalbime gizlenmiş utancından habire son verdi rüzgârın nefesi eski bahardan ölümünden yandı yürek kavruldu.
III Bugün 10 Kasım gün ki, soluk alır dağlardan yapayalnız gök çöker kan ağlar taş toprak kolay mı ölümü yaşamak Ata’yı yitirmek kolay mı… sırdır bize ölümü yaşam kapılarında çığlık çığlığa ağlamak…
IV. Bugün 10 Kasım gün ki, çöker toprak altına ölüm acılarını çekmesin diye her dem sızlar her dem acı güvercinler uçmaz olur ölüm tanrıları ağıt her kalbin çarpışında Atam.
V. Bugün 10 Kasım gün ki, ölüm fışkırır içim sel olur yıkılmış perişan çakar kasım şimşekleri Anadolu’da Rumeli’de Baştan ayağa kasım Baştan ayağa ölüm.
VI. Bugün 10 Kasım gün ki, yosun bağlar kocaman deniz güneş yok yol ortası ölüm şiirce yeşerir ağlayan bir çocuk sesi var boşlukta gün ki, boynu bükük sessiz vurur ölüm bedene.
VII. Bugün 10 Kasım gün ki, yorgun anlamlı geceden uzandığı sancı ölüme giden ölümün güzelliğinde ses verir Atam ses verir türküm güzelim türküm gün maviliğinde uyur…
VIII. Bugün 10 Kasım gün ki, dilsiz güneş yok günün tadı yok hiç yok kasım bulutu bir çift laf etmiyor kanar yüreğim düşünürüm düşündükçe ağlarım ölümü bağlarım ölümün tutsaklığı…
IX. Bugün 10 Kasım gün ki, hüzün dolu kanayan türkümdür atar damarımda Türk tarihi Anadolu uygarlığı ve güneş adalara doğar her şey yerli yerinde sonsuza taşınır Atam hâlâ ayakta türküm ortada yaşanacak en güzel günde türkümdür yine
X. Bugün 10 Kasım gün ki, ölüm ölümsüz zindana girer şölen son buluta döner tanrıca açık denize yürür yürekler sonsuz boşluk boşlukta büyür kaygılar tutsak kuşlar haber getiriyorlar ölüm bugün gelen ağlar giden ağlar bi hüzün bağlar 10 Kasımlarda.[105] Osman Baymak / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Yayıncı)
105. ANITKABİR’DE I gün bir miras dilimini tazeler güneş bir tebessüm daracığında ve bir bulut sıyrılıp gider ölüm mızrağın önünde can üşür/kan donar sağır/dilsiz
II. gün sonsuz mavinin düşü uğruna düşer senin ile yatıda masmavi yağdı yücelerden mavi gözler bayram oldu coştu ümitler coştu gönüller ortalık sevgiden yana anıt kabri solmayan bir güneş gönül bir kuş uçar uçar göklere[106] Osman Baymak / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Yayıncı)
106. ATATÜRK Ey, içlerimizde dolu bir sevgi daha Oysa bir yaşamaktır nedense. Kopuk bir yıl ki takvim sayfaları Ve sonbahar tablolarda
Ölümünü anımsarken. Daha bir yıl yaşayacağız onsuz Ağır ağır bulutlar geçerken üstümüzden Ve daha bir yıl dokuzu beş geçe saatim vuruyor.
Otuz beş yıl aradan geçiyor, ölüme lanet Oysa otuz beş kat gözlerimde yüceleşiyor Atatürk Daha bir güz acısı yüreklere yaprak düşüyor. Ve saygı duruşu bu an 10 Kasım saat dokuz suları.[107] Osman Baymak /Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Yayıncı)
107. BİR RESİM VAR Atatürk’e Bir resim var odamda dolunay ışık sızan “Mavi gözlü bir dev” doludizgin gidip de kucaklamak isterim Bir resim var odamda alnı açık alnında savaş izleri var yıldırım çarpmış saçlarında aydınlıkla bölüşmüş bakışları Bir resim var odamda düş yaratır bakışların sessizliğinde devrim uykusu yorgun Çanakkale gençliği var Bir resim var odamda her sabah şiir okurum karşısında[108] Osman Baymak / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Yayıncı)
108.ATA’MA ŞİİR Hangi ana doğurdu Seni Atam.
Hangi toprağın Meyvesi besledi Seni Atam.
Hangi asır Sığdırabildi Seni Atam.
Hangi tarih Altın harflerle Yazdı tarihe Seni Atam[109] Rezzan. Zborça / Kosova (Gazeteci, Şair ve Yönetici)
109. ANMA OLSUN DİYE “Yıktın idrakle her yıkıcıyı vaktinde Kurdun yeni bir yurt Türk milletine Verdin dümeni yolunda giden kuşağa Dedin yıldızlar yağacak Anadolu’ya”[110] Süleyman Brina. / Kosova Türk’ü (Şair, Yazar ve Eğitimci)
110. ATA DEDİM ATA DEDİM Ata dedim, Türkiye dedim Ata dedim, asker dedim Ata dedim, Avrupa dedim Ata dedim, köprü dedim…
Ata dedim Sina dedim Ata dedim Sinan dedim Ata dedim Yunus dedim Ata dedim Uygarlık dedim
Ata dedim Çanakkale dedim Ata dedim Samsun dedim Ata dedim Anadolu dedim Ata dedim Özgürlük dedim
Ata dedim Kocacık dedim Ata dedim Manastır dedim Ata dedim Balkanlar dedim Ata dedim Barış dedim
Ata dedim Irmaklar dedim Ata dedim Denizler dedim Ata dedim Gökler dedim Ata dedim Gözler dedim
Ata dedim Mustafa dedim Ata dedim Kemal dedim Ata dedim Ata dedim Ata dedim Türk dedim[111] Süleyman Brina / Kosova Türk’ü (Şair, Eğitimci ve Yönetici)
111. TÜRK EVLADI …Ben de konuşurum Ata’nın konuştuğu dili Ben de isterim “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”, Olsun ki Anadolu’dan çok uzaktayım Kalbimden volkan fışkırır Ata’ya, Atatürk yoluna…[112] Dr. Taner Güçlütürk. / Kosova Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Bilim İnsanı)
112. 10 KASIMLARI YAŞATMAK Acı mı? Hayır, Türk ulusu, 10 Kasım 1938’e dek Acıdan tatmış değildi. Acının ne olduğunu bilmezdi ki Mutluydu, / Sevinçliydi, / Gururluydu… Bir şanlı / Bir yüce Ata’sı vardı çünkü…. Ama bir Kasım sabahı Kara yazgıydı kapılarını çalan ansızın, Acı bir okla vurulmuştu Türk ulusunun kalbi. Zehirden acı bir okla Ve yaşarmayı bilmeyen o gözler O günden yaşlı, Türk ulusu o günden yaslı… Acılar mı? Doğsa o gün doğmuş olacak 1938 10 Kasım’ı… Karalar doğurmuş Türkiye’ye… Bir Yüce Mustafa Kemal’i bile Dönmezliğe götürmüş Nasıl? Ölüme bu yakışır mıydı hiç? Bir eşsiz komutan Devrimciyi Toprak sığar mı? Hayır… “O” ölmüş değil, “O” bir efsane şimdi Mevsimlerce / Yıllarca / Kuşaklarca… Türk’ün atardamarı Ata… İnsanlığın son güneşi batana dek Var olacaktır…[113] Zeynel Beksaç. Kosova Türk’ü (Ressam, Şair ve Müzisyen)
KUZEY MAKEDONYA 113. SAMSUN’DA BİR GÜN “Her damlası gül açıyor yağmur çiselerken Samsun’da Deniz kıyısı Bir yemek evinde oturmuşum Hamsi yiyorum ilk kez öğlende, Papaskarası içiyorum Bu bir şarap ki işliyor özenle Sonraları yönelirim müzesine Atatürk’ün, Yalnızlığa bürünen bir köşeye çökerim Yanımda, yaşarım müzede Atatürk’ü.. Bu köşede Bandırma’dan inenler var. Bandırma bir vapurdu eskiden.”[114] Avni Engüllü./ Makedonya Türk’ü (Gazeteci, Yazar, Şair ve Çevirmen)
114. ATA Güçlü ayaklarında taşımıştı Devrimsel gücünü Enginlere doğru uzanan yollarda Mektuplara karşı olarak Aydınlığın öcünü
Geçitsiz yolları adımlarıyla yaran Yüce Ata Keskin bıçaklara dayanan Güçlü elleri
Kırbaç yaraları yaratan ağrılarla Tüm sonsuzlukları aşmıştı Giderek hep ileri Gözü hiçbir şeyden korkmayan Yiğit Ata.
Ölümsüzlüğünü yaşatan tarihlere Yazdı adını Şehit düşen halkın gönüllerinde Açan çiçek çelenklerine Ördü soyadını
Türk ulusunun yolunu genişleten Yoldaş Ata. Adı dillere destan olmuş Dünya yüzünde
Tıpkı yüce önder Tito gibi Haksızlık denen alışkanlık yoktu Onun gözünde Türkiye’nin Büyük Önderi Ölmez Ata”[115] Sabit Yusuf./ Makedonya Türk’ü (Gazeteci, Yazar, Eğitimci, Şair ve Çevirmen)
115. ATATÜRK’Ü ANARKEN Gök maviliklere dek yükselen türkü Yüreklerde canlandırıyor Atatürk’ü.
Günyüzünde tazelenirken yeşille aklar Ata’nın ülkesinde doğuyor ak şafaklar.
Anılarımızdan silinmeyen her kanlı savaş Eskimiş öykülerde kalıyor yavaş yavaş
Yiğitlerin gömütleri Türk toprağında kazılı Tarihleri Mustafa Kemal’in al kanıyla yazılı
Yüce bir aşk tazeleniyor bağrımızda yata yata Bağrını vatan uğruna çiğnetendir Ulu Ata.
Açık göz kapakları içinden doğuyor yüce bir hayal Ateşli yüreklere karşı anılınca Mustafa Kemal
Sonsuzluk denen yüceliktir belli olmadan dibi Yiğitlerin gözleri aydındır dalgalı deniz gibi.
Tek isteğidir bugün binlerce şehir yatanın Bir daha şanlı askeri olmak Yiğit Ata’nın.[116] Sabit Yusuf / Makedonya Türk’ü (Gazeteci, Yazar, Eğitimci, Şair ve Çevirmen)
116. ATATÜRK ANISI Burası Makedonya – Manastır kenti Anıyor Atatürk’ü şadırvan ve Dragor Dümeke’de ötüyor saygı dilleriyle nılara katılan şen bülbül sesleri…
Atatürk’ü sayan özgür bahar güneşi Bakıyor uzaklardan savaş izlerine Çanakkale Akdeniz eserine candan Takdir sunuyor gözle bu şeref dünyası…
Burası Üsküp kenti – dostluk aşığı Kabarıyor ortasında Vardar suları Selam gönderiyor selam Haliç şevkine İstanbul alnında Atatürk sevgisine…
Vaktiyle “Barut Fıçısı” dene yurdum “Boğazlar Hastası” gibi geçti cenklerden Özgürlük ve insanlık kalbiyle yedeksiz Sevdirdi bizlere Atatürk örneğini…
Burası Yugoslavya – Belgrad Kalesi Kartal gözüyle bakıyor çağdaş dünyaya Güncel sayıyor güncel Tito sözlerini Barış ve progres yolunda söylenenleri…
Türk toprağında coşan kuş ötüşleri Özel anıdır, özel yurt bayramlarına, Taştırır kalplerde volkan gibi ateşler Kutlarken Ata’nın büyük jübilesini…
Burası Makedonya – Manastır kenti Kentte çok şanlı subaylar okulu eski, Okulda tarihsel Atatürk anıları Anılar arasında saygı ve sevgiler…[117] Şükrü Ramo. /Makedonya Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Siyasetçi)
117. ATATÜRK ESERİ Sönmez deniz fenerin Boğazların koynunda Solmaz ak çiçeklerin Anadolu koynunda.
Seni tarih doğurdu Dertli dünya alanında Seni tezat yarattı Yeni gün rüzgârında.
Dünün kanlı efsane Savaş izlerin sonsuz Kimi gözlerde gamze, Kiminde oldun bulut
Doğdun büyütmek için Güneş altında insan Yaktın yaşatmak için Barış içinde ışık.
Sönmez yanar ateşin Küçük Asya kalbinde Solmaz al çiçeklerin Özgür millet gözünde
Günün yarına umut Atatürk eserisin Dünya severken seni Aç sen de gözlerini[118] Şükrü Ramo / Makedonya Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Siyasetçi)
118. RAHAT OLSUN KURDUĞUN TÜRKİYE Göğüslerim köpüklü deniz gibi dalgalı Kalbim gel gir uyumuyla atıyor sanki Manastır’ın eski Askeriye Okulu önünde Atatürk’e adanık yazıyı okuyor gözlerim…
Durup düşünüyor, diyorum kendi kendime Ey kurtuluş mimarı aç gözlerini bakın Aç gözlerini gör etrafı dört yandan Nefes alma, konuşma, söyle bildiklerini…
Vaktiyle senden emir alan savaşçılar Yırttılar güneşi örten bulut perdesini Açtılar yolları senin çizdiğin hartayla Yıktılar geçmişin çürük duvarlarını…
Gün geldi “SEN” gittin fani dünyadan Ardından kalanlar sarıldı dümenlere Milletin ve dünya anıt diktiler “SANA” Mıhladı kalplere şanın ve şöhretin…
Şimdi bir kere daha gelsen dünyaya Bir kere daha sertçe söylesen etkenlere İnsanı insafla alsınlar koltuk altına İnsanlığı yaysınlar umut dünyasına…
Bugün yurdunda kurşun eriten eller Sanki “Homo hominis lupus”tur derler Havayı, karayı, suları elbet görürler Geceler gebe mi belki bilmezler…
İzmir atlısı gibi diyorsun ordulara Mermiyi çakarsın güneşte Akdeniz’lere Diyorsun; “Korkmayın kara düşmanlardan” Asalet yürüyor son yengilere baştan…
Yıktın idrakle her yıkıcıyı vaktinde Kurdun yeni bir yurt Türk Milletine Verdin dümeni yolunda giden kuşağa Dedin yıldızlar yağacak Anadolu’ya…
Manastır Okulundan Anıt kabrına kadar Geçtiğin dikenli yolları dünya biliyor Ne olur bugün bir de nasihat göndersen İnsafa gelsin etkenler Ata Yurdunda…
Öldürmesin bulutlar kent ve köylerde Patlamasın silahlar geniş meydanlarda Kan dökmesin artık ana baba evlatları Rahat ve sakin olsun kurduğun Türkiye…
Demiştin vaktiyle bütün insanlara “Yurtta sulh, dünyada sulh”tur hedefim Söylesen bugün de barış âşıklarına Taksınlar her yerde, yeniçağ bayrakları…[119] Şükrü Ramo / Makedonya Türk’ü (Gazeteci, Şair ve Siyasetçi)
MOLDOVA-GAGAVUZYA 119. YOL ARKADAŞI Satırlarım keskindir yakınımda benim, serttir, Benim şimdiki selamım uzağıma, çok uzağıma bir hasrettir Sertliği rüzgârın eteklerine dökülmüş bir hazdır Şiir yazdım senin için, Ata’sın sen bizim için, herkes için…. Ne yollar ezildi ayaklar altında, ne hayatlar öldü kendi içinde yeniden doğan Farklı yerlerde, aynı zamanda, Farklı insanlarla, aynı hayatlarda Bir adam vardı perperişan, bir adam vardı dillere destan Bir adam vardı soğuk bakışlı, gülüşü kısmet olmazdı her göze Gören için güneşti gülüşü, o okyanusu taşıdığı gözleri ve sımsıcacık yüzü Satırlarım serttir buralarda benim, Hasretim uzaklaradır benim, koca bir ummana, bir deryaya, bir vatana Ve vatandaki o koca dev adama… Zamanın yarışamadığı, zamana kafa tutan Bu engin duruşlu adamadır benim merhabam Uzaksın ama çok mu çok yakın Farklısın ama sen hep aynısın Seni görmek, seni duymak, gözlerine bakmak çok isterdim Çok yakındım da…. Uzaklardan estirir sözlerimi rüzgâr, yel alır onları, yel getirir geri… Sevgini hissederim yüzümü okşadıkça hava Ellerini bilmek isterim, uzattığımda avuçlarımda ısınan Bir adam tanıdım deli fişek gibi Bir adam tanıdım sahipsiz bir yürek gibi Bir adam tanıdım sonu olmayan yollarda Bir adam tanıdım içimdeki ayna gibi Gözlerimdeki nefer gibi Ben dersem ben gibi, sonsuz dersem her yer gibi Yollarında bütünleşmek istedim Önce yaşam dedim onunla, bir baktım ki ölüm kapımızda Derya bakışlı gözlere daldım Tanışmak adına sonsuzluğa vardım Hep aradım hep sordum Sonunda aynı yolda ikimiz de son yolcuyduk Bir adam tanımak istedim, tanıdım Görmek istedim İşte benimle, o adam şimdi benim yol arkadaşım… Devasa yollarda sonsuzluğa kadar yan yana hep sizleri anıyor olacaktık Ve işte buralardan ayrıldık…[120] Raisa Uzun. / Gagavuzya (Moldova) (Gazeteci ve Şair)
ÖZBEKİSTAN 120. MUSTAFA KEMAL PAŞA (ATATÜRK VASİYETİ) Türkiye Türklerindir. Bu dünya başı dimdiklerindir. Göğüsten çıkan bir ses, Yerlerin göklerindir.
Hür ölürsün er isen, Köyde ve kentlerde, Kendine bey olmazsın İster gökte ister yer ol…
Ata’nın ismini unutursan, Vatanın varlığını unut gitsin. İpek dilini kaybedersen, Erkeklik olur berbat.
Anan sana gül verdi, Hür yurduna yol verdi, El, ayak kırılırsa kırılsın, Sonsuz bolluklar verdi.
Yurt için bir kol kırılsa, Binlerce kol yerine gelir. Tahtına düşman otursa, Bahtının yolu kapanır.
Türk’üm demek ne mutlu! Bu söz ateşli, umutlu… Türk’üm diyen insan var, Canlı, imanlı, yurtlu…
Baba, ana her Türk’tür, Canım yurt hepsi Türk’tür, Her bir gönüldü kendisinin, Hem başak hem kökü var…
Türk’ün her bir sözünün Ağırlığı, değeri var. Bu toprağın her karışı, Emdi dedenin kanını…
Sulha yemin ederek Kurban eden canını, Can verdik, cenge girdik, Gece bitti, sabaha erdik.
Yemin edip şerefe katıldık Kan verip canlandık. Sözlükten Türk yurdunu Çıkarmaya kast eden Düşmanın büküp belini…
Türk erleridir koruyan Yeri, göğü, denizi… Türklük için işletmeli Düşmanı geriye sürüp Dünya sahnesine harman gibi…
Her tarafa dağılan Türk’ü, Sahipsiz kalarak o yerde, Ah edip saç yolan Türk’ü, Atatürk’ün buyruğunda…
Dağı bile assan kaldırır, Bağı dahi assan kaldırır, Mevsimler onunla değişir, Atatürk’ün buyruğunda…
Dert asılsa kaldırmaz, Dağ asılsa kaldırmaz, h çekmeyi hiç sevmez Atatürk’ün buyruğunda…
Yolunu kaybedersen olmaz, Gülünü kaybedersen hiç olmaz, Aklını yitirsen hiç olmaz, Atatürk’ün buyruğunda.
Kol asılsa koparır, Yol asılsa koparır, El asılsa koparır, Atatürk’ün buyruğunda…
“Ne mutlu Türk’üm” demek, “Ümitli Türk’üm” demek, Yurtlu, ateşli, heybetli, Yiğit oLan “Türk’üm” demek…
Türkiye Türklerinden, Bu dünya dimdik duranındır. Gece gündüz hürriyet deyip, Kendi kendine bey olanındır.[121] Tora Mirza. / Özbekistan (Tor’a Mirzo / Şair, Yazar ve Çevirmen)
121. MUSTAFA KEMAL PAŞA (ATATÜRK VASİYATİ) (Özbek Türkçesi ile orijinali) Turkiya Turklarindir, Bu dünya tiklarindir, Kökrakdan uçgan sada, Erlarindir, köllarindir.
Erklli olsang, erdirsan, Ertalisan, şerdirsan, Özingga bek olmasang, Asmanda ham erdirsan.
Otang ismin unutsang, Vatan cimi semaga yet. İpek tiligni yutsang Erkaklik olur barbad…
Anang senga kol bergan, Erk yurtida yol bergan, Kol, ayak sinsa sinsin, Ahir birmas, mol bergan.
Yurt için bir kol sinsa, Unib çıkar mingta kol. Tahtingga yeğiy minsa, Bahtingga eltmayur yol.
Turkim demek ne mutlu… Bu söz otli, umidli. Turkim değen insan bar, Canli, imanli, yurtli…
Baba Turk, anna Turklar, Canım Turk, hamma Turklar, Har bir köngil özining, Yalduzi bar, köki bar.
Turkning har bir sözining, Elkasida yuki bar, Bu tuprak har kariçi, Engan bavang kanini.
“Ol aman” deb ont içib, Kurban etkan canini. Can verib sanga kirdik, Tün örib tangga kirdik.
Ant berib dangga kirdik, Kan berib canga kirdik, Sözlikdan Türk elini Ögirmakka kasd etgan; Yevning bukib belini Türk erleri past etgan.
Yer dengiz, kara dengiz, Turkka bar çara dengiz. Avni tutdi mahriga, Yevni yutdi ka’riga. Dunye sahni-hirmanga.
Danday saçilgan Turkim, Ega çikmay aşyenga, Ah deb saç yulgan Turkim, Atatürkning boyniga.
Tağ asilsa kotarar, Bağ asilsa kotarar, Sağ asilsa kotarar, Atatürkning boyniga.
Zağ asilsa kotarmas, Dağ asilsa kotarmas, Ah asilsa kotarmas, Atatürkning boyniğa…
Çöl asilsa kotarmas, Kul asilsa kotarmas, Gül asilsa kotarmas, Atatürkning oyniğa…
Kol asilsa kotarar, Yol asilsa kotarar, El asilsa kotarar Atatürkning moyniğa…
Ne mutlu Turkim demek, Umidli Turkim demek, Yurtli, otli, savutlu Yiğitli Turkim demek.
Turkiya Turklarindir, Bu dünya tiklarindir, Tun-kun, el-bel, er-kök, erk Öziga beklarindir.[122] Tora Mirza / Özbekistan (Tor’a Mirzo / Şair, Yazar ve Çevirmen)
PAKİSTAN 122. MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA SESLENİŞ -Allah ona yardım etsin- Bir millet var… biz onun varlığı ile ulaştık İlahi Kanunların gizli gerçeklerine. Bir bakışla yön verdi bizlere… dağlar aştık. Dünya güneşi olduk, bir kıvılcım yerine…
Aşk mı vefasız bize? Neden gönlümüz küllük. Kusurlarımız mı çok. Küçüldükçe küçüldük… Rüzgârlar! Çölden essin! Bize yaraşır matem… Meltemin nefesinde aşan her gonca, elem.
“Ah” oldu kubbemizde nağmelenen ezanlar… Bir inilti gibiyiz… Nerede o borazanlar. Bir zamanlar avları taşırdı atlarımız… Şimdi avlanan biziz… kırık pusatlarımız.
Koş Mustafa Kemal. Koş, atın çatlayana dek… Bizi tedbir mat etti… sana tedbir ne gerek…[123] Muhammed İkbal. / Pakistan (Şair, Bilim İnsanı, Filozof ve Politikacı)
ROMANYA 123. ANADOLU’YA SELAM Küçük Asya üstünde yaşayan büyük Anadolulu, Tarihin zafer, kahramanlık sahifeleriyle dolu.
Düşmanın kuşatılmışını kalbinin ateşiyle püskürttün, Vatanı evladından üstün tutan analar büyüttün.
..Çalışkan gençlerin ilme, irfana yönelmiş, Çocuk, Ata’nın gösterdiği yolu azimle tutmuş…[124] Emel Emin / Romanya Türk’ü (Şair, Çevirmen, Türkolog, Eğitimci)
124. VATANDA Bir kafile çıktık yola, soydaşlar yollandık vatana…
Sınıra yetiştik, al bayrak dalgalanıyordu yukarımızda, Türk toprağına ayak bastık, eriştik muradımıza…
Anıtkabirde dinleniyordu Ata, Minnettarlığını göstermişti Türk milleti ona.
…Kalbimizden bir parça çalmışken başkent Ankara, Arkadaşlarla vesaite bindik, yollandık Anafartalar’a
Kahramanlık abidesinin Cönk bayırı, Şairler ne kadar övse anlatamaz Türk’ün fedakârlığını
Ne mutlu vatan uğrunda can verenlerimize, Anayurdu düşman elinde bırakmayan şehitlerimize
…Kilitbahir duruyordu Çanakkale karşısında Denizler anahtarını bize kısmet etmişti hüda.
…Ruhun inceliğine delildi sanat eserleri, Müzik gibi geldi Türkçe konuşanların sesleri.
Anavatan, senden iftiharla ayrıldık, Kalbimizi sende bırakıp, sütanaya yollandık.[125] Emel Emin./ Romanya Türk’ü (Şair, Çevirmen, Türkolog ve Eğitimci)
125. ATATÜRK Atatürk’sün sen, ulusun Gözlerimizin nurusun, Ekmeğimizin tuzusun, Genç nesillere örneksin!
“Atatürk” derken Kalbimiz hızla çarpıyor, “Türkiye” derken Gözlerimiz yaşla doluyor!
Sen bize hürlüğü verdin, Sevgini, benliğini verdin Sen bize mutluluğu Gerçek Türkiye’yi verdin!
Bu yüzden, bizim saygımız Sana sevgimiz sonsuz, sınırsızdır Gözyaşları eşliğinde dudağımızdan Tek kelimeye veriyoruz anlam: “Teşekkürler, sert, dürüst bakışlı adam!”[126] Hayat Memiş / Romanya Türk’ü (Şair ve Doktor)
126. EY ATATÜRK … Mücadelelerine hiç vermeyip ara, Türkiye’yi getirdin bu yaşlara, Sen hep kalırsın akıllarda, Atatürk, sen nice yaşa![127] Hayat Memiş. / Romanya Türk’ü (Şair ve Doktor)
127. GERÇEKLEŞEN RÜYA Yıllar boyu aynı rüyayı birlikte gördük, Yalancı yollarda beraber yürüdük, Soğuk gecelerde hepimiz üşüdük Tam da düştük derken Bir güneş doğdu, aniden…
Karanlığın üstüne ışık getirdi, Vatanımıza hayat verdi, Ağır savaşların üstesinden geldi, Kanlı, gözyaşlı bir mücadeleyi kazandı Halkına ailesi gibi bağlandı, Vatanına çocuğu gibi baktı
Türkiye’mize aydın günler Bereketli seneler, Güçlü topraklar, Sevgi dolu yarınlar kazandırdı
Deniz mavisi gözleriyle, Türkiye’yi kurtaran elleriyle, Tarihe yazılmış sözleriyle, İşte gerçekleşen rüya ve MUSTAFA KEMAL ATATÜRK[128] Hayat Memiş / Romanya Türk’ü (Şair ve Doktor)
128. İSPATLA Türkiye’nin bayrağının rengini biliyorsanız, Milletinizi, vatanınızı seviyorsanız, Çanakkale’deki bir şehidin torunuysanız, Yurdunuz için can verebiliyorsanız Bu sözüm size değil!
Uyan, ey Türküm! Diyen genç insan, Dediğini ispatla, delil getir! Zor da sansan, Bu çok kolay… Bana dağları, taşları verme, istemem! Umurumda olmaz korkup kaçarsan!
İspatla Türklüğünü derken, Türkiye’nin adını altın harflerle yaz! Karadeniz’in Marmara’nın balığını getir, Sevgi için yarat bir iksir…demedim!.
Öldür, sev, vazgeç demedim, Fırtınada boğul da demedim, Kanlar içinde öl de demedim, Sadece ispatla Türklüğünü dedim!
Gencim diyorsan, gençsin, Atalarının çektiğini bilemezsin, Ama onlara biraz şefkatle dön Ve onları saygıyla anabilirsin!
İspatla Türklüğünü derken, Hep zora kaçtın, zor yolu seçtin Oysa ben, senin olmanı istiyorum metin İnsanlara davranma bezgin!
İspatla Türklüğünü derken, Türkiye’nin bayrağını öp, saygı duy, Kırmızısı şehitlerimizin kanları, Beyazı temizlik demek, hep saygı duy!
İspatla Türklüğünü derken, Şehitlerimizin mezarına bir çiçek bırak, Atatürk’ün mücadelesini bana anlat İşte, bunu yapmalıydın, ben ispatla Türklüğünü derken![129] Hayat Memiş / Romanya Türk’ü (Şair ve Doktor)
129. 10 KASIM SABAHI Soğuk bir İstanbul sabahı… İnce, narin bir yağmur yağardı, Türk’ün kalbinde bir telaş vardı: Saatler 9.05 ve herkes yastaydı…
Dolmabahçe sarayında, Henüz 57 yaşında, 12 generalin omuzunda, Bir gazinin vücuduydu yatan
………………………………….
Herkes bu ölüme inanmak istemiyordu, Atatürk onların kalbinde yaşıyordu Sıcacık inançla geleceğe gülümsüyordu, Amma artık o aralarında yoktu…
İstanbullu ağlıyordu, Çocuklar onu özlüyordu, Martılar uçmuyordu Deniz suskun, konuşmuyordu.
……………………………………..
Ey, Atatürk bir an olsun uyan, Seni anıyor bugün tüm vatan! Sana bu gözyaşlar, bu şükran, Bugünler için teşekkürler, atam![130] Hayat Memiş / Romanya Türk’ü (Şair ve Doktor)
130. ATATÜRK’ÜN ANIT KABRİ ÖNÜNDE Bir kız çocuğu durmuş Anıt kabri önünde, Titrer titrer elinde Bir demet çiçek getirmiş…. -Kimsin, kimsin ey kızım? Kime vereceksin çiçekleri? -Şey… ATA’ma getirmiştim… Kurtardığı Vatanımızın Ben de bir çocuğuyum… Dedi..[131] İon Arion / Romanyalı Şair
131. ATATÜRK’E CANDAN SELAM Yüreğinden bugün en hür günlerimiz Dünya hürmetle barış söylüyor Türklere Tepe tepe savaştı Ata, dere dere Aydındır, hoş ve mutludur onunla türkülerimiz.
Barışça, kardeşçe dalgalanmakta bugün bayrak, Atatürk’ün umutları dile gelmiş Alfabede bakınız mavi gözlerine Eylemleriyle çiçeklenmiş bugün toprak.
Rüzgârla sesleniyor bize büyük Önder Uykusunu hiç rahatsız edemesin düşman Kardeşçe yaşasın Toros, Karpat, Balkan Ve yaşasın Ata’nın ürünü Türkiye Cumhuriyeti Ve yaşasın Türkler…[132] İon Arion / Romanyalı Şair
132. ROMANYA TÜRKLERİNİN ANONİM BİR TÜRKÜSÜ İnönü dağlarında oturduk kaldık Şehit olanları, deftere yazdık, Kader böyle imiş ey garip ana Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa.
İnönü dağlarında bir top patladı Karşı düşmanların ödü çatladı Kader böyle imiş ey garip ana Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa
İnönü dağlarında aylarca kaldık Bahtsız yetimlerin haline baktık Kader böyle imiş ey garip ana Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa.
İnönü dağlarında neferler gezer arşıda düşmanları martinan sezer Kader böyle imiş ey garip ana Yaşa Mustafa Kemal Paşa, yaşa.[133] Anonim (Derleyen: Romanya Türklerinden Mehmet Ali Ekrem, 1991)
SIRBISİSTAN-HIRVATİSTAN 133. ATATÜRK DESTANI (Sırp, Hırvat Dilinde Söylenen) Bu yaz beş nisanda Mustafa Kemal’in fermanı geldi: Yunan hududunda, Ethem Paşa’ya Tüm erler bugün hazır olsun. Cumartesi saat on birde Çocuklar hücum etmemiz gerek! Kim uzun savaş meydanında şehit olur siperde Mustafa Kemal’e hakkını helal etmek dilek. Onu unutmayacaktır Kemal Güneşin evreni çevresince. Yunanlılar kendilerini kurt sanırlar, misal Ama Türkler bugün onları yendi ercesine “Yallah” dediler, “Allah”ı andılar Ve keskin kılıçlarını çıkardılar. Süvariler meydana saldırdılar İki taraftan piyadeler hücuma geçtiler Koçların kurban için beslendiği gibi Kahramanlar ise bugünler için, ebedi…[134] (Anonim)
134. ATATÜRK DESTANI (Şiirin, Sırp-Hırvat Dilindeki Orijinali) Ovog Ijeta petoga nisana Ferman stije Mustafe Kemala, Ethem-paşi na grçkoj granici Nek su hazur svi danas vojnici. U subotu jedanaest sahati Valja nama, deco, napasti. Ko pogine na dugu meydanu Nek halali Mustafi Kemalu. Kemal njega zaboravit ece Dok se sunce oko zemlje krece. Mislu Grci da su oni vuci Danas su jim pridobili Turci. allah! Rece a Boga spomenu A za ostru sablju potegnu. Udarila poljem suvarija, S obje strane udrila pijada. Ovnovi se za Kurbana hranu A junaci za ovije dana.[135] (Anonim)
SURİYE 135. ANAFARTA KAHRAMANI ÖVGÜSÜ Ey yüceliğin Kemal’i, insan yaptıklarıyla anılır, Senin hatıran dünya durdukça, şükranla okunacaktır. Vatanlara eski şan ve şereflerini iade ettin; Senin gibilerle övünmek hakkımız, görevimizdir. Senin kılıcın, düşmanların başın üstünde tekbir getirirken, Allah Allah diyerek saldırganların ordularını parçaladın. Ve onların yaptıklarını büyük bir himmetle yıktın; Anter’in söylediği şu şiir ancak sana layıktır; “Feleğe sorun kaç defa-kötü saldırdı da, Ben, onun saldırılarını, öldürücü olmalarına rağmen, göğüsledim. Öylesine keskin bir kılıçla vurdum ki: Onun ucu ile karanlığa Dokunulmuş olsaydı, o karanlığın ayağı yıldızlara dolanırdı.” Eğer Hindenburg, birinci komutan ise, ey Kemal, Sen de ondan geride hiç değilsin. Ve kılıcın, düşmanlara karşı, keskin ve yalın olsun. Övgülü satırlar ve nurlu harflerle tarih: Senin adını, hatıranı ebedileştirecektir. Hilalin gölgesinde, daima, başarılı olasın. Ve yüzün de güçlü zaferlerle parlasın.[136] (Arapça aslından çeviren Prof. Dr. Abdülkadir Karahan) El-Şeyh Abdülkerim Uvayza / Suriyeli Şair
136. EY MUSTAFA’NIN ADAŞI Yanlış yola sapanlarla Allah için savaştın, Dağlar ve bayırlar ortasında onlara, tatlı uykularını haram ettin Onlara ölümün acısını tattırdın. Ve suçlarının cezasını kadehini de içirdin. Onların zulüm bayraklarını indirdin ve hilal bayraklarını yükselttin. Mızraklar ve cilalı kılıçlarla Muhammed’in dinine yardımcı oldun Buna diyecek yok: Çünkü sen, Mustafa’sın ve Kemal’in kardeşisin.[137] (Arapça aslından çeviren Prof. Dr. Abdülkadir Karahan) Hüseyin el-Habbalı / Suriyeli Şair
YUGOSLAVYA (E) 137. YILDIRIM GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA ŞARKISI Ankara’da şanlı ordu Her tarafa çadır kurdu Kemal Paşa harp edecek Cümle asker hazır durdu.
Ankara’da biz askeriz Vatan için kan dökeriz Yunanlar hiç kaçamaz Tepelerden hemen çökeriz.
” Pek şanlıyız” “Pek namlıyız”
Ankara’da için için Hep ağlıyor İzmir için Kemal Paşa yemin etti Atina’yı almak için.
Ankara’da toplanalım Silahlanıp yollanalım Düşmanları telef edelim Vatanımızı kurtaralım.
Şan veririz, nam veririz Düşmanımızı biz biliriz Yerimizi almak için Çalışarak şan veririz.
Elveda sana ey pederim Bağlasanız ben giderim Kapımıza düşman gelmiş Tepeleyerek def ederiz.
Pek şanlıyız, pek namlıyız Arslan gibi delikanlıyız, Biz düşmandan hiç korkmayız Gayet cesur askerleriz.
Ankara’nın taşına bak Gözlerimin yaşına bak Yerimize Yunan girmiş Tüfekleri süngüye tak.
İstihkâmın sağı solu Düşman dolmuş şose yolu Aman yetiş Kemal Paşa Gider elden Anadolu.
Eğil dağlarını aşalım Ordumuza kavuşalım İntikamı almak için Düşmanlarla çarpışalım.
Yol ver bize Karadeniz İstanbul’a varacağız Ceddimizden miras kalmış Yerimizi alacağız.
Şu bayırdan ineceğiz Kır atlara bineceğiz Ah şu yollar açılırsa Selanik’e gireceğiz.
Anadolu harp meydanı Kana boyadı her yanı Kumandanlar nam verecek Ordumuzun arttı şanı.
Türk oğluyuz, Türk oğluyuz Arslan gibi yürürüz Yunan gibi kahpe değiliz Sözümüzde biz doğruyuz.
Anam bana ağlamasın Yüreğini dağlamasın Namazı olup yine gelirim Nafile kara bağlamasın
Şu atımı nallayınız Silahımı yollayınız Ben ölürsem garip anam Karaları bağlayınız.
” Pek şanlıyız” Pek namlıyız”
İstihkâma endirdiler Kanlı gömlek giydirdiler Elim çekme garip anam Genç yaşımda öldürdüler.
Yağmur gibi kurşun yağar Gövde gibi gülle sağar Kemal Paşa askeridir Her hamlede zafer doğar.
Anadolu mert yeridir Kemal Paşa rehberidir Ordumuz da nam kazandı Çünkü anın her yeridir.
İstihkâmın içi derin Kurşun yağar karın karın, Biz kurşundan çekinmeyiz Kader ne ise bulur yerin.
Sert bebemi getiriniz Kanlı kanlı getiriniz Ağlamasın hiç analar Kara yere indiriniz.
Dinle beni ay garip ana Çevir gözün benden yana Bir oğlun şehit, biri gazi Müjde olsun, ne mutlu sana.
Pek namlıyız, pek şanlıyız Âlemlerle İrfanlıyız, Biz düşmanı mahvederiz Çünkü harbe idmanlıyız. [138] (Anonim)
138. YARIM KALMIŞ BİR ŞİİR 1 Yaşasın Mustafa Kemâl ol hodanın arslanı Yıktın ta’süs eyledi Devlet-i Alâ-i Osmanî Anın şerefine yazdım iş bu destanı Dinleyin nice mağlup eyledi Yunanistan’ı
2 Yaşasın Kemal Paşa ol hodanın arslanı On beş gün zarfında mağlup etti Yunanistan’ı Dünyade ukbada ne büyüktür ne büyüktür şanı Yiğidin te’sisi eyledi Devlet-i Osmanî
3 İsm-i pakî Mustafa vechinde liman-i nur-ı Mustafa Destinde görünür şecaat-ı mürteza Velhasıl ikânet yetse seza Mademki bugün meydana koydu hükm-i kuranı
Görün Kemal Paşa’nın asker saib kıranlar On beş gün zarfında nice mahv etti Yunanları Mustafa Kemal Paşa’nın alındı şevket-i vatanı Ol gün ki mağlup etti kâfir Yunanı
Dinse sezadir ana maşer-i ması Kim oldu cenabı hodanın arslanı[139] Not: Bu şiir, yazarı belli olmayan ve yarım kalmış bir şiirdir.
YUNANİSTAN 139. ATAM Batı Trakya Türk’ü SENİ hürmetle anıyor. Kalbimizin en çorak yeri aşkınla yanıyor…
İdealin can verdi; hayat verdi Türk’e; Büyük istikbale giden yolu gösterdi Türk’e…
İlkelerin her Türk’ün pırlanta kalbini süsledi! Sevgin her Türk’ün ta iliklerine kadar işledi…
Ey Türk müceddidi… Ey Türk’ün kanı, canı Ünün o denli büyük ki, tuttu bütün cihanı…
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkene dünya inanıyor. Ne mutlu… SENİ tüm insanlık saygı ile anıyor…
Ne mutlu bize… Önderimiz SENSİN bizim; Kemalizm’den başka kabul etmeyiz hiçbir izm…
Ata’m… SENİN ülkün aydınlatır yolumuzu gün be gün; Kanındasın… İzinden giden Batı Trakya Türk’ünün…[140] Alirıza Saraçoğlu./ Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
140. ATANI TANI ÇOCUĞUM Liderler lideridir O, Ata’nı tanı çocuğum. Ünlüler ünlüsüdür O, Ata’nı tanı çocuğum.
Atatürk ilkesi senin Yegâne ideolojin. İzinden git yükselirsin, Ata’nı tanı çocuğum.
Güneşidir O her Türkün Meşaledir Atatürk’ün Anlatır Türk’ü her gün Ata’nı tanı çocuğum.
O’dur bizim başöğretmen Onunla öğün yavrum Faydalan ilkelerinden Ata’nı tanı çocuğum[141] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
141. ATATÜRK’ÜMÜZ ÖLMEDİ Canevi’mizde yaşıyor Atatürk’ümüz ölmedi… Türklüğe ışık saçıyor Atatürk’ümüz ölmedi…
İçimizde bayrak bayrak Her an dalgalanıyor bak Hep nabzımızda atacak Atatürk’ümüz ölmedi…
Haftalara – aya sığmaz Bütün yıl ansak yine az Türkoğlu nasıl haykırmaz Atatürk’ümüz ölmedi…
Denizde, karada O var Edirne’de, Kars’ta O var Güzel Ankara’da O var Atatürk’ümüz ölmedi…
Tüm mazlumların dilinde Yaşıyor nasıl da zinde Bak, yüz milyonlar izinde Atatürk’ümüz ölmedi…
Türk gençliği uygar, asil Fikri, vicdanı hür nesil Her genç Mustafa Kemal! Bil Atatürk’ümüz ölmedi…
Her genç yasalara uyar Ulu kişileri sayar Mustafa Kemal’i duyar Atatürk’ümüz ölmedi…[142] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
142. BEN KİMİM Işık ışık güneşini görürüm Türk’ün! Yüzüncü Doğum Yılını kutlarım Atatürk’ün… Çünkü o kattı Türk’ün ününe ün! Atatürk’ü kanımda hissederim ben.[143] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
143. BANDIRMA VAPURU Bandırma Vapuru Karadeniz’de ilerler Üzerinden beyaz beyaz martılar geçer. Yavaş yavaş ilerleyen Bandırma Vapuru bu Mustafa Kemal düşünür Türk Yurdunu.
Mustafa Kemal, esaret zincirlerini kıracak “Ya istiklal, ya ölüm” diye haykıracak. Bandırma Vapuru Kurtarıcıyı taşıyor Mustafa Kemal’in yüreği kor kor Vatan-Millet sevgisi ile tutuşuyor.
Bandırma Vapuru Samsun önlerinde, Samsun ve bütün Anadolu sevinç içinde Çünkü Türk Milletinin Kurtarıcısı geliyor. “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” sesleri yükseliyor.
Samsun’a ayak bastığı fırtınalı bir gündü, Ama Kurtarıcı ne yaslı, ne de üzgündü. Vatanını kurtarmaya imanı vardı. Türk Milleti nasıl tutsak yaşardı?
Esaret zincirlerini kırmak gerekti… Türk Milletini kurtarmak gerekti… Mustafa kemal gökler gibi gürledi o gün; “Mutlaka değişecektir kaderi Türk’ün”. Ve esaret zincirlerini kırdı Mustafa Kemal, Her yerde Türkün Bayrağı dalgalanıyordu al al…
Büyük Atatürk; Türk’e yeni bir ruh verdi, Medeniyete giden yolu gösterdi. Bugün altmış milyon Türk, izinde Ata’m, Bugün altmış milyon Türk, izinde Ata’m…
İdealin mazlumların kalbini süslüyor bugün, Nice mazlum millet ilham aldı senden, Özgürlüğe kavuştular giderek izinden. Bugün ON KASIM… Minnet ve şükranla anıyoruz
Yolundayız.. her gün daha çok aşkınla yanıyoruz. Sen ki damarlarımızdaki kansın, Sen ki içimizdeki cansın… Bütün Türk Milleti: “Ata’mız ölmedi” diyor, bugün
Dünya sevgi besliyor, Ebedi Türk’ün… Ey bütün dünyaya sığmayan ÜN… Sonsuza dek aşkınla yanacağız… Sonsuza dek SENİ anacağız… SENİ anacağız Ata’m…[144] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
144. BATI TRAKYA TÜRKÜĞÜNDEN ATA’YA Ata’m çocukların söz veriyor sana Yarın adlarını duyuracaklar yine cihana. Gecelerini; gündüzlerine katacaklar, Çalışacaklar… Mucizeler yaratacaklar.
Buyurduğun gibi; mürşitleri “İlim” olacak Güçlüklerden Türk Ulusu kurtulacak. Ne Ulu’sun Sen Ata’m… Ne Ulu’sun… Dev adımlarla ilerliyor Ulusun.
Dün yapılamazken bir toplu iğne Bugün yapılıyor kamyon-traktör hatta makine. Türk’ün günleri ak oluyor, ak Mehmetlerimin hünerli elleri yapıyor uçak.
Kentler bire birer bayındır oluyor Yurdun her köşesinde fabrikalar görülüyor. Fabrika bacalarından dumanlar yükseliyor, Tersanelerde çalışkan çocukların çalışıyor.
En modern denizaltılar engine açılıyor, İstikbal Türkiye’ye çok şeyler müjdeliyor. Yarın bir kutlu güneş doğacak Anadolu’yu nura boğacak.
Cihan âlem şaşıracak Karşılarına dev bir Türkiye çıkacak. O mutlu gün gelecek Ata’m Türk Ulusu yükselecek Ata’m.
Türk Ulusunun yüzü elbette gülecek Ata’m. Şan ve şeref dolu tarihi: Ezeli, ebede taşır, Bu Yüce Ulusa yükselmek yaraşır. O kutlu günler gelecek Ata’m, gelecek…
Mehmetler aya-yıldızlara yükselecek. ATATÜRK adı: Ayın sinesine yazılacak, Yıldızların bakir taşına kazılacak. Türk’ün temiz-pak alnı aya, yıldızlara değecek
Tanrı, bu asil ırkı mutlaka güldürecek. Ata’m… Bizi uykudan: Sen uyandırdın, İçimize sokulan hurafelerden: Sen kurtardın. Türk’e yaraşan, Cumhuriyeti getirdin
Türk’e, yaradılışında olan hürriyeti verdin. Dünyaya Türk’ün dehasını gösterdin Türk’ün azametini kör gözler önüne serdin. İmanlı çocukların daima gidecek ileri,
Uygarlık yolunda kalmayacak hiç kimseden geri. Türk’ün kutlu güneşi doğacak Ata’m… Doğacak… Türkiye’yi; Türk’leri aydınlığa boğacak. Türkiye çok gelişecek…
Türkiye güzelleşecek… Türkiye zenginleşecek… Türkiye yükselecek… Her Türk; Türk’lüğü ile iftihar edecek…
Tanrı bu Yüce Ulusu, bahtiyar edecek… Ta sonsuza dek… Türkiye Cumhuriyeti, varlığını sürdürecek… Sürdürecek Ata’m…[145] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
145. DÖRTLÜKLER -I- Mustafa Kemal’in inancı tamdı Kalbini yakan sevgilisi vatandı Aşkı güzel, yâri güzeldi Aşkların en güzeli ile yandı…
-II- Mustafa Kemal bir meşaledir Gönül köşkünde yanan şuledir Sönmeyen ışık Büyük Atatürk Ay çevresinde bir haledir…
-III- Mustafa Kemal Paşa, milli heyecandı dün Ulusal şahlanıştı… Umuttu… İmandı dün Sabahın müjdecisi ebedi bir şafaktı “O”, Türk’ün güneşiydi, hep aydınlatacaktı…[146] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
146. MUSTAFA KEMAL EN BÜYÜK İSİM Ün bizim, dün bizim, bugün bizim, yarın bizim… Büyük bir istikbale götürecek yol Kemalizm… Türk büyükleri içinde M. Kemal en büyük isim, Atatürk, Ulusuna uygarlık yolunu gösterdi…
Cümle Türk bülbülleri öter Ata’m diye Türk’e, Atatürk ilkeleri, en değerli hediye Türkoğlu, milli gurur ile bakıyor atiye, Atatürk, Ulusuna uygarlık yolunu gösterdi…
Mustafa Kemal adı, en büyük isim diye ünleriz, Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi”ni dinleriz, Başımız dik, “İzindeyiz Ata’m” deriz, Atatürk, Ulusuna uygarlık yolunu gösterdi…
Türkiye Cumhuriyeti ile gurur duyarız, Türk olduğumuzdan ötürü kendimizi mutlu sayarız, Mürşidimiz ilimdir… Daima ileri koşarız, Atatürk, Ulusuna uygarlık yolunu gösterdi…
En büyük arzusu; “Yurtta Barış, Dünyada Barış”tır. Tüm uluslarla medeniyet yolunda yarıştır. Çağın ilerisine adım atış; yarıştır, Atatürk, Ulusuna uygarlık yolunu gösterdi…
Atatürk’ün bülbülleri şakıyor özgür, “İzindeyiz Ata’m” diye sesleri çıkıyor gür, Atatürk, ON KASIM’larda Türk’e gözükür, tatürk, Ulusuna uygarlık yolunu gösterdi.
Ata’mızı minnet ve şükranla anıyoruz, Kanımızı alevlendirdi… Aşkı ile yanıyoruz… Büyük istikbale inanıyoruz, Atatürk, Ulusuna uygarlık yolunu gösterdi…[147] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
147. ÖNDERİMİZ MUSTAFA KEMAL PAŞA O gün dinlemeliydiniz dağların kuşunu-kurdunu; Mustafa Kemal Paşa diye yanık yanık ötüşünü… Görmeliydiniz kan ağlayan Türk Yurdunu; Görmeliydiniz kara bulutların çöktüğü günü…
Herkesi bir umutsuzluk sarmıştı, halk üzgün… Padişah tahtını kurtarmak sevdasında idi. Mustafa Kemal gökler gibi gürledi o gün; “Ya İstiklal, Ya Ölüm” dedi…
Her zaman hür yaşamıştı Türk Ulusu; Onun özgürlüğü elinden alınamazdı… Ulusuna inanmıştı Kemal Paşa, gönül dolusu… Türk’ün özgürlüğü elinden alınamazdı…
Önderimiz Kemal Paşa, kara bulutları dağıttı; Kötü kaderi değiştirdi… Ak eyledi kara günü… Türk’ün gücünü cihana tanıttı… Ünlemekteyiz bugün Atatürk’ün ölümsüzlüğünü…
Dağların kuşu-kurdu şakıyor bugün hür; Bülbüller hamasi ATATÜRK türküleri besteliyor… Gönlümüzdeki cevher ATATÜRK ülküsüdür… İçimizdeki gür ses: “Ey Türkoğlu; çalış, ilerle” diyor…[148] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
148. SABAHIN MÜJDESİ Mustafa Kemal Paşa millî heyecandı dün Ulusal şahlanıştı, umuttu, imandı dün Sabahın müjdecisi ebedî bir şafaktı O, Türklüğün güneşiydi hep aydınlatacaktı.[149] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
149. TARİHİ YÜRÜYÜŞÜMÜZ … Mustafa KEMAL’iz diye ünledi genç-dinç KEMALLER Şerefli TÜRK ANASI en önde koştu TANRI DAĞI kadar TÜRK olduğumuzu haykırdık Kırlarda hemdert bülbüller bize eşlik edip coştu..
II … Gidip Ata’nın izinden Ceddini iyi tam sen Ünün başlar ta Mete’den Özünü koruyacaksın.”[150] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
150. TÜRKLÜĞÜN GÜNEŞİ ATATÜRK Kurdun, kuşun dilinde matem iniltileri Işık yerine, zulmet saçıyor idi âfak. Atatürk, yeter! dedi.. Değiştirdi kaderi… ATA’mın ak alnından söktü ebedî şafak…
Ey Türklüğün güneşi, ey Türklüğün önderi! Büyük bir istikbale yaklaşıyor ulusun… Her gün gidiyor biraz biraz daha ileri; En büyük engelleri de aşıyor Ulusun.[151] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
151. TÜRKLÜĞÜN ÖNDERİ Ata’yı tüm Türklerin en büyük önderi biliriz Türk Dünyası açısından önemini müdrikiz. Ata, Türklüğün birliğini pekiştiren bayrak Türkoğlu Türküz… Başka önder tanımayız biz…
Sorulsa; yanıt verecek her Türk Türklüğün Önderi Büyük Atatürk. Anavatanla aramızdaki kopmaz bağ Ata’mız Türklüğün kalbinde yaşıyor sağ
Daima saygı ve minnetle anılacak Önünü silemeyecek haşre dek hiçbir çağ. Sorulsa; yanıt verecek her Türk Türklüğün Önderi Büyük Atatürk.[152] Alirıza Saraçoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Şair ve Saraç)
152. ATATÜRK Ha Selanik, de Selanik Sular içtim buz bulanık Karga karga gak dedi Çık duvara bak dedi. İlk adım yeri Daha o zaman anlaşıldı “O”nun değeri Hocası taktı Kemal adını Hayattaki tadını Çıkaramadan gitti O gençliğinde ne yiğitti. Ey Türklüğün ulusu İçirtmedi o düşmanlara su Bingazi, Kocatepe Daha sonra geldi Halep’e Samsun’a ayakbastı, Türklüğün tuttuğu yastı. [153] Hüseyin Alibabaoğlu. / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci ve Şair)
153. ATATÜRK GÜNEŞİ “Bir güneş gibi doğdu vatana Selam verdi toprak altında yatana
Gürledi tayfalar, takalar Havada uçtu sakalar
Atıldı yepyeni bir temel Buydu onun kafasındaki emel
Daha sonra tamire geçildi O Türk ulusuna baş seçildi
Yoktur dünyada eşi Onun yaktığı ateş
Kimse söndüremez Türk ulusunu O’nun yolundan döndüremez.”[154] Hüseyin Alibabaoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci ve Şair)
154. ATATÜRK’E (Tamamı 14 Kıtadır) Savaşlarda mertlik nedir gösteren sensin, Siyasette gücünü ortaya koyan yine sen … Bütün dünyanın övgüleri senin üstüne Güzel vatanında yap yapabildiğini. Sana hayranlık sana selam…[155] Menelaos Nomdis / Yunanistan
155. ATAM O KADAR LAZIMSIN Kİ “Sen her şeyimiz olmuşsun. Gözümüz, düşüncemiz, yolumuz, Bilincimiz ve yorumumuz. Öylesine öylesine aydınlıksın ki, Yolunda şaşmak olanaksızken: Yine de o kadar lazımsın ki…”[156] Mustafa Tahsinoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair, Yazar ve Çevirmen)
156. ATATÜRK Atam, bilirim ki bu vatan Senin sayende var. Atam sen de bil ki bu can Seninle yatar, seninle kalkar.[157] Mustafa Tahsinoğlu. / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair, Yazar ve Çevirmen)
157. BATI TRAKYA’DA ATATÜRK Bir taraflı sayılırız En büyük övünç benim için! Kollarım seni arayacak, Sağımı solumu; Seni buldum sanırken Kaybederim avuçlarımda Burada seninle var olmak En büyük övünç ve şerefse de; Gölgesinden korkanlar, Bir de tomarları ceplerine sokanlar, Bilirler ki Başı belâya sokmaktır Sensiz yaşamak![158] Mustafa Tahsinoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair, Yazar ve Çevirmen)
158. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE Yine seni anmaktayız Batı Trakya’da Ve Selanik’te evinde.
Üç katlı Pembe boyalı ev Yanardı “SEN”in içinde.
Yine “SEN”i anmaktayız Burada ve Selanik’teki evinde Dolu dopdolusun içimde…
İşte yine “SEN”i anmaktayız Bizim eserimiz, yeni nesille ABC’yi nerdeyse konuşturduk bile.
ATAM, işte yine “SEN”i anmaktayız Selanik’teki evinde ve de burada Düşler akta, düşler karada…[159] Mustafa Tahsinoğlu / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair, Yazar ve Çevirmen)
159. AŞK HER YANIMIZ SANA Sen yalnız bir devrimci Yalnız bir kumandan değil Barışa susamışlara barış Umutsuz kalmışlara umutsun. Sen yüzyıllara sığmayıp taşan Vatan, milliyet, hürriyet kavramını Kişilerin usunda ışınlayıp Bir cennet yaratmışsın. Sen yüzyılların az gördüğü cevheri Özgürlüğe simge İnsanlığın önderi Ölümsüzlüğe anıtlaşmış Tek Adam’sın. Sen devrimlerinle esarete karşı Ulusların kurtuluş yollarına ışımış Karanlıkları ta ortasından oymuşsun. Sen “Yurtta barış, evrende barış” fikrinle Kuşaktan kuşağa devrolup yaşayacak Sevilecek ve sevdirilecek Geleceğin övüncüsün Mustafa Kemal Atatürk…[160] Naim Kazım./ Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci ve Şair)
160. 1881-10 KASIM Hâlâ bir sonbahar hüznü varsa içimizde Yarım kalmış bir düş: Gümüş dere durmaz akar Bir suçluluk duygusu neşemizde Gözlerin öylesine dargın bakar
Ne ki, geç de olsa varılacaktır Zira gerçek yollara açık Su mu yadsınır, ekmek mi yoksa Karanlık muhakkak dağılacaktır. …[161](1941 Gümülcine, Trakya’nın Sesi’nden, 12 Kasım 1983, İskeçe) Rahmi Ali / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair ve Yazar)
161. 10 KASIM İÇİN DÖRTLÜKLER “Halk dilinden düşmez oldun Gidilecek doğru yoldun Türk yurdunun kaderini Değiştiren kişi oldun…”
“Gün geçtikçe büyür adın, İzindeyiz, der, evladın. Yoldan sapan sana gelir, Bugün olmasa da yarın …”[162] Rahmi Ali. / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair ve Yazar)
162. ANITKABİR’DEKİ ÖZEL DEFTERE Ben ilim bilirim seni, Yaşamda en gerçek yol, Türk’ü bilirim dillerden düşmez,
Çalışmak, mutluluk, insan, Savaşa karşı barış, Hastaya doktor.
Ve elveda ana, yoksula ekmek, Bir de hürriyet bilirim zincire inat, Tüm insanlığa saygı duymuş”[163] Rahmi Ali / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair ve Yazar)
163. ATA’YA SAYGI Seni sevmek Hürriyeti, fazileti İnsanlığı sevmektir.
Sen unutulduğun an Bilelim ki dünyadan Saygı kalkmış Demektir.[164] Rahmi Ali / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair ve Yazar)
164. KEMAL “Kemal’ i sordun çocuğum Bir atı var derlerdi Kötülükleri ezmeğe hazır Umutsuzdu, herkes bitkindi Doğdu bir güneş dağların ardından Mavi bakışları umut dağıtır.”[165] Rahmi Ali / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair ve Yazar)
165. ÖZEL DEFTERE Seni sevdik, Çocuklarımıza seni sevdireceğiz. Ulusuna adadın kendini, Elbet kadrini bileceğiz.
Yıllar geçse de aradan Gerçekler hep yenidir. Yolların en doğrusu, Biliriz ki ilimdir.
İnancımız odur ki, Daha mutlu günlerimiz olacak, Sevsek birbirimizi öyle Senin bizleri sevdiğin gibi[166] Rahmi Ali / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair ve Yazar)
166. SEN “Sen, durmadan yürüyen altın çağsın Gönüllerdesin, ölmedin.”[167] Rahmi Ali / Yunanistan (Batı Trakya Türk’ü Eğitimci, Şair ve Yazar)
167. ATA’MIN GÖZLERİ Bu kısacık bir şiir Ata’mın gözlerini anlatan Ata’mın gözleri mavi Gökyüzü gibi.
Ata’mın gözleri yeşil, Ormanlar gibi. Ata’mın gözleri derin, Denizler gibi.
Ata’mın gözleri bitimsiz, Renkler gibi. Ata’mın gözleri bilgili, ahilliği siler gibi.
Ata’mın gözleri küskün Şimdilerde olanlara Küskün bakar gibi[168] Sevkan Tahsinoğlu. / Batı Trakya Türk’ü (Yunanistan)
ŞAİRLER:
Ahmed Esad (1885-1985): 1885 tarihinde Larnaka’da doğdu. ilk ve orta öğrenimini Kıbrıs’ta tamamladı. Selanik Hukuk Fakültesi’nde öğrenim görmüştür. Okulu bitirince Kıbrıs’a dönerek hâkimliğe başlamıştır.
Avukat Mithat bey ve dönemin müftüsü Ziya-i efendi ile birlikte 1924 yılında Kıbrıs Türk Cemaat-ı İslamiyesi adlı örgütün kurulmasında öncülük etmiştir. İngiliz hükümeti Ahmet Esad Bey’i etkisizleştirmek için Şeriye hâkimliğine atamıştır. Ahmet Esad bey emekliye ayrıldıktan sonra serbest avukatlık yapmıştır. Yazılarında a.esad adını kullanmış ve Hikmet Afif Mapolar ile birlikte 1945 yılında inkılap adında bir gazete yayımlamıştır. 1960’lı yıllarda İngiltere’ye yerleşmiş, 1985 yılında aramızdan ayrılmıştır.( Kıbrıs Sözlük, Ahmet Esad (kibrissozluk.com))
Alirıza Saraçoğlu (1938-1994): Batı Trakya Türk Azınlığının milli şairi Alirıza Saraçoğlu, 1938’de Gümülcine’de doğdu. İlköğrenimini Türk Merkez ve Şehreküstü ilkokullarında yaptı. Celal Bayar Ortaokul ve Lisesi’ne başladı, ancak okulu bırakarak, baba mesleği saraçlığa başladı ve bu meslekten emekli oldu. 10.3.1994’te Gümülcine’de vefat etti.
T.C.’de ve Türk dünyasında en çok tanınan Batı Trakyalı şairdir. Şiire küçük yaşlardan itibaren başladı.Gümülcine’de yayınlanan başlıca kitapları “Ey Yağız Toprak”, “Yarınlar Sizin Olacak”, “Bir Allahım”, “Rodop Yıldızı” ve “Işık” Atatürk”tür. Şiirlerinin çoğunluğu “Akın” gazetesi başta olmak üzere “Birlik”, “Gerçek”, “Hakka Davet” gazetelerinde yayınlanmıştır.( Nermin Amet, “Batı Trakya Türk Şairlerinin Duygu ve Düşünce Yapısı”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabiim Dalı Türk Edebiyatı Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2019, s.175 (dspace.trakya.edu.tr); (**) Görsel: Batı Trakya’nın Sesi, Mayıs 1994-62, s.20 (bttdd.org.tr))
Aluş Nuş (1947-…):
Halk Müziği Ses Sanatçısı, Müzikolog, Şair. 1947, Prizren / Kosova doğumlu. Priştine Hukuk Fakültesindeki öğrenimini yarıda bırakarak 1972 yılında Prizren Belediyesine memur olarak girdi. 1995 yılında Prizren’deki Türk öğrencilerine Türk Sanat Müziği öğretmek üzere Türk Müziği Konservatuarı kurdu. Öğrenciler yetiştirirken kendisi de icracı oldu. Rumeli türkülerini derledi. Bu çalışmalarını topladığı Rumeli Tüküleri adlı kitabı ile 1988’de Tan gazetesinin Süreyya Yusuf Ödülüne layık görüldü. ESERLERİ: DERLEME: Rumeli Türküleri (1988); ŞİİR: Taşlamalar (1997).( Biyografi, Aluş Nuş (biyografya.com)); Görsel: Facebook, Aluş Nuş
Altay Suroy Recepoğlu (1949-…): Şair, yazar, hukukçu. 24.9.1949’da Kosova’da doğdu. Hukuk Fakültesi (1971) mezunu. Tan gazetesinde gazeteci (1969-72). Prizren Tarım ve Endüstri Kombinasında Hukuk İşleri Yönetmeni (1972-77), Prizren Belediye Mahkemesi Yargıcı (1977-90), serbest avukat (1990-2000) olarak çalıştı. 1968’den itibaren her yıl Türkiye’ye geldi. Kosova Türk Yazarlar Derneği Başkanı’dır. Eski Yugoslavya’da Sırpça, Arnavutça, Romence yayınlanan Birlik, Sevinç, Tomurcuk, Sesler, İzler, Tan, Kuş, Çevren, Priştine, Çığ, Doğru Yol, Esin, Filiz, Bay, Rumeli’den Sesler, Sesimiz ile Türkiye’de Yedi İklim, Tarla, Güney’de Kültür, Balkanlarda Türk Kültürü, Ozan, Yeni Dönem, Türk Edebiyatı gibi dergi ve gazetelerde şiir ve yazılarını yayınladı. (Biyografi, Altay Suroy Recepoğlu (biyografi.net)
Anna Masala (1934-2015): 1934 yılında İtalya’da dünyaya gelen ünlü Türkolog Masala, hayatı boyunca Türk edebiyatı ve şiirleri üzerine sayısız kitap ve makale yayımladı.
Çok sayıda Türkçe şiiri İtalyancaya çeviren Masala, kendisi de Türkçe şiirler kaleme aldı. Türkiye’deki anılarını “Türkiye’ye Aşk Mektuplarım” adlı bir kitapta toplayan Masala’nın diğer eserleri arasında “Yunus Emre”, “Oğuz Kaan Destanı”, “Feyzi Halıcı Şiirlerinden Seçmeler”, “Poesia Turca Moderna (Modern Türk Şiiri)” ve “Türk Halk Aşıkları” gibi kitaplar bulunuyor. Masala, 2015’tea vefat etti.( Arkeolojik Haber, “Türkolog Ord. Prof. Anna Masala Roma’da anıldı” (arkeolojikhaber.com, 30.10.2018))
Arif Bozacı (1944-…): 1944’te Priştine’de doğdu. İlk ve ortaokulu Türkçe okudu. Ardından Yüksek Pedaoji Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Priştine Filoloji Fakültesi Şarkiyat Bölümü’nü bitirdi. Şiir serüveni, ilkokul yıllarına uzanır. 4 yıl Priştine Belediyesi’nde memur; 1973-1987 arasında gazeteci ve sorumlu yazar olarak çalıştı. Tan Kitap Dizisi ve Çevren Dergisi’nin başında bulundu; 1987-1993 arasında da “Hıvzi Süleymani” Kütüphanesi’nde çalıştı.
1999-2000 arasında Geçici Kosova Hükümeti’nde, Kosova Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Türkiye ve Türk Dünyası İlişkiler Dairesi Başkanlığı yaptı. 2008’de Uluslararası Barış Federasyonu’na Kosova ve Balkan Barış Elçisi olarak seçildi. Kosova Yazarlar Derneği, Kosova Türk Yazarlar Derneği ve Kosova Türk Yazarlar Birliği ile Kosova Merkezli PEN Yazarlar Birliğinin üyesidir. Türkçe ve Arnavutça olmak üzere her iki dilde şiir yazabilen Arif Bozacı’nın; Arnavutça, Almanca, İngilizce ve Fransızca dillerinde yayınlanmış eserleri ve birçok da ödülü vardır. (Sözcü, “Balkanların Nazım Hikmet’i Olarak Görülen Arif Bozacı’ya Saygı Buluşması” (sozcu.com.tr, 27.3.2016))
Avni Engüllü (1947-…): Gazeteci, yazar, şair, çevirmen olan Avni Engüllü 7.9.1947’de Makedonya’nın Üsküp şehrinde doğdu.
İlkokul öğrenimine Üsküp’ün “Tefeyyüz” ilköğretim okulunda yaptı. 1967’de Üsküp’teki “Nikola Karev” Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Kısa süren öğretmenlikten sonra 1968’de Üsküp Radyosu Türkçe Yayınları’nda gazeteciliğe geçti. Şiirleri o dönemin “Sesler” Aylık Toplum-Sanat Dergisi’nde yayınlandı. Makedonya’daki Türk edebiyatının şiir duayenidir. İlk şiir kitabı “Tik” adı altında yayımlandı. Öykülerini “Söğütaltı” adlı kitabında bir araya getirdi. “Mete”, “Dört Mevsim”, “Yarı Kalan Düşünceler” yayımlanmış olan şiir kitaplarıdır.( (Yeni / New Balkan, “Yazar-Şair Avni Engüllü 75 yaşında” (yenibalkan.com, 7.9.2022))
Bayram İbrahim Rogovalı (1947-…): Şair ve hukukçu. 1947, Prizren / Kosova doğumlu. Rogovalı Bayram İbrahim adıyla da bilinmektedir. Prizren Öğretmen Okulu ve Priştine Hukuk Fakültesi mezunu. Yazar olarak Tan gazetesinde çalıştı. Şiirleri Çevren, Sevinç, Sesler dergilerinde yayımlandı.
ESERLERİ (Şiir):Günçiçeği (1969), Uygarlık Elması (1972), Yalnızlık Merdiveni (1974), Taş Çeşmesi (1991), Şeftali Ağacına Kuş.( Biyografi, Bayram İbrahim (biyografya.com))
Cemali Tunalıgül (1957-…): 5.1.1957’de Prizren’in Mamuşa köyünde doğdu. İlkokulu Mamuşa’da, orta öğrenimini Prizren Lisesi’nde okudu. Yükseköğrenimine önce Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nin Şarkiyat bölümünde başladı, sonra İ.Ü. Edebiyat Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. (1983) Aynı yıl doğum yerinde öğretmenliğe başladı; 1986’ya kadar öğretmenlk yaptı. 1986-88 arası Priştine Televizyonu Türkçe Yayınları Servisi’nde çalıştı.
19.7.1990‘da Türk Demokratik Birliği Partisi’nin (şimdi KDTP) kurucusudur ve 1996-2000 arasında Genel Başkanlığı’nı yaptı. 1996’da, ilk kitabı “Mamuşa Türk Aiğzının Özellikleri” adlı inceleme kitabı; 1997’de ilköğretim IV. Sınıfları için “Türk Dili ve Anlatım Kültürü” adlı kitabını yayınladı.( Osman Baymak, Cansel Donat, a.g.e., s.288; Görsel: Anayurt, “Mamuşa Türk Ağzı’nın 3. baskısı çıktı”, (anayurtgazetesi.com, 29 Kasım 2016))
Elisaveta Bagryana (1893-1991): 1893’de Sofya’da doğdu. Lise öğrenimini tamamladıktan sonra Yambol’uny Nedyalsko köyünde bir yıl öğretmen olarak çalışır. 1911 yılında Sofya Üniversitesi Slav Filolojisi Fakültesi’ne kaydını yaptırır. 1915’de Çağdaş Düşün Dergisi’nde Elisaveta Belgeva adıyla ilk şiirlerini yayınlar. Vratsa ve Küstendil Lisesi’nde de öğretmenlik yapar. 1922’de, “Altınboynuz” adlı edebiyat dergisinde ilk olarak “Bagryana” takma adını kullanır. Almanya’ya gider. Berlin ve Münih’de Avrupa sanatındaki yeni eğilimleri gözlemler. 1924’de Sofya’ya döner. Bulgar Yazarlar Birliği üyeliğine kabul edilir. Çok sayıda eserleri yayınlanmış, ödüller almıştır. Eserler bir- kaç dile çevrilmiştir. 1991’de Sofya’da vefat etmiştir.( Osman Baymak, Cansel Donat, a.g.e., s.288-289; Görsel: Wikipedia, Elisaveta Bagryana (en.wikipedia.org))
Emel Emin (1938-…): Romanya doğumlu Kırım Tatarı şair, çevirmen, Türkolog ve eğitimci. Eserlerini Türkçe yazıyor. 1938’de, Dobruca, Romanya’da doğdu.
Romanya’daki ilk Türkçe öğretmenlerinden biriydi. 1967’de Köstence’ye yerleşti. Köstence’deki Pedagoji Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. Köstence Ovidius Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Okul Yöneticileri Koleji’nde Türk edebiyatı dersleri veriyor.
Renkler (Bükreş), Türk Dili (Ankara), Turnalar (İzmir), IIS (Prizren), Kado (Yaș), Karadeniz (Köstence), Hakses (Köstence), Emel (Köstence) Yayınlandığı basın ve dergilerdir. Romanya ve Türkiye’de yayınladığı şiir koleksiyonları arasında Umut, Arzu, Hanımeli, Divan esintisi vardır.(*) Görsel: (Vikipedi, “Emel Emin” (tr.wikipedia.org) ; (**) Kürşad Kara, a.g.e. Kapak Resmi )
Ferhat Yusuf (Şair Ferhat) (1840-1841, 1932): 1840-1841 yılında Kırcaali’nin o zamanki Hasımlar (bugün Oreşnitsa) köyünde dünyaya geldi, 17 Mart 1932’de 92 yaşında, Kırcaali’de vefat etti. Polis, şair Ferhat ölür ölmez, evindeki bütün el yazılarını alıp yaktı.
İstanbul’da yükseköğrenim gören, gençlik yıllarını İstanbul, Bursa, Edirne gibi büyük şehirlerde geçiren şairin subay olduğunu da iddia edenler vardır. Öğretmen, ormancı ve Kırcaali’nin Çiftlik köyü muhtarlığı görevlerinde bulunan şairin sağlık memuru ve tercüman olarak çalıştığı da rivayet edilmektedir.
1922’de “Vatan Destanı”, “Mustafa Kemal Paşa Destanı”, “Harb-i Ummi Destanı” ve “Cehalet Destanı” başlıklarında dört eseri içeren “Vatan ve Mustafa Kemal Paşa Destanı” kitabını yayınladı.(Kırcaali Haber, “Kırcaali’de Balkan Türk Yazarları Buluşması Gerçekleşti” (kircaalihaber.com, 27.10.2022); (**) Biyografya, Şair Ferhat (biyografya.com))
Halil Rıza Ulutürk (1932-1994): 21 Ekim 1932 tarihinde Azerbaycan’ın Salyan bölgesinin Pirebbe köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu yerde, yüksek tahsilini de Azerbaycan Devlet Üniversitesinin Filoloji Fakültesinde tamamlamış, 1954 yılında SSCB Yazarlar Birliği üyeliğine seçilmiş, lisansüstü eğitimine Moskova Gorki Edebiyat Enstitüsünde devam etmiştir(1922). Haziran 1994 tarihinde vefat eden ve Bakü Fahrî Hıyâbanında defnolunan Halil Rıza Ulutürk’ün, Mezarı yanında heykeli de vardır. Azerbaycan halkının millî mücâdele hareketine verdiği özel hizmetleri nedeniyle, ölümünden sonra, “İstiklâl Ordeni” (Nişanı) ile taltif edilmiştir. Görsel: Wikipediya, Halil Rıza Ulutürk
Haralâmbos Mihail Azinas (1905-1979): Azinas, Azina veya Azinos diye de bilinir. 1905 yılında Baf‟ın Filûsa köyünde dünyaya gelmiş ve 6 Eylül 1979 yılında Avustralya‟da yaşama gözlerini yummuştur.
Ailesi çiftçilikle uğraşıyordu. Fakat ona şiir ve yollar daha cazip geldiğinden, çiftçiliği bırakıp devesiyle birlikte Kıbrıs‟ı gezerek görüp, duyduğu olayları, insanları, insanlara anlatmayı tercih eder.
Oğlunun ölümü üzerine Avustralya‟ya göç eden Haralambos‟un orada, onu seven ve takdir eden Rum-Yunan gurbetçilerine özellikle satirik şiirlerinden örnekler okuduğu bilinmektedir. Kıbrıs‟ın siyasal ve toplumsal tüm olayları ozanın şiirlerinin konularını oluşturmaktaydı. Son yüzyılın halk ozanlarının önde gelenlerinden biri olan Azinas‟ın aşk şiirleri ve atışmaları da son derece etkileyici ve güzeldir.
1938 yılında vefat eden Mustafa Kemal Atatürk için de çok duygusal bir ağıt yakan ozan, 1963-1972 yıllarında iki kez doğduğu ülkeyi ziyaret etmiştir. İkinci ziyareti esnasında zengin satirik şiirlerini derleyip kitaplaştırmıştır. (Şevket Öznur “Kıbrıs’ta Ağıt – Türkü Geleneği”, s.4 (turkoloji.cu.edu.tr))
Hayat Memiş (1990-…): Şair, 1990’da Romanya’nın Köstence şehrinde doğdu. 2009’da Köstence’deki “Mircea cel Bătrân” Ulusal Koleji- Matematik-Fizik bölümü mezunu olduktan sonra, aynı yıl itibariyle kazandığı Bükreş ”Carol Davila” Tıp Fakültesi’nde okudu.
ilkokul 4.sınıf itibariyle il derecesine, 7. sınıf itibariyle ise Ulusal etaplarına katıldığı Türk Dili ve Edebiyatı Olimpiyatlarında çok sayıda birincilik kazandı.
İlk Türkçe şiirini 14 yaşında yazmakla beraber, bunun devamında gelen şiirleri Romanya’daki Türk Birliğinin dergilerinde; Romence şiirleri ise “Zari Alb Astre” dergisinde yayınlanmıştır.
Eserleri; -Yıldızlarla dertleşmek, 2005, -Bir damla mutluluk, 2006, Türkçe ve Romence, -Düş Bahçem, 2007, -Gönül Masalı, 2007 (Şemsettin Küzeci, “Romanya’nın Genç Türk Şairi Hayat Memiş” (kerkukgazetesi.com, 22 Kasım 216))
Hüseyin Alibabaoğlu (1936-2013): 1936’da İskeçe’nin Gökçeler köyünde doğdu. Bir süre yardımcı öğretmenlik yaptıktana sonra, Türkiye’de Aydın-Orataklar İlköğretim Okulu’nda okudu. 1960’da mezun oldu. Sonra Batı Trakya’da Türk kuruluşlarında etkin görevler aldı. 1967’de İskeçe Türk Birliği’nde başkanlık yaptı.
Batı Trakya Türkleri Çocuk Edebiyatı’nın en önemli ismidir. “Durdur ile Kurkur” adlı masal kitabı Yunanistan ve Türkiye’de yayınlandı. Kardaş Edebiyatlar, Batı Trakya’nın Sesi gibi dergilerde yayınlanan çalışmaları Türkiye’de de ilgi gördü ve bir hikâye yarışmasında “Yaşamak Ne Güzel” adlı çalışmasıyla birincilik ödülünü aldı. Çok sayıda şiirinde Batı Trakya Türkleri gerçeğini dile getirirken, ironik bir anlatımla psikolojik çözümlemelere yöneldi. Ayrıca İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’de şiir ve masal tezi yaptı. 14 Eylül 2013’te İskeçe’devefat etti…(İskeçe Türk Birliği “Hüseyin Alibabaoğlu son yolculuğuna uğurlandı” (iskeceturkbirligi.org, 15.09.2013))
Hüseyin Ârif (1924-1992): İlk ve ortaöğrenimini doğum yerinde tamamladı. Hüseyin Hüseyinzâde olarak da bilinir. Bakü Pedagoji Enstitüsünü ve Askerî mühendislik okulunu bitirdi. Tovuz’da öğretmenlik yaptı. Şiirler ve piyesler yazdı. Azerbaycan Halk Şairi unvanına layık görüldü. Biyografya, Hüseyin Arif (biyografya.com); Azerbaijans, Ilgar Fehmi (azerbaijans.com))
Ilgar Fahmi (1975-…): 1975’te Bakü’de doğdu. Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi(1992-1996) ile Belarus Devlet Ekonomi Üniversitesi’ni bitirdi.
Sanatla uğraşmaktadır. Birçok ülkede yayınlanan 18 kitabı vardır. Birçok ödülün de sahibidir. Azerbaycan Devlet Televizyonunda yayınlanan “Majlisi-Uns” adlı edebiyat programının sunucu-editörlüğünü yapmaktadır. (Vikipediya Azad Ansiklopediya, Ilgar Fehmi (az.wikipedia.org))
İlter Veziroğlu (1941-…): 1941’de Kıbrıs’ın Mehmetçik (Galatya) köyünde doğdu. 1948’de İlkokula, 1953’de ortaokula, 1956’da Lefkoşa’daki Türk Erkek lisesine başladı. 1959’da liseyi bitirdi ve sınavla Öğretmen Kolejine girdi. 1961-1996 arasında öğretmenlik ve yöneticilik yaptı.
İlter Veziroğlu, Atatürkçü kimliği ile ön plana çıkan, ulusal ve uluslararası basın kartına sahip bir Kıbrıslı Türk gazetecidir. 1959 yılında çıktığı basın yolculuğunda, Kıbrıs ve Türkiye basınında çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmıştır. Şairlik yönü de ağır basan yazar, birçok dergi ve gazetede şiirler yazmıştır. Şiirlerinin ana konusu Atatürk’tür. Zaman zaman bireysel aşk konularına da temas eden yazar, çoğunlukla yalnızlık temasını işler.(Osman Yıldız, “Kıbrıs’ın Güzide Bir Gazetecisi ve Şairi: İlter Veziroğlu”, Kıbrıs Araştırmaları ve İncelemeleri Dergisi, C-III/S.6-7, s.31-50 (dergipark.org.tr)); Görsel: Facebook, İlter Veziroğlu
İslam Sadık: İslam Sadık, günümüz Azerbaycan edebiyatının yükünü büyük ölçüde taşıyan ve olgunluk devri eserlerini vermiş olan şairlerden birisidir.(Yaşar Sözen, “Refail Oğuztürk Dağlı’nın Şiir ve Poemalarında Yapı ve Tema”, T.C. Pamukkale Üniversitesi Y.Lisans Tezi, 2018, s.14 (acikerisim.pau.edu.tr))
İskender Muzbeg (1947-…): Şair, yazar ve hukukçu. 19 Aralık 1947, Prizren / doğumlu. Prizren’de ilkokulu ve öğretmen okulunu, Priştine’de hukuk fakültesini bitirdi. Tan gazetesinin (Priştine, 1969) kurucusu olup; 4 yıl kültür, eğitim ve sanat sayfalarını (1969-74) yönetti. Prizren Belediye Mahkemesinde yargıç olarak görev yaptı.
Şiir, öykü, roman, deneme, eleştiri alanlarında çalışmalar yaptı. Yugoslavya ulus ve halklarının dillerinde çıkan birçok sanat dergilerinde Türk halk şiirinden örnekleri tercüme edip yayımladı; Yugoslavya edebiyatı çeşitli örneklerini Türkçeye çevirdi. Uluslararası dil, folklor ve bilim kongrelerine katılarak bildiriler sundu. Doğru Yol Türk Kültür ve Sanat Derneği üyesi ve edebiyat kolu başkanı (1968, 1988), 1994 yılında kurulan Yugoslavya Türk Yazarlar Derneğinin de kurucusu ve ilk başkanıdır.
Şiir, Oykü, Monografi, Antoloji ve Çeviri alanında birçok eseri vardır.( Biyografi, İskender Muzbeg (biyografya.com))
Kamala Aghayeva Aghagizi (10.7.1936, Nahçıvan – 18.7.2019, Bakü): Şair, oyun yazarı, Azerbaycan Yazarlar Birliği üyesi (1958), Tiyatro İşçileri Birliği üyesi (1971), Onurlu Kültür Emekçisi (1984), Onurlu Sanat Emekçisi (2002). Nahçıvan’da doğdu. 1953-1957 yıllarında Azerbaycan Diller Üniversitesi Fransızca dil fakültesine e devam etti.
İlk matbu şiiri “Hilal olaydım” 1957’de “Azerbaycan” dergisinde; ilk kitabı “Baharın Sözü” 1961’de yayımlandı. 15 şiir kitabı, 200 kadar deneme ve edebi eserin yazarıdır.( Vikipediya Azad Ensiklopediya, Kamala Aghayeva (az.wikipedia.org))
Leopoldine Konig: Avusturyalı Müzik öğretmeni ve bestecidir. “Leopaldine König, 1900 yılında Viyana’da doğmuş, müzik öğretmeni olmuştur. 1922’de Türk Kurtuluş Savaşı’nı takip ederek, Atatürk’e kendi bestelediği bir marşın notalarını ve bir mektup göndermiştir. Atatürk de 4 Ocak 1923’te barış, adalet ve bağımsızlık dilekleriyle cevap vermiştir. Bu mektuplaşma, Türk-Avusturya dostluğunun simgesi kabul edilir.” (ChatGBT)
Mağcan Cumabayev (1893-1938): 1893 doğumludur. Aydın, yazar ve şairdir. Büyük bir Türk milliyetçisi olan Cumabayev, Kazakların ve bütün Türkistan’ın milli şairidir. Cumabayev, İstanbul’da yeni usûle göre eğitim veren bir Çala medresesinde okudu ve bu yerde Arapça, Farsça ve Çağatay Türkçesini öğrendi. İlk şiir denemelerini burada yazdı. Daha sonra Kazan’a gitti ve başka bir medreseye devam etti. Şolpan adındaki ilk şiir kitabı Kazan’da basıldı. Rusça da öğrendi. Şiirlerinde Türk topluluklarının o dönemdeki dağınıklığından, yabancı işgali altında yaşamak zorunda kalışlarından ve bundan dolayı duyulan ezikliklerden bahseder. Kün men Tün (Gece ile Gündüz), Alistagi Bagrima (Uzaktaki Kardeşime), Türkistan, Oral, Aksak Temir Sözü (Aksak Timur Sözü), Kings (Doğu), Od (Ateş) gibi şiirleri vardır. 19.3.1938’de vefat etti.
Atatürk’e de gönderdiği Uzaktaki Kardeşime şiirini, Kurtuluş Savaşı yıllarında Kazakistan’dan Türkiye’nin verdiği şanlı mücadeleyi yüreğinde hissederek yazmış tır. (Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri 2”, ‘Grafık Basımevi’ Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.224, 291-292), Görsel: Kırım’ın Sesi Gazetesi)
Ma‘rûf Abdulğanî er-Rusâfî (1875-1945): 1875’te Bağdat’ın Rusâfe semtinde doğdu. Kuran’ı ezberledi, Arap dili ve edebiyatı alanında özel tahsil yaptı. İlk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik yaptı. Şiirleri sayesinde şöhreti Arap ülkelerine yayıldı. İkdâm gazetesi sahibi Ahmed Cevdet Bey, Rusâfî’yi İstanbul’a davet etti. Bir süre İstanbul’da ikamet etti. Ardından Selanik’e ve Lübnan’a gitti. Yazdığı şiirlerini ihtiva eden divanını Beyrut’ta bastırdı. 2. Defa İstanbul’a gitti ve Medrese-i Mülkiye-i Âliyye’de Arap dili ve edebiyatı dersi okuttu. Sebîlürreşâd’da bir yıla yakın süre yazı yazdı. Müntefik sancağından milletvekili seçilip Osmanlı Meclis-i Mebûsanına girdi. Çeşitli okullarda hocalık, gazete ve dergilerde yazarlık da yaptı. Dünya Savaşından sonra İstanbul’dan Şam’a, oradan Kudüs Medresetu’l Mu‘allimîn öğretmenliğine gitti. 1921’de ülkesine döndü. Maarif Vekâletinde görev yaptı. 1928’de istifa etti. Irak Meclisinde beş kez milletvekili seçildi. 16.3.1945 ‘te vefat etti. (Musa Yıldız, “Ma‘rûf er-Rusâfî’nin Def’u’l Hucne Fi’rtidahi’l-Lukne Adlı Eserinde Arapça’dan Türkçe’ye Geçen Kelimeler”, s.1-2 (musayildiz.com.tr); (**) Wikipédia, Maruf al-Rusafi (fr.wikipedia.org)
Mehmet Fikri Yağmur (1900-1967): Kıbrıslı şair ve yazar (D. 1900, Larnaka / Kıbrıs – 29 Temmuz 1967, Kıbrıs). İlkokul öğretmenliği de yapan Mehmet Fikri, çevresinde daha çok “Matbaacı Mehmet Fikri” olarak tanındı.
Şiir ve yazıları Ankebut, Vakit, Hakikat, Yankı, Haber, emekçi, Ateş vb. gazetelerde yayımlandı. Çeşitli basımevlerinde ve son olarak kendi kurduğu basımevinde çalıştı. 29 Temmuz 1967’de öldü. (Biyografi, Mehmet Fikri Yağmur (biyografya.com))
Mehmet Sabir Karger (1957-…): “Güney Türkistan’ın Andhoy şehrinin Korgan kasabasında 1957 yılında, köklü bir Türk ailesinin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. 1977 senesinde, yüksek tahsil için Türkiye’ye gelen Mehmet Sabir, Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni 1984’te bitirdi. Mehmet Sabir Karger, çalışmalarını Türkistan Halk Müziği (I-II) isimli iki albüm olarak yayınladı. Türk Dünyası Klasiği haline gelen “Anayurt Marşı” eseri, dünyanın her yerindeki Türkler arasında büyük ilgi gördü. Farsça ve İngilizce bilen Mehmet Sabir Karger, halen işadamı olarak ilaç sektöründe ihracat ile meşguldür.”( Esen Müzik, Mehmet Sabir Karger (esenmuzik.com))
Mikail Müşfik (5.6.1908, Bakü – 6.1.1939, Bakü): Rus-Tatar mektebini, Bakü Öğretmen okulunu, 12 numaralı mektep ve Azerbaycan Devlet Darülfünu Dil-Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi. Pedagogluk, öğretmenlik ve çevirmenlik yapmıştır. Eşine yazdığı “Yenə O Bağ Olaydı” isimli şiiri ile tanınır. 1937’de “devlet düşmanı, ihanetle” suçlanıp tutuklandı ve Bakü yakınındaki Bayıl cezaevinde 1939’da idam edildi.( Wikiwand, Mikail Müşfik (wikiwand.com))
Muhammed İkbal (9 Kasım 1877 – 21 Nisan 1938): Pakistanlı İslam alimi, şair, filozof ve politikacı. Şiirleri çağdaş Urdu ve Fars edebiyatının en önemli yapıtlarındadır. Allâme İkbal olarak da bilinir. 1877 yılının 9 Kasım’ında, Pakistan’ın Pencap eyaletininı Siyalkut kentinde doğdu. 1905’te Londra’daki Cambridge Üniversitesi’nin felsefe ve iktisat bölümünü bitirdi. Londra’da hukuk okudu, savcılık diplomasını aldıktan sonra Almanya’ya giderek Münih Üniversitesi’nde felsefe dalında doktora yaptı. Cambridge Üniversitesi’nde Felsefe ve İngiliz Edebiyatı dalında profesör olarak üniversitede akademik kariyer hayatına başladı. Daha 35 yaşında olmasına rağmen Profesörlük unvanını almış bir akademisyendir. 1908’de Hindistan’a döndü. Şiirleri Hindistan’daki Müslümanların İngiliz sömürüsüne başkaldırmalarında ve Pakistan’ın kuruluşunda büyük tesiri olmuştu. 21 Nisan 1938’de öldü. Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında, zor durumda Pakistan halkını, Türk halkının milli mücadelesine destek vermek için örgütlemiş, milli mücadelede kullanılmak üzere Pakistan halkından 1.5 milyon sterlin toplayıp Ankara hükümetine yollatmıştır.(Wikipedi, “Muhammed İkbal” (tr.wikipedia.org) )
Mustafa Tahsinoğlu (1942-2019): 1942’de İskeçe’nin Kireççiler köyünde doğdu. İlköğrenimini Batı Trakya’da yaptı. Türkiye’ye gelip Konya İvriz İlköğretmen Okulu’na girdi. Mezun olup, Batı Trakya’ya döndü. 1961’den beri kendi köyünde öğretmendir.
Şair, yazar ve çevirmendir. Şiir, hikâye, günlük, deneme, çeviri ve inceleme ve poetik eleştiri türleriyle ilgilendi. Batı Trakya Türkleri Edebiyatı’nda modern şiirin en güçlü temsilcilerindendir. Şiirleri Batı Trakya dışında Türkiye, Almanya, KKTC, Makedonya ve Yugoslavya’da yayınlandı.
Yazdığı şiirlerde; öğretmenliğinden kaynaklanan hümanist bir tutum, ressamlığından gelen bir tabiat ve yaşama sevinci, Rumeliliğinden gelen bir yöresellik, Batı Trakyalı’lığından gelen duyarlı bir başkaldırı ile dikkati çekmiştir. Yunancadan çeşitli çevirileri vardır.(Biyografi.Net, Mustafa Tahsinoğlu (biyografi.net))
Murteza Büşra (1946-2022): 16.6.1946 Priştine doğumlu, gazeteci ve şair.
ilk ve orta okulunu Türkçe bitirdikten sonra priştine Yüksek Pedagoji Okulu’ndan mezun oldu. Bir süre Priştine’de Türkçe öğretimin sürdürüldüğü ‘Vuk Karaciç’ (şimdiki ‘Elena Cika’) ve ‘Meto Bayraktar’ ilkokullarında sınıf öğretmeni olarak çalıştı.
1974’te Priştine Radyosu Türkçe Redaksiyonu’nda, 1999’a kadar da gazeteci, editör ve çocuk programları yapımcısı olarak çalıştı.
30 yıl gazetecilik yaptı. Sevgiler (1978) adlı bir şiir kitabı vardır. 27.6.2022’de Priştine’de vefat etti.( Kosova Haber, ”Gazeteci-Şair Murtaza Büşra Hakkın Rahmetine Kavuştu” (m.kosovahaber.net, 27.6.2022))
Naim Kâzım (1945-2020): 1945’te Rodop ilinin Büyük Müsellim köyünde doğdu. İlkokulu aynı köyde tamamladı. Antalya Aksu Öğretmen Okulu ile İstanbul Ortaköy Öğretmen Okulu’nda öğrenim gördü. 1966’da mezun oldu. 27 ay boyunca Yunan Ordusunda askerlik yaptı. 1969 yılında Hacıköy’e öğretmenlik için başvurdu. Tayini onaylamadı. (Sadece e üç gün öğretmenlik yapabilmiştir.)
Naim Kâzım (Kadir), devamında da Atina’da çalışmaya gitti. Fabrika sahibi işçilerin çocuklarına eğitim ver dediğinde o, “Ben Türk çocuklarına eğitim vermek için okudum” deyip teklifi reddetmiştir. Aynı zamanda şair de olan Naim Kâzım, Büyük Müsellimköy Kültür ve Folklor Derneğinin kurucuları arasında yer almış, başkanlığını yapmıştır..
Naim Kâzım (Kadir), Mustafa Kemal Atatürk’ün ideallerinde yürüyen bir insandı. 13.12.2020’de Dedeağaç’ta vefat etti.( Rodop Rüzgârı, “Öğretmen Naim Kâzım’ı kaybettik” (rodopruzgari.com))
Nazım Rafik Koçak (1905-1962): 1905 yılında Kerkük’ün Avcılar Mahallesi’nde doğdu. İlk tahsilini Kerkük Nümune Mektebi’nde yaptı. Bir süre Bağdat’taki Harbiye Mektebi’ne devam etti. Buradaki tahsilini yarıda keserek, memuriyete başladı.
Yazdığı millî şiirlerden dolayı, uzun süre Kerkük dışında, posta ve telgraf memuru olarak görev yaptı. Uzun ve çileli sürgün döneminden sonra, 1958’de Kerkük Nüfûs Dairesi Müdürlüğü’ne geçti. Hayatının sonuna kadar kaldığı bu görevdeyken hakkında sürgün kararı alındı. 8.5.1962’de vefat etti. Vefat nedeniyle sürgün kararı uygulanamadı.
Şiirleri az olmasına rağmen, Kerkük edebiyat çevrelerinde geniş ilgi uyandıran şairlerden biridir. Lirik örnekler sayılan şiirlerde bedbinlik, şikâyet ve küskünlük ön plandadır.( Biyografi.net, Nazım Rafik Koçak (biyografi.net))
Nezrül İslam (1899- 1976): 24.5.1899’da Batı Bengal Burdvan bölgesindeki Çurûliyâ köyünde doğdu. Arapça, Farsça öğrendi. İlk şiiri “Mukti”, Bangiya Musalmân Sâhitya Patrika adlı dergide (1919), ilk kısa hikâyesi Bhānduler Âtamkathâ da Sawghât dergisinde yayımlandı. Çeşitli dergi ve gazetelerde çıkan makale, şiir ve romanlar ile millî konuları işlediği ve bestelediği şarkılarla dikkat çekti. 1972’de millî şair ilân edildi. 1974’te Dhaka Üniversitesi kendisine edebiyat doktoru unvanı; 1976’da en yüksek devlet kültür nişanı Ekushey Padak verildi. 29.8.1976’da öldü.
Nezrüislâm, Hint-Pakistan yarımadasında Türk Kurtuluş Savaşı ile Atatürk’ü tanıtan ve 1919’da yazdığı “Kemal Paşa” şiiriyle onu öven ilk Bengalli şairdir. 1922’de Bengal Hilâfet Kongresi’nin Türkiye’ye destek için asker gönderme kararından sonra kaleme aldığı “Ranavery” (Savaş Türküsü) şiirle, Türkiye’deki kurtuluş hareketini Hint Müslümanlarının bağımsızlığı için örnek göstermiştir.(Kemal Özcan Davaz, “Kemal Paşa Adlı Destan-Şiirin Yazarı Bangladeş Milli Şairi Gazi Nazrül İslam Doğumunun 100. Yılında”, s.1165 (atam.gov.tr))
Nimetullah Hafız (1939-…): 02. 12. 1939’da Prizren’de doğdu. İlk ve ortaokulu Prizren’de tamamladı, 1964’te Belgrat Üniversitesi Filoloji Fakültesi Şarkiyat Bölümü’ne girdi. İki yıl sonra Sarayevo Üniversitesi Felsefe Fakültesi Şarkiyat Bölümü’ne (Türkçe, Arapça ve Farsça) devam etti. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde doktora yaptı. 1978’de Priştine Üniversitesi Felsefe Fakültesi Şarkiyat Bölümü’nde doçent, 1983’te profesör unvanını kazandı.
Gazeteci, öğretmen, çevirmen, sunucu, öğretim üyesi olarak çalıştı.
Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi’nin (BAL-TAM) Prof. Dr. Tacida Zubçeviç Hafız ile birlikte kurucusudur. Birçok kitap, yayın ve bilimsel makalesi mevcuttur. Çok sayıda ödül sahibidir.
Nusret Dişo Ülkü (1938-2022): Gazeteci, eğitimci, şair, öykü yazarı, çevirmen ve yayıncı Nusret Dişo Ülkü (d. 24 Mart 1937, Prizren-ö.16.01.2022) Balkan Türkleri edebiyatının önde gelen isimlerden biridir.
1964’te Üsküp’e yerleşti. Yarım yüzyılı aşkın bir süre sürekli şiir ve hikâyeler yazdı, yayınladı. Sevinç, Tomurcuk, Kuş dergileri; Tan ve Birlik gazetelerinde yayıncılık, editörlük ve yazarlık yaptı. Şiir ve hikâye kitapları yayınladı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de Üsküp Fahri Konsolosuydu.
Kosova Çağdaş Türk Edebiyatının yazar ve şairlerindendir. Kosova ve Makedonya Çağdaş Türk edebiyatına nitelikli ve estetik dizeler, eserler bıraktı.(Türkiye Yazarlar Birliği, “Şair, yazar, mütercim, öğretmen Nusret Dişo Ülkü Üsküp’te vefat etti.” (tyb.org.tr))
Osman Baymak (1954-2018): Şair. 13 Mayıs 1954 günü Priznen /Kosova’da dünyaya geldi. 13 Eylül 2018’de Priznen / Kosova’da yaşama veda etti. Cenazesi, Prizren kent mezarlığında toprağa verildi. Öğrenimini Prizren’de tamamladı.
BAY (Balkan Aydınları ve Yazarları) adıyla bir kültür ve sanat dergisi, inci çocuk dergisi, Genç Bay gençlik dergisi ve Balkan Haftalık Siyasi gazeteyi çıkardı.
1980’den itibaren Yugoslavya’da çıkan Türkçe dergilerde şiirleri yayımlandı.
Şiirleri Sırpça, Hırvatça, Arnavutça, İtalyanca, Romence’ye çevrildi. Çok sayıda ödül kazandı.( Türk Edebiyatçılar, “Osman Baymak Kimdir? Hayatı ve Eserleri” (turkedebiyatcilar.net, 30 Mart 2022); Biyografya, Osman Baymak (biyografya.com))
Osman Talat Alkan (D. 5 Mayıs 1902, Lefkoşa – Ö. 1959, Baf): Yaşamı boyunca tiyatro yönetmeni, oyuncusu ve yazarı, kulüp başkanı ve İzci lideri olarak faaliyet gösterdi ve katkı yaptığı alanlar ile Kıbrıs adasında Türklük bilincinin gelişmesinde ve Anavatan Türkiye’ye karşı sevgi ve bağlılık duygularının pekişmesinde önemli bir rol oynadı. 1950’li yıllarda Kıbrıs Türklerinin o dönemdeki siyasi lideri Dr. Fazıl Küçük’ün 1959′ yılında Baf Kasabası’nda düzenlediği miting esnasında geçirdiği kalp krizi sonrasında vefat etti. ESERLERİ: Yüksel, Dağları Bekleyen Kız, Kumarbaz, Kozanoğlu, Çoban, “İzmir’e Girerken, Kahraman. (Biyografi, Osman Talat Alkan (biyografya.com))
Rahmi Ali (1941-…): 1941 yılında (Komotini) Gümülcine’nin Çepelli köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra, Türkiye’ye, Malatya-Akçadağ İlköğretmen Okulu’nda yazı hayatına da atıldı. İlk makalesi “Akçadağ”(1) adlı okul dergisinde yayımlandı. Öğretmen olarak Batı Trakya’ya döndüğünde mesleğinin yanı sıra yazı hayatına da devam etti. Kendi köyündeki İlkokulda, 1961 -62’den 2002’ye kadar öğretmenlik yaptı.
“Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği” yönetim kurullarında görev aldı. Bu birliğin çıkarmış olduğu Birlik ile Öğretmen dergilerinde çeşitli yazılar yazdı. Akın, Azınlık Postası ve İleri gazetesinde de çeşitli yazıları çıktı. Bazı hikâyeleri Türkiye’de Varlık ve Varlık Yıllığı’nda, Töre, Türk Edebiyatı, 24 Saat, Devrim, Batı Trakya’nın Sesi, Batı Trakya, İnsanlığa Çağrı, Kardaş Edebiyatlar, Şiir Defteri, Tarla, Turnalar, Aykırısanat, Damar, Eliz Edebiyat, Berfin Bahar gibi dergilerde yer aldı. “Ay ile Güneş” adlı çocuk kitabı Yunanistan’da ve Türkiye’de yayımlandı. Başta hikâye olmak üzere şiir, günce, deneme, anı, inceleme ve gezi yazıları yazdı.
“Şafak Okuma Tiyatrosu”nun kurucularındandır. “Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi”nin de (BALTAM) Yunanistan temsilciliğinde de bulundu. (Rodop Rüzgârı, “Batı Trakyalı Rahmi Ali “Türk Dünyası Yılın Edebiyat Adamı” seçildi” (burasibatitrakya.com) )
Raisa Uzun (1987-…): 1 Kasım 1987’de Vulkaniş Moldova’da doğdu. İlk ve ortaokulu Vulkanis amamladı. Liseyi tamamladıktan sonra İletişim Fakültesi’nde Gazetecilik bölümünde eğitim aldı. Şiirleri BAY Dergisi’nde ve çeşitli antolojilerde yayınlanmaktadır.(Osman Baymak, Cansel Donat,“a.g.e., s.293)
Refik Zeka Handan (1939-1999): 16.6.1939’da Bakü’de doğdu. 20. yüzyıl Azerbaycan şiirinin önde gelen şairlerindendir.
1962’de Çağlayan” adlı ilk şiir kitabını; sonra “Sonunda Tamam” (1968), “Sevgili Canavarım” (1970) adlı müzikal komedilerin metnini yazdı. Şiirlerde ayrılık, yurt özlemi, birlik ve bütünlük arzusu arasındaki ilişki parlaklığıyla ilgi uyandırır. Soy ve Türklük büyük bir aşkla övülür.
Azerbaycan-Türkiye edebi ilişkilerin gelişmesinde önemli rol oynadı. Kitapları Türkiye’de yayınlandı. Türk Halk Bilimleri Akademisi’ne fahri akademisyen seçildi ve Uluslararası Atatürk Ödülü sahibi oldu. Dünya klasik edebiyatı örneklerini çevirmiştir. Azerbaycan Sanat Akademisi’nin profesörü olarak öğretim kadrosunda yer aldı ve estetik dersleri verdi. 7 Ocak 1999’da Bakü’de öldü.( Günaydın, Nurlanə Əliyeva “Ömür bitər, yol bitməz”…- RƏFİQ ZƏKA XƏNDAN (gunaydin.az))
Rezzan Zborça (1957-…): Şair. 1957, Priştine / Kosova doğumlu, İlk ve orta öğrenimini memleketinde tamamladı. Türk Dili ve Edebiyatı Fakültesinden mezun oldu.
1989 yılından itibaren Priştine Radyosu Türkçe yayınlar bölümünde gazeteci olarak çalıştı.
1999 yılında Kosova’da beliren savaştan sonra Kosova İçişleri Bakanlığında yönetici olarak görev yaptı.
Şiir ve hikâye çalışmalarına küçük yaşta başlayan Zborça’nın çalışmaları, Tan, Birlik, Çevren, Çığ, Bay, Genç Bay, İnci, Gerçek, Sızıntı gibi dergilerde yayımlandı.( Biyografya, Rezzan Zborça (biyografya.com))
Sabit Yusuf (1957-2007): Şair ve yazar Sabit Yusuf, 7.4.1957’de, Gostivar’a bağlı Aşağı Banitsa köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Gostivar’da bitirdi. Bir ara öğretmenlik yaptı. “Birlik” gazetesinde gazeteci olarak çalıştı. Çeviriyle de uğraştı. Priştine’deki “Tan” gazetesinde muhabirlik yaptı. Üsküp Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi, Filoloji Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kaydını yaptırdı.
Daha çok şiir yazdı. Çocuk öyküleri ve tiyatro oyunları alanlarında da sesini duyurdu. Yayınlanan toplam 9 kitabından;. İlk şiir kitabı “Yaşam ve Ötesi” 1982’de, “Afacan Çocuk” çocuk şiirleri 1983’te, “Küçük İlker” çocuk öyküleri 1989’da, “Çocuk Oyunları” çocuk tiyatro oyunları 1991’de yayınlandı. Şiirlerini ve hikâyelerini bir çocuk diliyle yazmış, onların gözüyle dünyaya, topluma bakarak, bu mutlu dünyanın içine sığınmaya çalışmıştır. Onun eserlerinde tüm çocukların günlük yaşamlarından birer parça bulunur.
8.5.2007’de vefat etti. (Yeni / New Balkan, “Sabit Yusuf’un 65. doğum yıldönümü” (yenibalkan.com,7.4.2022))
Sabri Alagöz (1937-): 6.6.937’de Kırcaali’nin Hisar köyünde doğdu. İlk eğitimini Krumovgrad’da aldı. 1962’de Sofya Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nden Şark edebiyatı bölümünden; sonra aynı üniversitenin Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.
Yükseköğretim kurumlarında gazetecilik ve öğretim görevlisi olarak çalıştı. Bulgaristan ve yurtdışında tanınmış bir gazeteci, edebiyatçı, sunucu ve yazardır. Öğretmenliği yanı sıra esas mesleği gazeteciliktir. Sofya`da Türkçe yayınlanan bütün gazetelerde (Halk Gençliği, Yeni Işık, Işık, Güven), “Yeni Hayat”, Ümit, “Kaynak” dergilerinde yazmakta; Bulgaristan Türklerine ait Ulusal Radyo`da çalışmaktadır.
Şiir koleksiyonlarının yazarıdır: “İki mezar arasında”, “Yanan gözlerim” ve “Söndürülemez mumlar”. Dr. Sabri Alagöz şiirleri İngilizce ve Korece dillerine çevirmiştir. (Bulgaristan Türk Gençliği, Sabri Alagöz “Umutlar Sönerken (Bulgarca)” ( bulgaristanalperenleri.blogspot.com, 10.02.2014); (**) Kırcaali Haber, “Hisar Köylü Sabri Alagöz, Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde Diploma Tezi’ne Konu Oldu” (kircaalihaber.com, 5 Mart 2012))
Sevkan Tahsinoğlu: İskeçeli şair, dernekçi ve öğretmendir. Dupduru bir Türkçeye sahipti. Batı Trakya Türklüğünün en önemli yazarlarından biridir.
Haziran 2019’da vefat eden Mustafa Tahsinoğlu’nun da kızıdır. ((*) Dünya Bizim, Mustafa Uçurum “Haziran 2021 dergilerine genel bir bakış-3” (dunyabizim.com, 22 Haziran 2021); facebook.com, Sevkan Tahsinoğlu, 4 Kasım 2022)
Süleyman Brina (1935-1994): 9 Ekim 1935 yılında Prizrende doğdu. 1952-56’da Üsküp’te öğretmen okulunu bitirdi. 1956-1957 yıllarında Prizren’deki “Emin Durak” ilkokulunda Türk öğretmeni olarak çalıştı
1958-63 Belgrad, Şarkiyat Bölümünden mezun oldu. 1963-1964 yıllarında Prizren Yüksek Pedagoji Okulu’nda, 1966-1967 yıllarında Yüksek Pedagoji Okulu’nda öğretmen olarak çalıştı. Türkleri bilinçlendirmek ve seslerini duyurmak için 1969 yılında Tan gazetesi kurdu.
1973-1978 yılları arasında Prizren Belediyesi ilk Türk başkan yardımcısı görevinde bulunmuştur. Atatürk sevdalısı olduğu bilinmektedir. Atatürk ile ilgili fikir ve duygularını “Ata Dedim Ata Dedim” şiirine yansıttı.
Süleyman Brina, 05.12.1994 günü vefat etti.( Türk Dünyası Bilgi Arşivi, Kosova Türklerinin Unutulmaz Lideri: Süleyman Brina, (tdba.net, 24.02.2016); Wikiwand, “Süleyman Brina Kosova Türklerinin lideri” (wikiwand.com))
Şükrü Ramo (1918-1988): Makedonya şehri İştip’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. Felsefe Fakültesi’ne devam ettiyse de tamamlayamadı. İştip Vakıf İdaresi’nde memurluk yaptı. Savaşa katıldı. Savaş sonrası Türkçe çıkarılan Birlik gazetesi baş ve sorumlu yazarlığına getirildi.
Daha sonra politikaya girdi. Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti Meclis Başkan Vekili oldu. Üsküp’te öldü.
Şiir ve öykü yazarı olarak Makedonya Türk edebiyatının öncü isimlerinden biri olan Ramo, ilk şiir örneklerini Birlik gazetesinde yayımladı. Daha sonra bunlar kitap haline geldi: Vatan Birdir Unutma (Üsküp, 1958), Çelenk (Üsküp, 1959), Hoş Geldiniz (Üsküp, 1964), Güzel Günler (Üsküp, 1972), Renkli Gülüşler (Üsküp, 1977), Kuş Sesi (Üsküp, 1980), Küçük Damlalar (Üsküp, 1983) çocuklar için yazılanlardır. Toprağımın Sesi (Üsküp, 1985) ve Sabah Yıldızı (Priştine, 1987). Ölümünden sonra bu şiirlerden oluşan seçki Şiirler (Üsküp, 1988) adıyla çıkmıştır. Kır Çiçeği (Üsküp, 1969), Alevden Yıldıza (Üsküp, 1978) çocuklara, Yeşil Köy (Üsküp, 1972) ise öykü kitaplarıdır.(Ahmet Yesevi Üniversitesi Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, “Şükrü Ramo” (teis.yesevi.edu.tr/); Görsel, biyografi.net, Şükrü Ramo (biyografi.net))
Taner Güçlütürk (1980-…): Şair ve yazar. 20.1.1980’de, Kosova’nın Prizren şehrinde doğdu. İlk ve ortaokul eğitimini Türk dilinde Priştine’de yaptı. 1999’da Prizren Radyosu’nda görev aldı. Gazetecilik çalışmalarını, Kosova’nın “Yeni Dönem” Kosova Türk Medyasında sürdürdü.
Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümünde lisans , Üsküp “Kiril ve Metodij” Üniversitesi “Blaže veoji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde doktora yaptı (2011). Şiir, deneme, haber, yorum ve bilimsel makaleleri bugüne kadar Kuş, Tan, Çevren, Sofra, Derya, Yeni Dönem, BAL-TAM Türklük Bilgisi, Çağdaş Çizgi, Türkçem, Öğrenci, İlke, Köprü, Bahar, Yeni Balkan, Prizrenliler, Balkanlarda Türk Kültürü, Rumelililerin Sesi, Ufuk, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Balkan Türküsü, Kardeş Kalemler gibi dergi ve gazetelerde yayınlandı. 2005-2006 yılında Kosova Basın Konseyi üyeliğinde bulundu. Birçok ödülün de sahibidir.(Biyografya, Taner Güçlütürk (biyografya.com))
Teyipcan Eliyev (1930-1989): 11 Nisan 1930’da Şincan’ın İli vilayetine bağlı Korgas ilçesinde doğan Teyipcan Eliyev 9 Şubat 1989 yılında hayatını kaybetti. 1938 ile 1948 yılları arasında Korgas’ta dinî ve ilmî sahalarda eğitim aldı. 1982 yılında Çin Yazarlar Birliği Vekiller Grubu adına Yugoslavya’ya gidip 21. Dünya Şiir Bayramına katılarak Uygur şiirini dünyaya tanıtmak için adımlar atmış ve Türkiye, Kazakistan, Özbekistan gibi ülkeleri ziyaret ederek görüşmelerde bulunmuştur.
Teyipcan Eliyev’in yazdığı edebî ürünleri Şerq Naxşisi, Tinçliq Naxşisi, Tügimes Naxşa, Vetinimni Küyleymen, Zepmu Çirayliq Keldi Bahar, Bahar İlhami, Yantaq adlı kitaplarda toplanmıştır. Şiirlerinin toplandığı Teyipcan Eliyev Şeirleriadında 2 ciltlik kitap bulunmaktadır. Eserlerinde sosyal yaşama dair konulardan siyasi konulara kadar birçok konuya yer vermiştir.(Neşe Harbalioğlu “20. Yüzyıl Uygur Şairlerinden Teyipcan Eliyev”, s.98 (akademiye.org))
To’ra Mirzo (1956 -): 1956 yılında Namangan bölgesi, Chortoq ilçesi, Peshkorgan köyünde doğdu. Mannon, Taşkent Uygur Sanat Enstitüsü’nün tiyatro bölümünden mezun oldu (1979). 1989’da Moskova’da Yüksek Edebiyat kursunda okudu.
İlk şiir kitabı “Maysalar khaikhirigi” (1983)’dir. “Göroğlu’nun Salıncağı”, “Sabah Mektupları”, “Kulgikhana”, “Emir Temur’un Vasiyeti”, “Aşka Bir Kurşunun Vurduğu Gün”, “Toktamışhan” (1994) gibi şiirsel ve dramatik eserler yayımlandı. “Dobryy znak”, “Vozvrashenie v Ferganu” koleksiyonları Rusça, “Bilga Tonyuquq vasiyati” şiiri ve şiir dizileri Türkiye’de yayınlandı.
Tora Mirza, yetenekli bir şair olmasının yanı sıra ünlü bir oyun yazarı ve çevirmendir. “İstasyon”, “Sabah Tramvayı”, “Başkentin Anekdotları”, “Yengeçte İzghirin” gibi dramatik eserleri ödüller aldı.
Ayrıca yazarın “Flight of the Roasted Duck”, “The Day the Bullet Hit Love”, “Ahmad and the Righteous One” gibi dramaları cumhuriyet ve bölge tiyatroları sahnesinde değerli bir yer aldı.
3 dramadan oluşan “Amir Temur” üçlemesi uluslararası Fuzuli ödülünü aldı.
John Gloyle, Priestley’nin “Hazine”sini, Agatha Christie’nin “Tuzak”ını, Aziz Nesin’in “Yaşasın pembe”sini Özbekçeye çevirdi.(Ziyouz Kutupxonası, “TO’RA MİRZO (1956)”, (n.ziyouz.com, 3 Kasım 2013; Milliylik-millat ko’zgusi, (Millet-milliyet aynası) “Tora Mirza” (milliycha.uz, 9.11.2021))
Urkiye Mine Balman (1927-2018): Kıbrıslı Türk Eğitimci Şair (D. 29 Ocak 1927, Lefke / Kıbrıs – Ö. 28 Nisan 2018, Lefkoşa / Kıbrıs). Bazı kaynaklarda adı Rukiye Mine Balman olarak geçmektedir. Viktorya Kız Lisesi’yle Kız Öğretmen Kolejini bitirdi. 1946’dan 1985’e dek uzun yıllar ilkokul öğretmenliği yaptı. 1935 yılında emekli oldu. 28 Nisan 2018’de Lefkoşa’da vefat etti.
Şiirleri, 1941’den itibaren; Söz, Hür Söz, Halkın Sesi, İstiklal ve Bozkurt gazeteleriyle Yedigün, Ocak, Yeşilada gibi dergilerde yayımlandı.(Biyografi, Urkiye Mine Balman (biyografya.com))
Zeynel Beksaç (1952-…): 1952’de Kosova’nın Priznen şehrinde doğdu. Kendisi ressam, şair ve müzisyendir. İlk ve ortaöğrenimini Kosova’da tamamlamıştır. Ortaöğretiminden sonraki Hukuk Fakültesini eğitimini yarıda bırakır. Tan isimli gazetede çalışmaya başlar. Gazetede çalışırken resim ve müzikle de ilgilenir.
1969’daki Yeşil Turnalar Bağlamalar Ekibinin kurucularından biridir. Bu süreçte Priznen’de dinlenilen türküleri derlemiştir. Bunun dışında özgün parçalar da bestelenmiştir.
Doğru Yol dergisini 1971 yılında birkaç arkadaşıyla beraber çıkarmıştır. Daha sonra ise Çığ dergisinde yazı işleri müdürlüğü görevinde çalışmıştır. Priznen’de 1980 senesinden itibaren kültür ve sanat programları hazırlamaya başlar. Dünyada birçok yerde ismi antolojilerde geçmektedir. Türkiye’de çıkan birçok dergide ve Yugoslavya’da bulunan çeşitli edebiyat dergilerinde şiirleri yayınlanmıştır. (Şairler “Zeynel Beksaç Kimdir? Zeynel Beksaç’ın Biyografisi” (sairlerimiz.org, 11 Ekim 2020))
[1] Emekli Eğitim Müfettişi
.Harita Görseli: HABERLER.COM.(haberler.com), “Dünyada kaç ülke var? Ülke sayısı kaçtır? Dünyadaki tüm ülkelerin isimleri nelerdir? Dünya haritası”, 20 Mayıs 2021
[2] Mavi renkli iyazılar köprü bağlantılıdır. Mavi yazıya tıklanarak ilgili şiire gidilebililr.
[3] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.15
[4] Yeniçağ Gazetesi, Ahmet B. Ercilasun, “Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar…”, 27.10.2019 (yenicaggazetesi.com.tr)
[5] Oyhan Hasan Bıldrırki, “Atatürk Aramızda – Seçilmiş Şiirler”, Dorlion Yayınları, Nisan 2020, s.133
[6] Google Çeviri, Türkmence-Türkçe (google.com)
[7] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.98-99
[8] Nimetullah Hafız, a.g.e., s.96-97
[9]Nazlı Rânâ GÜREL-Zeki GÜREL,“Makedonya Türk Basınında ve Edebiyatında Atatürk” s.224-225 (https://silo.tips/)
[10] Nazlı Rânâ GÜREL-Zeki GÜREL, a.g.e., s.224
[11] Nazlı Rânâ GÜREL-Zeki GÜREL, a.g.e., s.225
[12]Nazlı Rânâ GÜREL-Zeki GÜREL, a.g.e., s.225
[13] Mehmet Önder, “Atatürk’e Mektuplar”, s.101 (atamdergi.gov.tr)
[14] İrfan Paksoy, “Âzadlığın Gür Sesi; Halil Rıza Ulutürk” s.8 (dibace.net, 18 Haziran 2021)
[15] Halil Rıza Ulutürk, “Azadlıq Şiirler”, Hazırlayan: Seyfettin Altaylı, T.C. Kültür Bakanlığı Türk Dünyası Edebiyatı, s.208
[16] İrfan Paksoy, “Âzadlığın Gür Sesi; Halil Rıza Ulutürk”, s.9 (dibace.net, 18 Haziran 2021)
[17] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri 2”, “Grafık Basımevi” Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.216
[18] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.56
[19] Wowturkey, “Çanakkale Geçilmez”, 20 Mayıs 2006 (wowturkey.com)
[20] Nizami Muratoğlu “Azerbaycan’ın Büyük Dostu Atatürk”, “Bengi” Dünya Yörük-Türkmen Araştırmaları Dergisi, 2018-1, s.64 (dergipark.org.tr)
[21] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.56
[22] Nizami Muratoğlu “Azerbaycan’ın Büyük Dostu Atatürk”, BENGİ Dünya Yörük-Türkmen Araştırma Dergisi, 2018-1 s.61 (dergipark.org.tr)
[23] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.44
[24] Hasan Özer, Rövşen Memmedov, “Azerbaycanlı Şair Refik Zeka Handan’ın Türkiye Temalı Şiirleri ve Bunların Kelime Kadrosu Üzerine”, s.27 (academia.edu)
[25] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.47
[26] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.55
[27] Rəfiq Zəka Xəndan, “Atatürkiyə”, Bakı: “Mütərcim” nəşriyatı, 1998, s.15
[28] Ayhan Tunca “Atatürk ve Şiirde Azeri Şair Refi Zeka Handan” (edirnehaber.org, 7.11.2013)
[29] Ayhan Tunca, aynı yazı
[30] Ayhan Tunca, aynı yazı
[31] Tamilya Aliyeva, “Azerbaycan Bazı Halk Yazınında Atatürk”, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (ekitap.ktb.gov.tr)
[32] Tamilya Aliyeva, “Azerbaycan Bazı Halk Yazınında Atatürk”, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (ekitap.ktb.gov.tr)
[33] Hasan Özer, Rövşen Memmedov, “Azerbaycanlı Şair Refik Zeka Handan’ın Türkiye Temalı Şiirleri ve Bunların Kelime Kadrosu Üzerine”, s.26 (academia.edu)
[34] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.51-52
[35] Rəfiq Zəka Xəndan, ”Atatürkiyə”, Bakı: ‘Mütərcim’ nəşriyatı, 1998, s.23
* Hades: Ölüler Tanrı’sı Platon’un diğer adı. Ruhların toplandığı yer.
[36] Kemal Özcan Davaz, “Atatürk, Bangladeş, Kazi Nazrul İslam”, Atatürk Araştırma Merkezi, Divan Yayıncılık, Ankara 2000, s.79-97
.(*) Türkiye Diyanet Vakfı- İslam Ansiklopedisi, Nezrülislam, 33. cilt, s.75 (islamansiklopedisi.org.tr),
* Kemal Özcan Davaz, a.g.e, s.97
[37] Kemal Özcan Davaz, a.g.e, s.24
[38] Fethi Tevetoğlu: “Gazi Nazrûl İslâm”, Belleten Türk Tarih Kurumu, Ağustos 1989, Cilt 53 – Sayı 207-208, Sayfalar: 853-882, (belleten.gov.tr)
[39] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri” 2”, “Grafık Basımevi” Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.210
[40] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu, s.512-513 (researchgate.net)
[41] Mehmet Önder: “Atatürk’e Mektuplar”, s.107 (atamdergi.gov.tr)
[42] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy (Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu), “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, s.515-516 (researchgate.net)
[43] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, 2005, s.19, (academia.edu),
[44] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu, s.514 (researchgate.net)
[45] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul 2022, s.86
[46] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul 2022, s.87
[47] Ahmet Farman Saeed – Al-Chalaby, “Ma’ruf er-Rusafi’nin Mustafa Kemal Atatürk Hakkında yazdığı şiire bir bakış”, s.181-182 (dergipark.org.tr)
[48] Ahmet Farman Saeed – Al-Chalaby, “Ma’ruf er-Rusafi’nin Mustafa Kemal Atatürk Hakkında yazdığı şiire bir bakış”, s.181-182 (dergipark.org.tr)
[49] Önder Saatçi, “Irak Türkmenlerinin Ana dilleri Türkçeyi ve Türk Kimliğini Yaşamasüreçler”, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Uluslararası Ortadoğu Kongresi (Dil, Tarih ve Edebiyat), 30-31 Ekim 2017 Bildiriler Kitabı, cilt 1, s.189-190 (academia.edu)
[50] Önder Saatçi “Kerkük Hoyrat ve Mânilerinde Millî Duygular-II” ( bizturkmeniz.com)
[51] Oyhan Hasan Bıldrırki, “Atatürk Aramızda – Seçilmiş Şiirler”, Dorlion Yayınları, Nisan 2020, 140
[52] Eğitim Kütüphanesi, “Atatürk’e Şiirler: Kemal Paşa’ya | Anna Masala” (egitimkutuphanesi.com, 15 Ağustos 2011)
[53] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.162
[54] Kırım’ın Sesi Gazetesi, “Uzaktaki Kardeşime şiiri, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşına atfen, Büyük Şair Mağcan Cumabay tarafından Kazakistan’da yazılmıştır.” ( kiriminsesigazetesi.com, 6 Ocak 2022)
[55] Kırım’ın Sesi Gazetesi “Uzaktaki Kardeşime şiiri, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşına atfen, Büyük Şair Mağcan Cumabay tarafından Kazakistan’da yazılmıştır.” (kiriminsesigazetesi.com, 6 Ocak 2022)
[56] Anamur Sedir, Ulvi Keser “Haralambos Azinas ve Atatürk” (anamursedir.com, 10 Kasım 2013)
[57] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy “Balkan Türkleri Edebiyatında Atatürk Şiirleri”, s.3 (turkoloji.cu.edu.tr)
[58] İlter Veziroğlu, “Atatürk Güven Bize”, (facebook.com, İlter Vziroğlu, 19 Mayıs 2017)
[59] Osman Yıldız, “Kıbrıs’ın Güzide Bir Gazetecisi ve Şairi: İlter Veziroğlu”, Kıbrıs Araştırmaları ve İncelemeleri Dergisi, C-III/S.6-7, s.46-478, erişim: 09.12.2022 (dergipark.org.tr)
[60] Oyhan Hasan Bıldrırki, “Atatürk Aramızda – Seçilmiş Şiirler”, Dorlion Yayınları, Nisan 2020, s.131
[61] İlter Veziroğlu, “Atatürk’e Mektup” (facebook.com, İllter Veziroğlu, 15 Haziran 2022)
[62] İlter Veziroğlu, “Atatürk’ten Öğretmenlere Mektup” (facebook.com, İlter Veziroğlu, 24 Kasım 2021)
[63] lter Veziroğlu, “Atatürk’ü Sevmek” (facebook.com, ilter Veziroğlu, 28 Mayıs 2017)
[64] İlter Veziroğlu, “Atatürkçe Yürümek” (facebook.com, İlter Veziroğlui, 16 Kasım 2016)
[65] Osman Yıldız, “Kıbrıs’ın Güzide Bir Gazetecisi ve Şairi: İlter Veziroğlu”, Kıbrıs Araştırmaları ve İncelemeleri Dergisi, C-III/S.6-7, s.48, erişim: 09.12.2022 (dergipark.org.tr)
[66] Osman Yıldız, “Kıbrıs’ın Güzide Bir Gazetecisi ve Şairi: İlter Veziroğlu”, Kıbrıs Araştırmaları ve İncelemeleri Dergisi, C-III/S.6-7, s.47-48 (dergipark.org.tr)
[67] İlter Veziroğlu, “Hakllısın Gazi Paşam” (facebooke.com, İlter Veziroğlu, 19 Mayıs 2022)
[68] İlter Veziroğlu, “Öğretmenlere” (facebook.com, İlter Veziroğlu, 6 Ekim 2016)
[69] İlter Veziroğlu, “Öldün Diyemeyiz Sana” (facebook.com, İlter Veziroğlu, 19 Mayıs 2022)
[70] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.79
[71] Hanri Benazus, a.g.e., İstanbul 2008, s. 81
[72] İlter Veziroğlu,”Üzgün Bakıyorsun Anıttepe’den” (faccebook.com, 31 Mayıs 2017)
[73] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.77
[74] İlter Veziroğlu, “Yüzüne Bakmaya Utanıyoruz” (facebook.com, İlter Vezirıoğlu, 30 Ekim 2016)
[75], Ahmet Üngüder: “Kıbrıs’ta Türkçülük Düşüncesinde Hakikat Gazetesi Başyazarı Mehmet Fikri’nin Yeri”, s.778-779 (acarindex.com)
[76] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy “Balkan Türkleri Edebiyatında Atatürk Şiirleri”, s.2 (turkoloji.cu.edu.tr)
[77] İsmail Bozkurt (K.K.T.C.), “Atatürk ve Kıbrıs Kültürü”, Kültür ve Turizm Bakanlığı. Uluslararası Atatürk ve Türk Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri (ekitap.ktb.gov.tr)
[78] Oyhan Hasan Bıldrırki, “Atatürk Aramızda – Seçilmiş Şiirler”, Dorlion Yayınları, Nisan 2020, s.136-137
[79] Özden Beyoğlu “Kosova’da Türkçe Yayınlanan Bir Çocuk Dergisi: Türkçem”, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balkan Çalışmaları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2017) s.75 (dspace.trakya.edu.tr)
[80] Mine Tuta “Kosovalı Halk Müziği Sanatçısı Aluş Nuş’un Hayatı ve Eserleri”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ocak 2015, s.59 (tez.yok.gov.tr)
[81] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.17
[82] Nimetullah Hafız, a.g.e., s.18
[83] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.172
[84] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.21
[85] Nimetullah Hafız, a.g.e., s.25
[86] Nimetullah Hafız, a.g.e., s.24
[87] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.173
[88] Kosova Haber, “Yılın Şiir Kitabı-Yılın Şairi” (kosovahaber.net, 31 Ekim 2012)
[89] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.38
[90] Taner Güçlütürk, “Kosova Türk Edebi Metinlerinde Atatürk!”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merekezi Yayınları, ‘Kuruluşundan 90. Yılına Türkiye Cumhuriyeti Uluslararası Sempozyumu, 23-25 Ekim 2013-Eskişehir’, Yayına Hazırlayan: Arzu Güvenç Saygın, s.270-271 (atam.gov.tr)
[91] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.37
[92] Nimetullah Hafız, a.g.e., s.39
[93] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri” 2”, “Grafık Basımevi” Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.208
[94] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri 2”, ‘Grafık Basımevi’ Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.209
[95] Taner Güçlütürk, “Kosova Türk Edebi Metinlerinde Atatürk!”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merekezi Yayınları, ‘Kuruluşundan 90. Yılına Türkiye Cumhuriyeti Uluslararası Sempozyumu, 23-25 Ekim 2013-Eskişehir’, Yayına Hazırlayan: Arzu Güvenç Saygın, s.268-269 (atam.gov.tr)
[96]Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.55
[97] Oyhan Hasan Bıldrırki, “Atatürk Aramızda – Seçilmiş Şiirler”, Dorlion Yayınları, Nisan 2020, s.143-144
[98] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.60
[99] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.65
[100] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy (Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu), “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, s.506 (researchgate.net)s.506
[101] Özden Beyoğlu, “Kosova’da Türkçe Yayınlanan Bir Çocuk Dergisi: Türkçem”, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balkan Çalışmaları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2017, s.74-75 (dspace.trakya.edu.tr),
[102] Özden Beyoğlu, a.g.e., s.88 (dspace.trakya.edu.tr)
[103] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.70
[104] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.168
[105] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri” 2”, ‘Grafık Basımevi’ Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.230-233
[106] Osman Baymak, Cansel Donat, a.g.e., s.229
[107] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.69
[108] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri” 2”, ‘Grafık Basımevi’ Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.228
[109] Osman Baymak, Cansel Donat, a.g.e., s.241
[110] Ethem Baymak, “Türkçem Rumeli’nin Onur Kaynağı (Balkan Türk Şiiri Üzerine İncelemeler)”, Prizren-Kosova 2013, s.194 (23nisan-ktmb.org)
[111] Türk Dünyası Bilgi Arşivi, Kosova Türklerinin Unutulmaz Lideri: Süleyman Brina (tdba.net, 24.02.2016)
[112] Taner Güçlütürk, “Kosova Türk Edebi Metinlerinde Atatürk!”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merekezi Yayınları, ‘Kuruluşundan 90. Yılına Türkiye Cumhuriyeti Uluslararası Sempozyumu, 23-25 Ekim 2013-Eskişehir’, Yayına Hazırlayan: Arzu Güvenç Saygın, s.273-274 (atam.gov.tr)
[113] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.23
[114] Ethem Baymak, “Türkçem Rumeli’nin Onur Kaynağı (Balkan Türk Şiiri Üzerine İncelemeler)”, Prizren-Kosova 2013, s.195 (23nisan-ktmb.org)
[115] Ethem Baymak, “Türkçem Rumeli’nin Onur Kaynağı (Balkan Türk Şiiri Üzerine İncelemeler)”, Prizren-Kosova 2013, s.198-199 (23nisan-ktmb.org)
[116] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.215
[117] Nazlı Rânâ GÜREL- Zeki GÜREL, “Makedonya Türk Basınında ve Edebiyatında Atatürk-I” s.214-215 (silo.tips/)
[118] Şükrü Ramo, “Şiirler”, Birlik Yayınları, Üsküp 1988, s.61
[119] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.197-199
[120] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri 2”, “Grafık Basımevi” Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.236
[121] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.195-197
[122] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.197-199
[123] Sakarya Yeni Haber, Fazlı Köksal “Atatürk Hakkında İlk Şiirler” (sakaryayenihaber.com, 20 Ocak 2021)
[124] Kürşad Kara, “Romanya’da Türkçeye Adanmış Bir Ömür Şair Emel Emin – Hayatı, Şairliği ve Bütün Şiirleri”, Paradigma Akademi, Eylül 2021, s.51
[125] Kürşad Kara, a.g.e., s.63-65
[126] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu, s.508-509, (researchgate.net)
[127] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, a.g.e., s.509, (researchgate.net)
[128] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu, s.509-510 (researchgate.net)
[129] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri 2”, “Grafık Basımevi” Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2016
[130] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu, s.510-511, (researchgate.net)
[131] Gazete Trakya, Mustafa Ermiş “23 Nisan’da Atatürk” (gazetetrakya.com 24 Nisan 2008)
[132] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.211
[133] Hayriye Süleymanoğlu Yeniisoy, “Balkan Türkleri Edebiyatında Atatürk Şiiirleri”, Balkanlarda Türk Kültürü, Eylül-Ekim 2009, 77. Sayı, s. 13 (balkanlardaturkkulturu.com)
[134] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.95
[135] Nimetullah Hafız, a.g.e., s.94
[136] Ayhan Tunca “Atatürk ve Şiirde Suriyeli Şairler (7)” (edirnehaber.org, 31.10.2013)
[137] Ayhan Tunca, Aynı Yazı (edirnehaber.org)
[138] Nimetullah Hafız, “Yugoslavya Türk Şiirinde Atatürk”, Akar Matbaası, Ankara 1983, s.89-93
[139] Nimetullah Hafız, a.g.e., s.13
[140] Alirıza Saraçoğlu, “Yağız Toprak –Şiirler-“, Akın Yayınları, Osman Mustafaoğlu Matbaası, Gümülcine 1989, s.10
[141] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu, s.504, (researchgate.net)
[142] Alirıza Saraçoğlu, Yağız Toprak –Şiirler-, Akın Yayınları, Osman Mustafaoğlu Matbaası, Gümülcine 1989, s.116
[143] Alirıza Saraçoğlu, “Yağız Toprak –Şiirler-“, Akın Yayınları, Osman Mustafaoğlu Matbaası, Gümülcine 1989, s.108
[144] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.152-153
[145] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.155-157
[146] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.269
[147] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.158-159
[148] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.151
[149] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu, s.503, (researchgate.net)
[150] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri 2”, “Grafık Basımevi” Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, s.206
[151] Alirıza Saraçoğlu, “Yağız Toprak –Şiirler-“, Akın Yayınları, Osman Mustafaoğlu Matbaası, Gümülcine 1989, s.115
[152] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.148
[153] Hanri Benazus, “Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk”, Sözcü Kitabevi, İstanbul, 2022, s.267
[154] Nermin Amet, “Batı Trakya Türk Şairlerinin Duygu ve Düşünce Yapısı”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabiim Dalı Türk Edebiyatı Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2019, s.86 (dspace.trakya.edu.tr)
[155] Mehmet Önder: “Atatürk’e Mektuplar”, s.107 (atamdergi.gov.tr)
[156] Nimetulla Hafız,”Balkan Türk Şiirinde Atatürk”, BAL-TAM Türklük Bilgisi 1, S.137 (turkoloji.cu.edu.tr)
[157] Ethem Baymak, “Türkçem Rumeli’nin Onur Kaynağı (Balkan Türk Şiiri Üzerine İncelemeler)”, Prizren-Kosova 2013, s.209 (23nisan-ktmb.org)
[158] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy “Balkan Türkleri Edebiyatında Atatürk Şiirleri”, s.4-5, ( turkoloji.cu.edu.tr)
[159] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.140
[160] facebook.com, Şiir Oku Grubu, 4.12.2022
[161] Halil İbrahim Balkaş, “1881-10 Kasım 1938” (halilibrahimbalkas.com)
[162] Nimetulla Hafız,”Balkan Türk Şiirinde Atatürk”, BAL-TAM Türklük Bilgisi 1, S.137, s.136 (turkoloji.cu.edu.tr)
[163] Nimetulla Hafız,”Balkan Türk Şiirinde Atatürk”, BAL-TAM Türklük Bilgisi 1, S.137, s.136 (turkoloji.cu.edu.tr)
[164] Osman Baymak, Cansel Donat, “Türk “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri” 2”, “Grafık Basımevi” Prizren / Kosova, Birinci Basım: Mart 2011, S.235
[165] Nermin Amet, “Batı Trakya Türk Şairlerinin Duygu ve Düşünce Yapısı”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabiim Dalı Türk Edebiyatı Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2019, s.88 (dspace.trakya.edu.tr)
[166] Hanri Benazus, “Dünya Şairlerinden Atatürk Şiirleri”, İstanbul 2008, s.141
[167] Nimetulla Hafız,”Balkan Türk Şiirinde Atatürk”, BAL-TAM Türklük Bilgisi 1, S.137, s.136 (turkoloji.cu.edu.tr)
[168] Hayriye Süleymanoğlu Yenisoy, “Makaleler: Dil-Edebiyat-Eğitim-Folklar”, Hazırlayan: Erhan Süleymanoğlu, s.503-504, (researchgate.net)